Umutsuzluğun Umudu
Kıbrıs uyuşmazlığında yeni müzakere süreci, iki toplum liderinin bir araya gelmeleri sonrasında yeniden başlatıldı. Her başlangıcı yeni bir umut olarak görmemiz olasıdır. 50 yıl aradan sonra aynı noktadan yeniden başlanıyor olması biraz düşündürücüdür. Sıklıkla yinelediğimiz gibi bu süreçte konuya ilişkin olarak bütün sorunların konuşulduğu yadsınamaz bir gerçektir. Gerek Türk gerekse Rum tarafının konumlarını belirleyen belgeleri karşılıklı olarak bir birlerine sunmaları nedeniyle ne istediklerini çok iyi bildiklerine inanıyoruz. Aksini düşünmek eşyanın doğasına aykırıdır. Burada ince bir ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Rum ve Yunan tarafı sürekli olarak Kıbrıs’taki Türk yöneticileri muhatap olarak kabul etmiyorlardı. Türkiye’yi muhatap almak istiyorlardı. Onlara göre adadaki sorunu başlatan Türkiye idi ve bu nedenle onu muhatap almak istediklerini sıklıkla dünya kamuoyu önünde yineliyorlardı.
ÇAPRAZ GÖRÜŞMELER
Geçtiğimiz Eylül 2013 ayında Newyork’ta bir araya gelen Türk ve Yunan Dışişleri bakanları çapraz diye tanımladıkları görüşmelerin yapılması konusunda uzlaşmışlardı. Bu noktadan hareketle bir araya gelen müzakereciler Ankara ve Atina’da görüşmeler yaptılar. Yapılan açıklamalardan bu güne değin söylenenlerin dışında farklı hususları gündeme taşıdıklarını söyleyemiyoruz. “Türkiye ve Yunanistan ile yapılacak olan, bir müzakereden çok, bir diyalogdur” söylemi bizzat müzakereciler tarafından yapılmıştır. Bu nedenle siyasetçilerin her şey olmuş bitmiştir noktasına gelmemeleri ve halkla gerçekleri paylaşmaları gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Çapraz görüşme hazırlıkları devam ederken mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulides’ten ilginç sayılabilecek bir değerlendirme geldi. Birleşik Amerika Devletleri ile AB ülkelerinden müzakerelerin başlatılması nedeniyle gelen açıklamalardan rahatsızlık duyduğunu satır aralarında söylüyordu. Ilımlı bir kişiliğe sahip olduğunu sıklıkla yineleyen Bay Kasulidis, NTV’ye yaptığı değerlendirme de adı geçen ülkeleri kastederek, “Bizi doğalgaz için sevmesinler ve bu gerekçenin arkasına saklanarak bizimle ilgilenmesinler” diye yakınıyordu. Bilinen Rum ve Yunan politikalarını yinelemekten de geri durmuyordu. Ayrıca ortak açıklamanın da çözüm olamayacağına vurgu yapıyordu. Aynı günlerde İngiliz gazetelerinde bölgedeki doğalgaz rezervlerinin çok yüksek olduğuna ilişkin haberler yer alıyordu. İlgilerinin nedenini bu haberlerden öğrenmek olasıdır. Politis gazetesi ise İsrail de yayınlanan Golder’s dergisinden yaptığı alıntıda Noble Enerji şirketinin Türkiye’ye doğalgaz satışını tartıştığını ve görüşmelerin yapıldığını yazıyordu.
DOĞALGAZ VE PETROL YATAKLARI
Adanın Karpaz bölgesinde zengin doğalgaz ve petrol yataklarının bulunduğunun biliniyor olması, böyyük ülkelerin iştahını kabartmaktadır. Bu zenginliklere nasıl ve ne şekilde sahip olabilme hesaplarını yaparlarken “Birleşik Kıbrıs” formülünde uzlaştılar. Bunun ötesinde İsrail ile Lübnan’ın da bölgede çalışmalar yaptıkları gizli bir bilgi değildir. Adı geçen bölgenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırlarına yakınlığı nedeniyle garantici olan Türkiye’nin de ilgilenmesini gerekli kılmaktadır. Bunun ötesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uluslararası hukuk kurallarına göre tanınmıyor olsa bile varlığını sürdürmektedir. Her egemen devlet gibi Münhasır Ekonomik Bölge ilan edip belirleme hakkı olduğu gibi üçüncü ülkelerle konuya ilişkin olarak anlaşmalar yapma hak ve yetkisi vardır. Adanın güneyindeki yönetim benzer işlemi diğer bir garantici ülke olan Yunanistan ve İsrail’le yaptığının da unutulmaması gerektiğini anımsatmak istiyoruz. “Kıbrıs, çok yakında farklı bir ülke olabilir” diye konuşan Bay Nikos Anastasiyadis’e yoğun tepkiler gösteriliyor. Hükümetin küçük ortağı DİKO yapılan anlaşmaya karşı çıkarak ortaklıktan ayrıldı. Benzer eleştirilerin diğer Rum siyasi partilerinden de gelmesi üzerine Bay Nikos Anastasiyadis, “Yükümlülüklerinden tek bir zerre bile sapmadım” diye yanıt veriyordu. Bay Anastasiyadis’i tek anlayan kişi, papazların başı olan Bay Hırisostomos oldu. “Kıbrıs Hükümeti, ortak metni düzeltmek için elinden gelenin en iyisini yaptı” dediğine göre umutlu olup olmamak sizlerin elindedir. Buna karşın yapılan bir kamuoyu araştırması, Kıbrıs Rumlarının çözümden yana umutlu olmadıklarını gösteriyor. Türk görüşmeci Kudret Özersay, Atina dönüşündeki açıklamasında, “çözüm eşitlik temelinde olacak, eğer olacaksa” diye konuşuyordu. Çapraz görüşmelerin, bölgedeki hidrokarbon yataklarını ele geçirmek amacı ile mi başlatıldığı da sorgulanıyor. Bu yaklaşımı fillerin tepişmesi olarak okumamız gerekiyor mu ne...