1881 – …
Onun anlaşılması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesinin ve şimdiki zamanının anlaşılması demektir. Mustafa Kemal, doğuştan gelen askerî özelliğiyle bir dehadır ve ulusal bir devlet kurma sürecinde bu özelliğini çok iyi kullanmıştır. Bunun yanında o, gerçekçidir, milletiyle bütünleşmiş bir liderdir, vatansever, milliyetçi ve barışçıdır. Mustafa Kemal, 1937 senesindeki bir konuşmasında belirttiği; “Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım.” Sözündeki gibi ilham ve gücünün kaynağını milletin kendisinden alarak, irade-i milliyeye dayanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Atatürk’ün en büyük eseri, kurucusu ve önderi olduğu Cumhuriyetimizdir. Bize düşen milletçe her türlü bölücü, yıkıcı düşünceyi dışlayarak onun ilke ve inkılapları etrafında elele, gönül gönüle devletimizi ve Cumhuriyetimizi gelecek yüzyıllara taşımaktır.
Ulu önderimizi andığımız bugünü fikirlerine yönelmek için bize verilmiş bir fırsat olarak görmeliyiz. Demokratik, laik ve çağdaş değerlerinden oluşan kişiliğindeki bütünleştirici kimliği ve bilimi kılavuz edinmiş olan anlayışı ile Atatürkçü Düşünce Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini milleti ile sonsuza denk bölünmez bütün olarak yaşatacak, en büyük ateşleyici güçtür. Bu düşünce ve duygularla, ilke ve devrimlerinle hiç sönmeyecek bir meşale misali aydınlattığın uygarlık yolunda kararlı ve de istikrarlı ilerleyişimizi sürdüreceğimize, manevi huzurunda söz veriyoruz. Yazımı Atatürk’ün “BENİM NACİZ VUCUDUM ELBET BİRGÜN TOPRAK OLACAKTIR. FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR..” sözünü tekrar ederek bitiriyorum. Mekanın cennet olsun ATAM…