74 yıllık tecrübe Kağıtçıoğlu’na marka dayanmıyor
Firmanızın hikayesi ne zaman başladı?
Dedemiz 1938 yıllarında sanayiciliğe başlamış. En son yaptığı iş olarak değirmencilik. Çiftçilere un yapıyor. İş yerinde kullandığı krom temizleme makinesini gören birisi, “Ben senin bu makineni istiyorum” demesi üzerine, kıymetli makinesini vermeye gönlü razı olmayan dedemiz, yüksek bir fiyat vererek başından yolluyor. Ancak alıcı iki gün sonra parayı getireceğim deyince dedemiz, söz ağızdan bir kez çıkar diye makineyi satıyor. Sonra da makinesiz ne yapacağım ben diye kara kara düşünmeye başlıyor. İçeride kırık dökük bir makine bulup onu tamir ediyor. Birkaç ay geçmeden “Sende makine varmış, onu almak istiyorum” diye gelenler olunca bakıyor ki, un değirmeninden kazandığından daha fazla kazanç var. Böylece çiftçilere tohum temizleme makinesi üretmeye başlıyor. O yıllarda tohum temizleme makineleri tek tük üretiliyor. 1938 yıllarında sanayicilik Türkiye’de fazla gelişmediği için ağırlıklı olarak İtalya ve Fransa’dan ithal gelen makinelerin tamiratıyla başlayan dedemiz, daha sonra yılda 2–3 makine üretmeye başlıyor. Babamız ilkokulu bitirip ortaokulu terk ederek çıraklık dönemine başladığı bir dönem de 3 İtalyan’ın yanında çıraklık eğitimi aldıktan sonra en büyük arzusu ise, bir torna makinesi kullanabilmek. Ama iş o noktaya geldiğinde ya yerine birisi alınmış ya da tezgah satılmış. Son çalıştığı Totomak firmasından sonra dedemin yanına çalışmak ve işi büyütmek isteğiyle geliyor. Ama dedem, “Sen benim başımı derde mi sokacaksın, bir makineyle geçiniyoruz sen git başka bir şeyle uğraş” sözüyle babamı kovalıyor. Bunun üzerine aile olarak gördüğü Kemal Baysak’ın, büyük destek vermesiyle birlikte, babam dedemden gizli borca girip takım ve eleman alıyor ve üretime başlıyor. Yılda 15-20 makine üretmeye başlıyor. Daha sonra babam dedemin yanına geliyor ve farkı da beraberinde getiriyor. Belli bir zaman sonra devletle iş yapmaya başlıyorlar. 1970’li yıllarda devletin alıma başlamasıyla birlikte kadroya amcamda katılıyor ve yılda 300 makineye kadar üretim gerçekleştiriyorlar. 1980 yılında amcam ile babam yollarını ayırıyor.
Ne zamana kadar böyle devam etti?
2006 yılına kadar böyle devam etti. Sektörün daralması ve tarım politikalarında iyi gelişmeler olmadığı için çiftçinin alım gücünün düşmesiyle birlikte, tohumluk sertifikalı buğday konuşulmaya başlandı. Bizim yaptığımız üretim sertifikalı tohumluk tarzında bir makine olduğu için sertifikası olmadığından projeli kaynak imalat bölümüne çimento fabrikaları ve enerji sektörüne kaynak imalatlar yapmaya başladık. Bu proje de ekonomik krizler yüzünden 20011 yılı sonuna kadar devam etti.
Delikli saç projenizin üretimi ne zaman başladı?
Altı yıl önce ustamızla bir arada üretimine başlandı. Bu arada projede katkısı olan Bahri Aratoğlu’nu anmak isterim. O dönemler de çamaşır makineleri için İstanbul’a saç deldiriyor ve bizim uğraştığımızı da duyuyor. Babama da teknik açıdan faydası olduğu için “Saçları sana vereyim sen yap burada ve beni İstanbul’dan kurtar” sözü üzerine 6 yıl da bir makine üretimi devam eder. Amcamızla ayrıldıktan sonra ikinci yıl da ikinci makineyi 3–4 yılda tamamlıyor. Ek bir iş olarak devam eden üretim 2011 yılı sonunda çelik sektöründe fiyatların daralmasından dolayı ne yapalım diye düşündük. Sonra saç portföyünü neden geliştirmeyelim diyerek Kağıtçıoğlu kalitesi ve güvencesinde tescilini aldığımız “İzmir Delikli Saç” Markası’nı ürettik. Ürettiğimiz ürüne gelince, makinelerin içinde koruma parçalarından tutun, çamaşır makinelerinin içerisindeki iç evyelere varıncaya kadar ürün üretiyoruz.
Hangi firmalarla çalışıyorsunuz?
Tolkar, Tolon, İnfo ve Vansan gibi belli başlı çalıştığımız referans firmalarımızdır. Filtre ve evyelerini yapıyoruz. Delikli saç aslında hayatımızın birçok noktasında kullanılıyor. Dekorasyondan tutun da tarım sektörünün belli kesimlerine kadar. Hastane yatağından, halı yıkama makineleri yapan birçok firmayla ayrıca sanayi alanlarında belli firmalarla çalışıyoruz.
Üretiminiz ne kadar?
İzmir çapında geniş bir üretimimiz var. Amacımız İzmir dışına hatta Balkan ülkelerine açılmak istiyoruz. Bunu da artırmak çabası içerisindeyiz.
Avrupa’da aynı üretim yok mudur?
Var tabi. Avrupa’da delikli saç üretimi ciddi anlamda ve çok daha üst seviyelerde üretiliyor. Ancak maliyet açısından bakıldığı zaman aslında Türkiye çok daha avantajlı durumda. Maliyet ve fiyatlar açısından onlara her şekilde hitap edebileceğimizi düşünüyorum. Biz de bu farkı ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu anlamda biz üçüncü makinemizi yaptık. Bu makine teknolojinin getirdiği kolaylıkları içinde olan tamamen SNC ve bilgisayar kontrollü olarak ayrıca eski makinelerimiz de en az iki personelimiz müdahale etmekteydi. Bu yapmış olduğumuz 3. makinede sadece saçı bağlıyoruz ve düğmeye basıyoruz, saçı alıyor, yeni saçı bağlıyoruz. Hem seri hem de hızlı ve rekabetçi yanımızı biraz daha artıran bir şey. Niyetimiz diğer iki makinemizi revize ve modernize etmek olacaktır. Onun dışında saçı levha olarak değil de yuvarlak ve silindir halde düşünün. Rulo hattı üzerinden seri üretim haline getirmeyi düşünüyoruz.
Sizi zorlayan rakipleriniz kimler?
Firma olarak değil de, bölgesel olarak konuşacak olursak, İzmir’de üretici olarak değil de tüccarlar var. Gıda Çarşısı ve Birinci Sanayinde İstanbul ve Konya’dan tedarik edip satıyorlar. Bu işin asıl üretim bölgeleri de Konya ve İstanbul diyebiliriz. Konya Türkiye’nin en büyük üretimi yapan illerinden bir tanesi. Sanayi olarak yoğun bir sanayileri olduğunu biliyoruz. Ayrıca ucuza mal etmeyi beceriyorlar ve rekabetçi fiyatlarla çıkıyorlar ortaya diyebilirim. Bizim için rakip dediğimiz zaman Konya, İstanbul ve belirli bölgelerinde bu işi yapan firmalar var.
Hangi özellikte üretim yapıyor sunuz?
Örneğin A/4 kâğıdından 4–5 metreye kadar özel delikli saç çalışmaları yapabiliyoruz. Bizim için önemli olan müşterinin isteğidir. Biz saça şekil de verebiliyoruz. Sadece kesip büküp değil, istenilen resme göre şekillendirebiliyoruz. O konuda da rekabetçi olmaya çalışıyoruz. Makineci geçmişimiz olduğu için firmaların ne istediğini ve ne görmek istediğini iyi biliyoruz. Ayrıca müşterimiz bize kendi saçını yolluyor. Biz saçı işleyerek onlara tekrar geri yolluyoruz.
AR-GE olarak çalışmalarınız ne yönde?
Standart ölçülerde daha seri imalatlar yapan bir makine projemiz var. AR-GE konusunda iyi olduğumuzu söyleyebilirim. Geçmiş dönemlerde TÜBİTAK desteğiyle makinemizi yaptık. Yine aynı şekilde projelendirip devletin verdiği desteklerden faydalanarak bir AR- GE yapmayı planlıyoruz.
Sektörde sorunlarınız neler?
Şu an en büyük sıkıntımız malum herkesin sıkıntı çektiği nakit sıkıntısı. Ama bunu bir anlamda domino taşına benzetiyorum. Bir tanesi ödeme geciktirdiğinde, diğeri alamadığı için veremiyor, veremediği için de Türkiye’de bir domino taşı devrilmişliği var. Ekonomimiz güçlü olduğu için bunu da atlatacaktır diye düşünüyorum. Türkiye çok özel bir ülke ve çok özel bir konumdayız. Burada önemli olan akılcı ve kararlı olmamız, iyi strateji ve iyi plan yapmamız sonucunda sırtımız yere gelmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Yatırım düşünüyor musunuz?
Eskiden hedefe koyduğumuz proje için ne sağa ne de sola bakardık. Şimdiler de ayağımızı yorganımıza kadar uzatmak gerekiyor. Manzarayı iyice görüp netleşmeden hareket edemiyoruz. 2013 yılının ilk 6 ayını görmek istiyoruz. Majör bir şey olmadıktan sonra yatırımı planlayacağız.
Beklentileriniz ve mesajınız neler olacak?
Her beklentimiz, girdi maliyetlerimizin biraz daha düşürülmesi olabilir. Bizim karlılık oranlarımızı artırabilmek için şart diyorum. Mesajım ise, her sanayicinin amaçlarından bir tanesi karlılık göstermek ve girdi maliyetlerimizi minimize etmek. Bize yatırımlarımız da destek olmalarını ve imkânlarımızı biraz daha artırabiliyorlar ise, artırılmasını talep ediyoruz. Şirketimizin büyümesi demek istihdamın daha fazla artması anlamına geliyor. Devlet büyüklerimizin bize verecekleri her türlü yardıma açık olduğumuzu ifade etmek isterim.