ABTTF Olağan Genel Kurulumuzda son iki yılda gerçekleştirdiğimiz icraatları sunduk, toplumumuzu temsilen genel kurula katılan delegelerimize hesap vermiş olduk. Genel kurulda yaptığımız seçimlerde ABTTF Başkanı ve ABTTF Başkan Yardımcılarını belirledik. Ben ve beş arkadaşım delegelerimizin oylarıyla seçilerek güven tazeledik, beş yeni genç arkadaşımız ise ilk kez ABTTF yönetimine seçildiler. ABTTF 20. Olağan Genel Kurulu geçmişteki genel kurullardan farklıydı. Bu kez doğrudan delegelerimizin oylarıyla ABTTF Başkanı seçilmiş oldum. Başka bir değişiklik ise ABTTF Başkanı ve ABTTF Başkanlık Kurulu’na seçilen başkan yardımcılarımızın görev süresinin dört yıla çıkması oldu. Genel kuruldan sonra gerçekleştirdiğimiz ilk Başkanlık Kurulu toplantısında ise başkan yardımcılarımızın görev alanlarını belirledik. Federasyonumuzun uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak ağırlıklı olarak lobi çalışmaları yapmasına ilaveten bu dönemde toplumumuzun ihtiyaçlarını karşılamak için içerideki çalışmalar ağırlıklı olacak şekilde görev alanları oluşturduk. Tüm başkan yardımcılarımız üye derneklerimiz ile diyalogu sürdürecek olmakla birlikte Yunanistan dışında yaşayan Batı Trakya Türk toplumunun anadilinin korunması ve geliştirilmesi dahil eğitim faaliyetleri gerçekleştirilmesi, Batı Trakya Türk toplumunun Türk kültür ve geleneklerini muhafaza ederek gelecek nesillere aktarması amacıyla sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlenmesi, genç neslimizin ihtiyaçlarını anlamak ve onları Batı Trakya Türk bilinciyle yetiştirmek üzere gençlik faaliyetleri gerçekleştirilmesi, sporun birleştirici özelliğinden yola çıkarak sportif faaliyetler gerçekleştirilmesi olmak üzere yeni görev alanları belirledik. Tabanımıza yönelik aktif ve geniş kapsamlı çalışmaları gerçekleştirmeyi plandığımız görev dağılımı ile derneklerimizle işbirliği içerisinde olacağız, onlarla birlikte faaliyetler gerçekleştirip derneklerimizin bulunduğu bölgelerde gerçekleştirilen çalışmalara dahil olmasının yolunu açmaya çalışacağız. Bunu yaparken eskiden olduğu gibi Federasyonumuz uluslararası alandaki çalışmalarına aynı azim ve hızla devam edecek. 20. Dönemimizin toplumumuza hayırlı olmasını temenni ederim.
PRİZREN ZİYARETİ
Kosova Genç Birlik Derneği’nin daveti üzerine adını sürekli duyduğum ve görmeyi merak ettiğim Balkanların incisi Prizren’i FUEN Başkan Yardımcısı olarak ziyaret ettim. Dağ yamacına kurulmuş küçük bir şehir ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras mimari yapısı ile Prizren bana biraz da İskeçe’mizi andırdı. Prizren’de Kosova Türkleri’nin en eski iki derneğinden biri olan Doğru Yol Türk Kültür ve Sanat Derneği saz ve ses sanatçılarının sahne aldığı 23 Nisan Kosova Türkleri Milli Bayramı açılış konserine katıldım. Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Kosova Türklerinden Mahir Yağcılar’ı makamında ziyaret ettim, Kosova Meclisi’ndeki Türk milletvekilleri olan Fikrim Damka ve Müferra Şinik ile görüşmeler gerçekleştirdim. Burada Kosova ziyaretimde ev sahipliği yapan Kosova Genç Birliği Derneği Başkanı Cengiz Kovaç’a ve tüm Kosova Türklerine misafirperverlikleri dolayısı ile teşekkür etmek isterim. Prizren’de Osmanlı’dan miras Prizren Kalesi’ni, tarihi Taş Köprü’yü ve Sinan Paşa Camii’yi gezdim. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı(TİKA)’nın desteği ile restore edilen Sinan Paşa Camii’yi gezerken aklıma Dimetoka’daki Beyazıt Camii geldi. Ne yazık ki Kosova’da Osmanlı mirası büyük bir özenle korunarak restore edilirken Yunanistan’da bunu söylemek mümkün değil.
Kosova ziyaretim sırasında Kosova’daki Türk nüfusunun 25 bin olduğunu öğrendim. Sayıları bizden çok az, ama ülkedeki çoğunluk olmayan topluluklara sağlanan kontenjan sayesinde doğrudan kendilerinin seçtikleri iki milletvekilleri var, hatta Kosova Hükümeti’nde bakanları var. Kendi okulları yok ama yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki devlet okullarında Türkçe müfredat ve Türkçe ders kitapları ile Türkçe eğitim imkanına sahipler. Hatta yükseköğrenimde sahip oldukları dört Türkçe bölüm sayesinde Kosova’da kendi öğretmenlerini yetiştirebiliyorlar. Vakıflarını kendileri yönetmekle birlikte vakıflardan elde ettikleri gelirleri kendileri yönetiyorlar, kendi müftülerini kendileri belirliyorlar. Daha da ötesinde nüfus cüzdanlarında Arnavutça’nın yanı sıra Türkçe de yer alıyor. Bu bahsettiğimiz ülke bir Balkan ülkesi. Üstelik AB üyesi de değil, henüz 9 yıl önce kurulan bir ülkeden bahsediyoruz. Coğrafyasıyla, insanıyla aynı Batı Trakya. Ama gelin görün ki ülkede yaşayan insanlar yakın geçmişteki savaş deneyimine karşın birbirlerinin haklarına saygı duyarak hoşgörü içerisinde yaşıyorlar.
TOPLULUKLAR TERİMİ
Kosova ziyaretim sırasında diğer dikkatimi çeken de ülkede azınlıklar terimi yerine topluluklar teriminin kullanılıyor olması oldu. Topluluk terimi ile Kosova’da yaşayan tüm toplulukların ülkenin kurucu parçası olduğunun altı çiziliyor, böylece hiçbir grubun kendisini diğerinden üstün ya da dışlanmış hissetmemesi isteniyor. Kosova Bağımsızlık Bildirgesi imzalanırken farklı etnik grupların temsilcileri de bildirgeye imza atarak bağımsız Kosova’yı birlikte kurmuşlar. Bu noktada Kosova Türklerinin ülkenin bağımsızlığına giden yolda en başından ileri görüşlü bir vizyon ile hareket ettiğini söylemek gerek.
Kosova Türkleri ile Batı Trakya Türkleri Balkanlar’daki iki Türk toplumu. Bugünkü şartlarda Batı Trakya Türkleri, ülkesi Yunanistan’da “diğeri” olarak ötekileştirilmiş durumda. Eğitim ve din alanında özerk yapıya sahip olsa da çeşitli uygulamalarla bu özerkliğin içi oyuldu. Yönetimde gerçek anlamda söz sahibi olan Kosova Türkleri karşısında Batı Trakya Türkleri için aynısını söyleyemeyiz, ne yazık ki ülkemizin makamları ile toplum temsilcilerimiz arasında diyalog yok. Herşeyden öte biz ülkemiz için Türk değil Müslümanız, ya da Müslüman azınlık içerisindeki Türk unsuruz! İnkâra ve iki yüzlü bir yaklaşıma dayalı bir devlet politikasına rağmen Batı Trakya Türkleri olarak biz de Kosova Türkleri gibi dilimizi, dinimizi, kimliğimizi korumaya devam ediyoruz. Her koşulda da korumaya devam edeceğiz. Mücadelemize yılmadan devam edeceğiz!