Türk Soykırımının yaşandığı Balkan Savaşları’nın 100. yılı nedeniyle başladığımız yazı dizisine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Doksan üç harbi diye bilinen 1877–1878 Osmanlı-Rus harbi sonunda imzalanan Berlin Antlaşması’yla, Osmanlı Devleti, Balkanlar’da önemli miktarda toprak kaybına uğramış ve Balkan kavimleri için büyük tavizler verilmişti. Osmanlı topraklarında gözü olup elde ettikleriyle yetinmeyen bazı ülkeler ise daha fazlasını almak arzularından vazgeçmiş değildi. Kırım Harbi’nden sonra 30. Mart. 1856’da imzalanan Paris Antlaşması’nı bozacak yeni bir antlaşmanın (Ayastefanos Antlaşması) kabulüne İngiltere karşı çıkmıştı. Bu görüşü Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya da kabul etmişti. Doğu Trakya’da Rus askerlerinin ve Marmara’da Rus donanmasının bulunmasından doğacak tehlikeler nedeniyle Ayastefanos Antlaşması’nın değiştirilerek yenilenmesi maksadıyla Rusya’yı Berlin Antlaşması’na zorlamışlardı. 1878 tarihli Berlin Antlaşması‘nda umduğunu bulamayan Bulgaristan 1908 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlar’da etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘nun yine 1908 yılında Bosna-Hersek‘i ilhak etmesi ise Sırbistan‘ı aynı yönde bir politika izlemeye itti. Uzun yıllar boyunca Rusya’nın Osmanlı coğrafyasındaki hakimiyetine razı olmayan İngiltere, 1908 yılında Estonya’nın Başkenti Reval (Talin)’de Rusya’yla gizli bir anlaşma yaparak İstanbul ve Boğazlar üzerindeki talepleri konusunda serbest bıraktı. Devlet en buhranlı günlerini yaşıyordu. 29 Eylül 1911’de başlayan Trablusgarb Savaşı sonunda 18 Ekim 1912’de İtalyanlar’la imzalanan Uşi Antlaşması’yla Trablusgarp ve On iki Ada’nın İtalya’ya bırakılmasıyla Osmanlı’nın eski gücü ve otoritesini kaybettiği anlaşıldığı için bundan yararlanılmak isteniyordu.
KİLİSE İHTİLAFI
İkinci Abdülhamid Han’ın Balkan ülkelerinin birleşmesini önlemek için tahrik ettiği kilise ihtilafı, 1911’de çıkarılan İttihad-ı Anasır kanunuyla halledildi. Bu durum ise, Bulgaristan ve Yunanistan’ın arasındaki ihtilafı çözdüğü için, şimdi her ikisi için de ortak düşman, Osmanlı Devleti olmuştu. Bu gelişmeler sonucunda Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı’nın zayıf kalmasından da cesaret alarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Türkleri Balkanlar’dan atmak üzere Rusya‘nın aracılığıyla aralarında anlaştılar. Yunanistan ve Karadağ hükümetleri Babıâli’ye ortak bir nota vererek Osmanlı Hükümetinden üç gün içinde eski Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk ve Girit’e muhtariyet verilmesini istediler. Sürenin bitiminde isteklerini tekrarlayarak yeniden üç günlük süre tanıyan Balkan Devletleri Batılı devletlere de ortak nota vererek İstedikleri kabul edilmediği takdirde silahla kabul ettireceklerini bildirdiler.
Nihayet 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları’nın birinci safhası başlamış oldu. Diğer müttefikler de 13 Ekim’de ortak bir nota vererek Rumeli’nin milliyet esasına göre muhtar idarelere ayrılmasını istediler. Babıâli buna cevap vermediği gibi sınırlarına tecavüz eden Sırbistan ve Bulgaristan elçilerinin pasaportlarını ellerine verdi (13 Ekim 1912). Ertesi gün bu iki devlet de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Arkasından Yunanistan’da bir nota vererek onlara katıldı. Balkan Savaşı’nda uğranılan yenilgi Osmanlı Devleti’nin daha önce uğradığı yenilgilerden daha önemli bir özellik göstermektedir. Sınırların genişliği ve coğrafî konum nedeniyle daha önceki yenilgiler de Osmanlı Devleti’ni küçültmüştür. Ancak Rumeli’deki yenilgi, Türklere soykırım yapılarak 550 yıllık vatanımızın elimizden çıkmasına yol açmış ve Anadolu’nun da durumunu tehlikeye açık hale getirmiştir.
KAYNAK…………:
(1) Ölüm ve Sürgün………….Prof.Justin Mc.Carthy
(2) Harp Tarihi…………………S.Erden AKARGÜN(E.Kur.Alb.)
(3) Siyasi tarih………………….Doç.Dr.Veli YILMAZ
(4) Balkanlar El Kitabı………Osman KARATAY-Bilgehan Gökdağ
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce