Rifat Sait
rifatsait@gmail.com
İstiyoruz ki her şey Yeşilçam filmleri gibi olsun. Kötü adam yakalansın, sevgililer buluşsun, herkes mutlu olsun, sıkıntı olmasın, kaymaklı, ballı, tereyağlı, baklavalı yemekler. Ardından maden suyu, sindirim için.
Ama öyle değil maalesef. Öyle de olmayacak.
Kâfirler kendine düşeni yapacaklar. Müslümanlar da kendine düşeni.
“Ya bunlar da nereden çıktı, bizi ne ilgilendirir? “ diyen, arada ne şiş yansın ne kebap diyenler de olacak, bizden görünüp münafıklık yapanlar da.
İsrail herkesin malumu tam bir Müslüman düşmanı terörist bir devlet. Aslında sadece Müslümanlar değil , Yahudi olmayanın dışında kimseyi sevmez ve kabul etmez. Hristiyanlar onlar için ikinci sırada zira şimdilik sorun çıkartmıyorlar. Ama Müslümanlardan ödleri patlıyor. Açıkçası çok korkuyorlar. Aslında biraz da bu korku onları saldırgan yapıyor. Onlar da çok iyi biliyorlar ki; sonları Müslümanlardan olacak. Hem dünyada hem ahirette lanetlenmiş bir topluluk olarak zalimlere layık bir son bekliyor onları.
Müslümanlar için kutsal olan şu mübarek günlerde bizim ilk kıblemiz olan Mescidi Aksa’da ibadet halindeki Müslüman kardeşlerimize aşırı güç kullanarak saldırdılar. Allah onları kahretsin. Çoluk çocuk, ihtiyar demeden saldırıyorlar. Ellerindeki bombaları savunmasız insanlara atıyorlar. İbadet eden insanlara ateş açıyorlar.
Bütün dünya bunları görüyor. Bu saldırılara maruz kalan yürekli küçük bir Filistinli kız çocuğunun dediği gibi “sizi dünyada kimse sevmiyor, kazanamayacaksınız” sözleri oradaki korkak İsrail askerlerini biraz daha korkutuyor.
Bütün bu olanları sosyal medya ve televizyonlardan izleyince üzüldük ve kahrolduk. Ama şunu bir kez daha hatırlıyoruz. Bu dünya sefa yeri değil. Burası bir imtihan yeridir. Bütün bu zulümler ve saldırılar bizi korkutmaz hatta güçlendirir, kendimize gelmemizi sağlar.
İsrail’in vahşetini görünce, işte dedim tam da bunun için Bir olmalıyız, diri olmalıyız, uyanık olmalıyız. Ve bir kez daha gördük ki; İslam’ın son kalesi Türkiye’ye çok iş düşecek.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
