AB kendi kuyusuna düştü
AB içindeki bazı ülkelerde son yıllarda yaşanan ekonomik kriz, yıllar önce Kıbrıs konusunda yaptıkları hataların sonuçlarını da bir bir su yüzüne çıkarmaya başladı. Kıbrıs’ta yaklaşık 48 yıldır adadaki iki halkın düşmanca duygularla yaşadığını ve aralarında çözülmesi mümkün olmayan sorunların bulunduğunu, yıllardır adada ihtilaflı bir sınır olduğunu, adanın sıcak bir çatışma sonucu ikiye bölündüğünü ve de son 47 yıldır BM askerlerinin Kıbrıs’ta olduğunu bile bile, Yunanistan’ın şantajı sonucu AB’nin bütün ilkelerini çiğneyerek Güney Kıbrıs’ı 2004 yılında AB’ye üye yapan Brüksel, şimdi adeta başına saksı düşmüş gibi yalpalıyor ve ne yapacağını bilemiyor. Ekonomik kriz aniden gözlerinin açılmasına neden oldu ve Kıbrıs’ı başlarına bela bir sorun olarak görmeye başladılar. Türkiye ile müzakereleri başlatmak için 2005 ekiminde Rumların baskıları ile uygulanamaz şartları müzakere koşulları içine koyan Brüksel, şimdi bu şartlardan kendisi kurtulmak istiyor.
TÜRKİYE’Yİ BIKTIRMA NİYETİ
Ekim 2005’de, Türkiye’nin önüne, görüşmeleri 20-30 sene uzatacak denli ağır koşullar koyup, Türkiye’nin bıkarak AB üyesi olmak sevdasından vazgeçeceğini planlayan AB’nin taktisyenleri, her olasılığı göz önüne aldılar ama AB’nin ekonomik bir kriz içine düşebileceğini hiç hesaba katmadılar. Bunun tedbirini de almadılar. Macaristan’ın yıllar önce moratoryum ilan etmesine, yani “battım üzerime gelmeyin hiçbir şey alamazsınız. Borç ödeme vademi (sonsuza kadar) uzatın” demesine ilaveten 5 ülkenin daha borç batağına sürüklenmesi, hem AB’yi hem de AB’nin para birimi Euro’yu fena sarstı. Kaybedilen prestij de cabası oldu. Çok değil daha birkaç yıl evvelsine kadar Türkiye’yi AB’ye muhtaç gören Brüksel’in Fransa ve Almanya gibi ağaları şimdi AB’nin Türkiye’ye muhtaç kaldığı görüşünde. Annan Planı sonrasında ortaya çıkan Rumların çözüm yanlısı olmadıkları gerçeği, Rumların yoğun karşı propagandası sonucu, “Türkiye Limanlarını açmıyor, Kıbrıslı Türkler de çözüm istemiyor”a dönüştü ve Türkler suçlu konumuna itildiler. Brüksel’de bu yanıltıcı Rum-Yunan propagandası altında kalarak Kıbrıs konusu BM şemsiyesi altında devam etsin AB karışmasın havasına girdi. Şimdi ise işler değişti AB, başına bir saksının düşmesini bekliyordu ki, Türkiye üyesi olmazsa, gerek Balkanlarda, gerek Kafkaslarda, gerekse de Orta Doğu’da herhangi bir varlık gösteremeyeceğinin farkına vardı. Bu nedenle de müzakerelerde Fransa ve Kıbrıs Rum tarafının dondurduğu başlıkları bir şekilde açmak ve müzakereleri hızlandırmanın yolunu aramaya başladı. Bu yolun da Kıbrıs’tan geçtiğinin farkında. Yıllarca BM Kıbrıs konusunu halletsin derken, şimdi kendisi bir an evvel Kıbrıs sorunun çözebilmek için planlar yapıyor. Tam da bu doğrultuda, Rum tarafı bir kenara itilerek çalışmalar başlatılmışken, Fransa’nın da batak ülkeler listesine en alt sıradan ilişmesi, AB içinde bir başka deprem yarattı ve Almanya’yı yalnız bıraktı. AB içinde yeni oluşumlar ve yeni inisiyatifler gündemde. Almanya şu anda tek başına hem AB’nin lider koltuğunda hem de kilit ülke konumunda. Rumlara verdiği desteği de geri çekmeyi düşünüyor. Almanya desteğini çekerse, Rumlar sadece Fransa’nın desteğiyle Türkiye’ye baskı yapmak işini götüremez ve Kıbrıs müzakerelerini de sonsuza kadar sürdüremez. Bir şekilde, belli bir takvim içinde Kıbrıs sorunun çözülmesi artık AB için vacip oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas arasında Ekim ayında yapılacak görüşme çok önem taşıyor. AB’nin ve Kıbrıs’ın kaderini, bu görüşme sonrasında oluşumunu zaman içinde tamamlayacak yep yeni bir gelişmenin ve ortamın belirleyeceği söylenebilir. Dünyadaki konjonktür geçmiş yıllara kıyasla çok fazla değişikliğe uğradı ve Kıbrıs sorununun çözüm şekli de gidiyor.