Balkanların Paris'i Bükreş

29 Mart 2024 - 11:47

Balkanların Paris’i Bükreş

Son Güncelleme :

09 Kasım 2019 - 16:39

17.245 okuma
(Last Updated On: 09/11/2019)

Tuna nehrinin bir kolu olan Dambovita ile ikiye ayrılan Bükreş, son derece planlı yapılaşması ile dikkat çeker. Nehrin iki yakasına yayılan kentin nüfusu metropolitan bölgeyle birlikte yaklaşık iki buçuk milyondur. Bu açıdan Bükreş, Balkanların en büyük şehirlerinden biri olma özelliği de taşımaktadır.

Romanya’nın başkenti olan Bükreş, ülkenin eğitim, kültür ve sanat açısından da en önemli kentidir. Altı sektöre ayrılmış olan kent günümüzde özellikle kuzey yönünde büyümesini sürdürmektedir. Romanya’daki kentleşmeden en çok etkilenen Bükreş, yine de planlı bir şekilde gelişim göstermekte. Bunda kentteki bilinç ve yasaların da etkisi büyük.

Bu görkemli şehrin tarihi pek de eskiye dayanmamakta. Bulgaristan sınırına oldukça yakın bir noktada bulunan Bükreş’e dair ilk kayıt 1459 yılına ait. Osmanlı yönetimine giren Eflak Beyliği sınırları içerisinde bulunan Bükreş, Londra, Berlin, Madrid, Roma ve Paris’ten sonra Avrupa Birliği’nin de en büyük başkenti konumundadır.

Bükreş kelimesinin anlamı üzerine yapılan araştırmalarda isminin nereden gelmiş olabileceği tam olarak ortaya çıkarılmamıştır. Ancak ismin kökeninin eski Daçyalıların “Bucur” dediği yani “mutluluk” anlamına gelen bir kelimeden türemiş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin de seyahatnamesinde yer alan kentin adı Abu-Kariş olarak geçmektedir. 9.250 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan şehrin kaderi 19. yüzyılla birlikte değilmeye başlar.

Osmanlı döneminde Balat’tan gönderilen Rum valiler tarafından yönetilen Eflak’ın durumu, Fransız Devrimi’nden sonra değişmeye başladı. Milliyetçilik akımlarının etkisiyle ayaklanan Romenler, 1828’de Rusların yönetimine girdi. 1848’deki ayaklanmayla da bağımsızlıklarını kazandılar.

Bağımsızlığın ilanından sonra başkent olan Bükreş, Paris ilham alınarak girişilen şehir planlamasıyla hummalı bir inşa sürecine girer. 1861’de Romanya Krallığı’nın ilan edilmesi ile gelişmeye başlayan kentte 1881 yılında Kral 1. Carol döneminde modern bir şehir olarak inşa edilmeye başlandı.

Sokakların gaz lambalarıyla aydınlatılmaya başlandığı bu dönemde, Bükreş, geniş bulvarlara, art-nouveau yapılara kavuşmaya başladı. İnşa edilen opera, tiyatro binaları kentin kimliğini tamamen değiştirdi. Hemen hemen tüm binalar için Paris’teki muadillerinin örnekleri esas alındı.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan sosyalist rejimde iktidara geçen Çavuşesku, kentte çok katlı blokların yapına hız verdi. Kentin özellikle dış mahallelerinde inşa edilmeye başlanan yapıların yanı sıra Bükreş’in merkezindeki Cumhurbaşkanlığı konutu yine bu devirde yükselmiştir. Dünyanın en büyük yapısı olan bu konut, Çavuşesku’nun iktidardan indirilmesinin ardından Romanya Meclisi olarak kullanılmaya başlandı.