Başlangıcın Çöküşü

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

“Her gün sebepsiz yere işinden uzaklaştırılan Türk memuru ve işçisinin elem ve hüzün dolu durumları hepimizi üzmektedir. Bu sebepten hükümeti ikaza çalışmaktayız. Bizi Rum baskı ve tahakkümü altında inletmek sevdasında olmadığını bildiğimiz hükümetten, Türk işçisi ve memurunun ancak Türk amirler tarafından sorguya çekilmesini ve bunların tasvibi olmadan Rumların keyfi emirleri ile cezalandırılmamasını istemek sarih hakkımızdır.” 1959

Dr. Fazıl KÜÇÜK

Son günlerde İngiliz basınında Kıbrıs’taki sömürge dönemine ilişkin haberleri çokça bulmak olasıdır. The Times gazetesi İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın belgelerini ‘Gizliliği kalktığı için’ yayınlamaya başladı. Terörün gemi azıya aldığı 1959 – 60 yıllarında sömürge güçlerinin yaptıkları işkenceler anlatılıyor. Yakalanan suçlulara işkencenin her türlüsünün yapıldığı yazılıyor. Aşırı şiddet kullanıldı diyerek olayları yumuşatmaya çalışıyorlar. Gözaltındaki bazı kişilerin öldürüldüğü ve konunun örtbas edildiği kaydediliyor. Bu haberlerin yayınlandığı günlerde güneyde yayınlanan Cyprus Mail gazetesinde “Kıbrıs’ta Tarihi Sorgulamak” başlıklı haber yayınlandı. Farklı görüşteki kişiler dinlenerek yaşananların unutulmamasının amaçlandığı duyuruluyor. Doğal olarak İngiliz sömürge dönemindeki uygulamaların sorgulanması kaçınılmazdır. Sorgunun yapılması bir tarafı aklamak yönünde olmamalıdır. Yayınlanan bu haberden sorgunun tek taraflı olarak yapılacağı izlenimini aldığımızın bilinmesini istiyoruz. Kıbrıs’ta tarihi sorgulamaya kalkışan sinema yapımcısı olan Stefanos Evripidou’nun olayı yukarıda da kaydettiğimiz gibi tek olarak yanlı değerlendirmemesi gerekiyor. Çok yönlü olarak yapılacak bir araştırma, adaya barışın gelmesine kısmen de olsa katkıda bulunmuş olacaktır. Bu olasılığın gerçekleşebilmesi için öncelikle papazlardan ve onların başından gerekli izni alacağını ummak istiyoruz. Bu yapılmadığı takdirde Kıbrıs Türkleri ile Rumlar arasında olumlu anlamda bir durum yaratmasının zor olacağına vurgu yapıyoruz.

MALI YE BAKANLARI

Mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenlerin gerdeğe girdikleri AB ile uyumlu bir evliliği ne yazık ki sürdüremiyorlar. Ekonomik sıkıntılarını aşmak için yaptıkları bazı önerilerinin kabul edilmediği biliniyor. Uluslararası Para Fonu IMF’de bankacılık sektörünün korunması için önlemler hazırladığını duyuruyor. Malı ye Bakanları Vasos Şiarli, üçlü denetçi grubunun sunduğu önerilerin sürpriz olmadığını açıklıyor. Euro’nun geleceği konusunda yaşanan sıkıntılar AB’ndeki sorunun yapısal olduğunun da göstergesi oluyor. Birinci dereceden kurucu olan altı üyenin önerileri dikkate alınıyor ve sonrasında da diğerlerine dayatılıyor. En azından şimdilik genel görüntünün bu noktada olduğu gerçektir. Yaşanmakta olan ekonomik açmazların siyasi açmazlara çağrı çıkardığı biliniyor. İlk olarak toplayıcılığa soyunan Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkması veya çıkarılmak istenmesinin nedenlerini siyasi açmazı önleyebilmek adına düşünüldüğü söylenebilir. İngiliz Guardian gazetesi, Almanya Avrupa’da ‘siyasi birlik’ konusunda ciddi görünüyor diye yazdıktan sonra ama çalışır mı? Sorusunu sormadan edemiyor. AB projesini Böyyük Cermen İmparatorluğu’na doğru oluşturulan bir yapı görüntüsü vermesi bu konudaki kuşkuları da arttırıyor. Angela Merkel, Euro başarısız olursa Almanya’nın çıkarlarının Avrupa ailesine katılım projesine bağlı olduğunu boşuna söylememiştir. Bu söylemi ile yukarıda da kaydettiğimiz gibi amacının Böyyük Cermen İmparatorluğu’nu oluşturmak olduğu gerçeğini de gizlemiyor. Bu tartışmalar yapılırken Alman Spiegel dergisi, Avrupa’nın on adet tehlikeli politikacısını açıkladı. Tehlikeli olmalarının temel gerekçesinin AB’nin geleceği açısından olduğu yazılıyordu. Merak etmeyiniz ülkemizin siyasetçilerinin bu tarakta bezlerinin olmadığı biliniyor. İngiliz Daily Telegraph gazetesi Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuamioja, Avrupalı liderlerin ortak para birimi Euro’nun çöküşüne hazırlanmaları gerektiğini söylüyor. On tehlikeli politikacı arasında sayılamayan Bakan Tuamioja doğruları söylediği için gerçekten tehlikeli politikacı olarak kabul edilmesi gerekiyor mu ne…