33. Avrasya Maratonu’ndan
Eski yıllarda atletler arasında söylene bir söz vardı, ‘maraton koşmayan atlete, atlet denmez’ diye. 1980’li yıllara kadar Türkiye’de maraton koşusu deyince aklımıza hemen Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık mücadelesiyle de bağlantısı olan ve Ankara’da ve daha sonraları da Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yeri olan Samsun’da koşulan 19 Mayıs maratonu gelirdi.
Daha sonraları 19 Mayıs maratonunun ismi duyulmaz oldu ve İstanbul’da bu yıl 16 Ekim 2011 Pazar günü 33. defa koşulan Uluslararası Avrasya Maratonu ön plana geçti. Avrasya maratonu ülkemizde ilk defa yediden yetmişe her yaşta 60 kişilik bir Alman sporcu grubunun İstanbul’da Asya’dan Avrupa’ya boğaz köprüsü üzerinden koşarak geçmesiyle başladı. İstanbul boğazının Asya ile Avrupa’yı boğaz köprüsü ile bir birine bağlayarak spor ortamları açısından da özellik taşıması Türkiye’de Avrasya Maratonu’nu yaratmıştır. Bir kıtadan bir kıtaya koşarak geçmek insanda büyük bir heyecan da yaratmaktadır. Bu heyecanın çoğu zaman anlatılması zor oluyor ama burada koşmak bu zevki koşan sporculara tattırıyor. Ben de yıllardan bu yana Avrasya koşusuna katılıyorum. Yıllar önce iki defa 42 kilometre tam maraton bölümünde bu koşuya tamamlamıştım. Daha sonraları 15 kilometre bölümünde koştum.
Bu yıl Fethiye-Ölüdeniz’den Erdinç Sidekli’nin sahibi olduğu ALCER Ltd. Şirketi’nin ismini taşıyarak yine 15 kilometre bölümünde Asya’dan Avrupa Kıtasına başarılı bir şekilde koşarak geçip Avrasya Maratonu’nun madalyasını aldım. Özellikle Boğaz Köprüsü’nden geçerken İstanbul boğazının verdiği güzelliği seyretmek, sporcularda bir başka itici gücü ortaya çıkarıyor.
15 BİNE YAKIN SPORCU
Aylardan bu yana Türkiye’nin dört bir tarafından bu maratona hazırlanan sporcuların heyecanı, yarış öncesi yarışa ısınma ortamında belli oluyordu.
42 kilometre ve 15 kilometre lisanslı sporcuların koştukları bölümde 15 bine yakın sporcunun bir birleriyle verdikleri mücadele azmi İstanbul sokaklarında yarışı izleyen seyircilerin alkış ve tezahüratlarıyla karşılanıyordu. Bir kıtadan diğer bir kıtaya koşarak geçmenin ve koşarken boğaz üzerinde köprüden İstanbul’a can veren ve dünyaya İstanbul’un güzelliğinin sergileyen İstanbul boğazının deha görünümü seyretmek spor ortamlarında bir başka heyecanı yaşatıyor sporculara. Bu yıl koşan sporcuların göğüslerinde ve sırtlarında spor adına her açıdan önemli yazıları gördük. Bunlardan aklımda kalanlar ‘Dede koş, baba koş, genç kal, Sigaraya karşı koşuyorum, Baba beni okula gönder. Sporsuz kalma’ sözleri oldu. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen Avrasya maratonunda heyecan yaratan görünümlerden birisi de koşu güzergahı üzerinde sporcuları izleyen insanların koşan sporcuları alkışlamaları sporculara doping etkisi yaratıyordu. Bu yıl 33. si gerçekleşen Uluslararası Avrasya maratonu güzel görünümler arasında geride kaldı ama İstanbul’a ve Türkiye’ye değer katan bu büyük spor organizasyonunun 2012 kayıtları 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren başlayacaktır. Türkiye iki kıta arasında gerçekleşen bu spor organizasyonunu diploması de dahi kullanmalıdır. İstanbul’un iki kıtayı birleştiren özelliğini, değerini ve kıymetini bizler anlamalıyız. Çünkü dünya üzerinde iki kıtayı birleştiren böyle bir coğrafi yapı yok.