2018 senesinin ilk makalesinde siz sevgili okuyucularımla beraber olmanın mutluluğu içersinde sizleri en içden duygularımla selamlıyorum.
2018 senesinin şu ilk günlerinde dünya genelinde birçok insanın henüz neo- leberal-kapitalist sistem tarafından teşvik edilen ve her türlü ahlâksızlığın işlendiği sözde yılbaşı gecesinin sebebiyet verdiği mahmurluğu üzerinden atamamışken, İran İslam Cumhuriyetindeki ayaklanma hareketleri ile sarsıldık. Neler oluyor komşumuz İranda? Esasında şahsıma göre bu beklenen bir sonuçdu ve hiçde şaşırmadım zira bu olaylara sebeb ve netice ilişkisi kapsamında bakarsak bizleri daha başka üzücü hadiselerin beklediğini söyleyebilirim. Nedir sebeb ve netice ilişkisi? Bu sual’e Kuran’i felsefe ile cevap arayabiliriz zira Allah’ın kitabında hiçbir şey cevapsız bırakılmamışdır. Bakara suresi 117’de bildirildiği üzere Allah’ın birşeyi yaratması onun ol demesine bağlıdır yani ol olmadan hiçbirşey olmuyor. Peki ol ne mânâya gelir? şahsımca, sebeb ve netice ikileminde ve tüm fiziki hâdiselerde olduğu gibi ol bir sebebdir, neticeyi hâsıl edecek bir guç, enerji, kaynak, maddeyi ve hadiseleri meydana getirecek gerekli bir akım. Allah’ın koyduğu nizamlar istikâmetinde çalışan bu enerji kâinat’ın yaradılışından insanoğlunun yaradılışına kadar pek çok insan üstü muhteşem hâdiselerde başrolü oynamışdır. Kâinat’ın yok’dan vâr oluşuna ve vâr oluşundan günümüze kadar tüm gezegenlerin ve gök cisimlerinin düzenli olarak yörüngelerinde yüzmelerini ve aynı zamanda genişlemelerini sağlayan ki Batılılar buna “dark energy” yani karanlık enerji ismini vermektedirler, Allah’ın bizim çıplak gözle göremediğimiz enerjisi “ol” dur.
Daha evvel birçok defa mevzu bahis yaptığım gibi bugünde aynı tez’i savunuyorum, biz inananlar Kuran kitabını gerektiği gibi okumayi yani akılcı bir yaklaşım ile anladığımız lisanda okumayı ve üzerinde düşünmeyi bıraktığımızdan beri bizler Allah’ın eksi yani negatif ol’una maruz kalıyoruz. Bizlerin yolumuzu aydınlatacak hayatımızı ve siyasetimizi nizam ve intizam edecek bir felsefemiz yok ve son iki yüzyıldır hiç olmadı. Bu sebebdendir ki bizler, yani inananlar veya öyle olduğumuzu zannedenler son iki yüzyıl başımızı belâdan, dertten ve çaresizliğe mahkum olmuşluk’dan kurtaramıyoruz ve âdeta birçoklarının beklediği gibi Mehdi bekliyoruz bizleri kurtarması için fakat bilmiyoruzki beklenen Mehdi hiç gelmeyecek!.
Bugün gazete manşetlerinin ve yazarların İran’da vukû bulan hâdiseler’le ilgili yazdıkları yazılara ve attıklara manşetlere bir göz gezdirdim ve gördümki üç aşağı beş yukarı çoğu hemfikir olmuşcasına İran’da vukû bulan ayaklanmanın ve dahi üzücü ölümlerin Batı eli ile yapılıp desteklendiği söylüyordu. Hatta bir yazarda ayaklanmayı Batının parçala yut taktiğini tersine çevirdiğini yani eskiden olduğu gibi önce Türkiye sonra İran değilde önce İran sonra Türkiye olarak yenileyip tekrar bizlere sunduğunu heyecanlı bir dille yazmış. Ben buradan her ne kadarda başımıza gelenlerin kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden ve bu sebeblede esâs suçluların bizler olduğunu yani dünyadaki tüm inananların olduğunu yazsamda çoğumuz papağan gibi suçlunun hep Batı ve emperyalizmin olduğunu iddia edeceğiz edeceğizki suçluluk ızdırabımız biraz olsun hafislesin ve topu karşı tarafa atarak sorumluluğumuzu en az düzeye indirelim. Bu çok yanlış ve bir okadarda ahlaksız bir yaklaşımdır ve bizlerin derdine hiçbir zaman çözüm üretmemiş ve üretmeyecekdir.
Allahın değişmeyen sünneti gereği her yüzyılda bir küresel değişime ayak uyduramayan topluluklar yeryüzünde bozguna uğrarlar ve kimileride yok olup gider. Geçmişden günümüze bu hep böyle olagelmişdir. Tarih kitaplarında şân ve şöhretlerinden defalarca bâhsedilen nice topluluklar ve imparatorluklar kendilerini gelecek yeni yüzyıla hazırlayamadıklarıdan, adâlet yerine adâletsizliği, ahlak yerine ahlaksızlığı, akıl yerine akılsızlığı yeğ eğlediklerindendirki tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Mısır Firavunları, Pers krallığı, büyük Roma imparatorluğu ve Osmanlı imparatorluğu bunlardan sadece bir kaçıdır. Daha evvelki yazımda Osmanlı cihan devletini esasında Batının değil kendi kendini tarihden sildiğini uzun uzun bahsetmişdim çünkü Osmanlı Kuran’dan kendisine gerekli hayat ve siyasi bir felsefe çıkartıp sorunlarına ve tüm islam aleminin dertlerine çözüm arayacağı yerde çareyi Batı kültüründe, sözde insan haklarında ve liberalizimde aradı ve tarih sahnesinden silinip gitti.
Görüyoruzki dünya döndükçe ve kıyâmet kopmadıkça Allahın bu sünneti devâm edecek, dünya yeniden değişiyor, şekilleniyor çünkü “ol“ kendisini tecelli ettiriyor, karanlık enerji kendisine şekil arıyor ve bunuda hakdan ve haklıdan yana yapmak istiyor. Hak ve adalet dışına çıkan hiçbir düzen uzun süre var olamaz ve Allah mutlak şekilde ki bu zalimlerin eliylede olsa ”ol“ tecellisini meydana getirerek zulmü yeryüzünden siler. Tamda bu mânada dünyada oluşân hâdiselere baktığımızda tüm kötü hâdiselerin ben müslümanım diyenlerin başına geldiğini görüyoruz ki bu çok ilginç. Bu bir tesadüfmü? Niçin son iki yüzyıl hep müslüman olduğunu iddia eden toplulukların aşağilandıgı ve kendilerine zulüm edildiği yüzyıllar olarakdan tarihe geçdi? Aradığımız cevâbı esâsında kitabımız Kuran bize çok açık şekilde bizlere veriyor ve ne yapmamız gerektiğinide bizlere açıklıyor fakat bizler okumamak, anlamamak, düşünmemek ve çözüm üretmemek için adeta birbirimizle yarışıyoruz.
Dünya müslümanları içersinde bulunduğumuz duruma ne çözüm öneriyorlar? Liderlerimiz hani şu demokrasiyi ve liberalizmi çok seven liderlerimiz ne çözüm öneriyorlar? Veya liberalizim ve demokrasi bize ne gibi çözümler öneriyor? Kocaman bir hiç! Herşeyin sayılarca tespit edildiği bu yeni yüzyılda bizim bir formülümüz dahi yok ama herşeyin sorumlusu gösterdiğimiz Batının ve emperyalizmin bizlere karşı büyük formülleri var ve şuan uygulamada. Bunu NATO, CIA ve incirlikde konuşlanmış diğer Batı ülkelerinin yardımıyla gerçekleşen 15 Temmuz darbe hadisesi ki bu hadise “ol” emrinin, enerjisinin eksi yönde tezahurüydu, gezi olayları, Rusya ve Amerikanın sanki sözleşmişcesine dibimize gelip coğrafyamızı şekillendirmeleri, bölgedeki terör gruplarına tırlarla silah ve mühimmat bağişlamaları hepsi ama hepsi bizlerin olduğumuz gibi görünemeyişimizdendir yani bizler müslümanız diyoruz ama okullardaki eğitim sistemimiz, devlet yönetim sistemimiz, kanun ve nizamlarımız, kılık ve kıyafetimiz ve hatta lisanımız dahi onlardan alınıp yeni nesillere aktarılmaktadır! Batının silahıyla Batıyı ve emperyalizmi yenebileceğimizi sanıyorsak büyük yanılgı içersindeyiz. Daha önce Misal olarak demişdimki bizler yani dünya müslümanları niçin kendi NATO muzu yani güvenlik cemiyetimizi kuramıyoruz?
Buradan devlet adamlarIna tekrar çağrıda bulunuyorum ve sual ediyorum, bizlerin NATO’da ne işi var? NATO neo-liberalizmin ve emperyalizmin planlarını yerine getirmek için kurulmuş küresel dengeleri değiştiren bir cemiyettir ve 15 Temmuzda bunun böyle oldugunu bizlere açikca gösterildiği halde bizler hala, NATO da NATO, müttefikimiz Amerika da Amerika deyip duruyorsunuz ekranlarda. Niçin Katar, Türkiye, İran, Irak, Somali ve diğerleri birleşip kendimiz için güvenlik cemiyetleri kurmuyoruz? Işde kardeşimiz İran, sokaklar yangın yerine döndü, ne yapabiliyoruz? Onların bizler için gezi ve 15 Temmuz olaylarında hiçbirşey yapamadıkları veya yaptırılmadıkları gibi bizlerde onlara şuan yardım edemiyoruz.
Yenilenmeliyiz, silkinmeliyiz, kabuğumuzu değiştirmeliyiz, birleşmeliyiz, demokrasi, insan hakları, liberal söylemlerini terk etmeliyiz, okullarımızda Batının son iki yüzyıldır uygulanan eğitimine son vermeliyiz, belki o zaman belirli bir akıl ve fikir çerçevesinde Kuran felsefesi ile ışığimızı bulup yolumuzu ayınlatabilir ve tarihdeki yerimizi tekrar alabiliriz. Tekrar söylüyorum, İran hadisesi son olmayacak, gelecekler ve hep gelecekler taki bizleri onları kapı dışarı edene kadar. Allah elçisinin ve bir avuç hakiki inananın Kureyş müşriklerini bozguna uğratan o “ol” emrinin tecellisi olarakdan Allahın yeryüzündeki eli olup zalime haddini bildirmek istiyorsak, bugünden itibaren küresel alanda fikir ve felsefe üretip yayılmacı ve istilacı olmalıyızki onların tezlerini felsefelerini çürütelim.
Sizleri buradan akla, düşünmeye, birleşmeye, fikir üretmeye çağrıyorum ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
6 gün önceHABERLER
10 gün önce