29 Ekim 10 Kasım arası halka dair
Selam size dostlarım, bir şeyi kaybedip de, kaybettiğini aramaya koyulan bir kimse, kendini, özünü kaybettiği halde, onu aramazsa ona şaşarım! Hayret ederim. İçimize bakarsak eğer Cumhuriyet’in ve onun kurucu önderi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, arkadaşları ve onların yılmaz takipçisi Türk milleti tarafından kurulan Cumhuriyet’in, hükümlerini ve demokrasinin gereklerini ülkenin kuruluşundan beri birçok kereler nasıl da çiğnendiğini açıkça görebiliriz. Ama kendimize cumhuriyetin ve onun Türk milletinin tamamının yüreği tarafından ortaya konulmuş ve inanılmış ilkelerinin, koruyucusu ve takipçisi diyoruz biz... Doğru olduğuna her zaman inandığım ve yapılmasında hafızalarımızın genç nesillere aktarılma hususunda sayısız faydaları gördüğüm bayrak törenleri, ağıtlar, şiirler, protokol kuralları ve nihayetinde bir günlük yâd edişlerden başka uzun yıllar boyunca Cumhuriyet’e ve onun üzerine bina edildiği cumhura ne hayrımız dokundu söyleyebilir miyiz?
HALK İÇİNDEN DOĞAN ÖNDER
Bu Cumhuriyet’in halkın içinden doğmuş önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Ben Cumhuriyet’in halkın kendi kendini idaresi ile devamını istiyorum, sultanlık, cunta ve diktatörlükler değil… Ben, Cumhuriyet’in her bireyinin laiklik ilkesi gereği; inancını sadece düşünce ve iç dünyasında değil, eylemlerinde dahi özgürce yaşamasını, inancı ve o inancını yaşamasından dolayı zulme uğramamasını ve yine kendi inancı ile kimseye zulmetmemesini istiyorum. Cahilliğe, ilgisizliğe, işsizliğe, horlanmışlık ve aşağılanmışlığa mahkûm edilmesini değil… Halkın devletçilik ilkesi icabınca, devletine sahip çıkmasını, yönetim şekli cumhuriyet olan bu devletin, demokrasinin kuralları gereği halk ve onun seçtikleri tarafından yönetilmesini, savunulmasını, dünya milletleri arasında özgür ve onurlu bir şekilde yer almasını irade ediyorum… Onlarca yıl boyunca insanlık onurunun en güçlü göstergesi olan demokrasinin noksanlığından dolayı, çağdaş medeniyetin kapısında bekletilmesini ve noksanlıkla damgalanmasını değil… Ben, Türk milletinin “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” inancından doğmuş ve bu kutlu halka önder olarak hizmet etme şerefine nail olmuş bir vatan evladı olarak, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” ibaremden hareketle, devamlılık ve hareketin kişilerin varlığı ile sınırlanmasının sultanlıkla eşdeğer olduğunu söylediğimden, Cumhuriyet’i yaşatacak ve onu devamlı kılacak olanın halkın iradesi olmasını istiyorum… Kişilerin varlığı ve yaşamları ile sınırlanmasını değil... “Askeri zaferler, siyasi ve ekonomik zaferler ile taçlandırılmadıkça kalıcı olmazlar” tespitinden hareketle kurtuluş zaferinin ardından Lozan siyasi zaferi, Balkan Paktı, Sadabat Paktı gibi komşularımızla da problemsiz birliktelikler ve ekonomik yakınlık ve sulhun tesisini istiyorum… Sonsuza kadar süren düşmanlıklar ve ülke kaynaklarının bu düşmanlıklara harcanmasını, ülkemiz insanın ve onun emeğinin heba edilmesini değil, demiyor mu?
Biz kurduk siz yükselteceksiniz
“Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olanlar sizlersiniz” vasiyetine vasi olan bizlerin, cumhuriyeti ve onun ilkelerini, törensel tavırlardan ziyade olarak, özgürlük, insanca var olma ve çağdaş uygarlık değerleri ile nasıl daha fazla ziynetle süsleyeceğimizi düşünmemiz gerekmez mi? Bugün Cumhuriyet; Türkiye Devleti’nin yönetim şekli ve en önemlisi onu yöneten halkın iradesinin devletinde yansıdığı aynasıdır. Halk kendisini bu aynada görüp ifade ettiği sürece cumhuriyet, bugün olduğu gibi bundan sonrada ebediyete akıp giden her on senede, daha da güçlenerek devam edecektir. Dün olduğu gibi bugünde Cumhuriyet halkın iradesine mazhar olmuş temsilcilerinin elinde yükselmeye devam etmektedir.