Adayın Balkanlısı nasıl olur?
Rifat Sait
24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı
Rivayet olunur ki, eski başbakanlardan rahmetli Süleyman Demirel’in yanına bir cemaat grubunun temsilcileri gelir. Tam da seçim öncesidir ve adaylar belirlenmiştir. Grubun sözcüsü Demirel’e, “Efendim bizden kimseyi neden aday yapmadınız? “ diye sorar. Demirel, son derece akıllı bir cevap verir: “Ben varım ya” !
Her grubun temsil edilmesi
Demokrasi, her grubun temsil edildiği bir yönetimdir. Türkiye’de yaşayan tüm gruplar, örneğin Kürtler, Balkanlar, Erzurumlular, Gençler, kadınlar… Vs. her seçimde içlerinden birilerini meclise temsilci göndermeyi arzu ederler. Özellikle de illerin demografik yapısına göre karar verilmesi önemli olabilir. Bunu asla bir bölgesel milliyetçilik olayı gibi algılamamak gerekir. Dediğim gibi her topluluk kendini bilen, tanıyan, dertlerine aşina, örfünü, âdetini yaşayan, benzerlikleri olan adaylar ile iletişim kurar, derdini daha kolay anlatabilir, muhatap olarak görür. Buna kızmamak ve saygı duymak gerekir. Tabiki her grubun temsilcisi, aday olduğu partinin içinden gelen biri olması ve parti dinamiklerine, düşünce ve davasına uyumlu biri olması gerekir.
Lider mi, Parti mi yoksa Aday mı?
Bizlere özellikle Balkan adaylar konusunda bir takım sorular gelince, bu yazıyı yazmak istedik. Birinci soru Balkanların ağırlıklı yaşadıkları yerlerde partilerin ne kadar Balkan adayı gösterdikleri veya göstermedikleri? Tabi bu bizim cevabını verebileceğimiz soru değil. Ancak bu konuda getirilen çok ilginç bir tez var. O da şu; acaba Türkiye’de seçmenler adaya mı, partiye mi yoksa lidere mi oy veriyor? Tabi bu arada yerel seçimleri bu olayın dışında tutmak gerekiyor zira orada adaylar oldukça önemli. Genel kanı ise şu, seçmenler ağırlıklı lidere ve daha sonra aynı fikri savundukları dava veya ideolojiye oy veriyorlar. Mesela İzmir’de CHP ilk sıralara hiç tanınmayan birini de koysa seçtirebiliyor. Dolayısıyla, seçmen lideri muhatap alıyor, o kimi aday gösterirse, ona kefil olduğunu düşünüp destek veriyor. Bu seçmenin lidere olan güven ve bağlılığının bir sonucudur. Durum böyle olduğundan, aday gösterilmediği için küsen, darılan, istifa eden adaylar bu gerçeği göremediklerinden siyasi bir hata yapıyorlar. Zira şunu bilmeleri gerekiyor ki; koskoca bir dava veya parti o kişi olmasa da yürür, ama lider olmazsa yürümez. Ha belki ileriki dönemlerde dar bölge veya daraltılmış bölge seçim sistemleri geldiğinde durum farklı olabilir.
Başkanlık ve Parlamento ayrı seçilecek
Türkiye ilk kez böyle bir seçime giriyor. Yani Başkanlık seçimi ayrı parlamento seçimi ayrı. Tıpkı Belediye Başkanlığı ile Belediye meclis üyeleri seçimin farklı olduğu gibi. Bazen aynı yerde aynı siyasi partinin Belediye Başkanına yüksek oy gelirken aynı partinin meclis üyelerine aynı oranda oy gelmeyebilir. Nitekim Sayın Binali Yıldırım’ın aday olduğu İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde kendisine çok yüksek oylar gelirken bazı ilçelerdeki Belediye Başkan adaylarına daha az oy geldi. Yani seçmen Binali beyi seviyor ve destekliyor ama ilçe Belediye Başkan adayına aynı desteği vermiyor. Veya bazı ilçelerde bir siyasi partinin adayı Belediye Başkanı seçilirken meclis çoğunluğunu elde edemiyor. İşte burada adaylar çok önemli. Şimdi bu seçimlerde Cumhur ittifakının adayı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan inşallah yüksek oy oranı ile Başkan seçilirken parlamentoda aynı oranın tutması gerekir. Seçim sonunda tüm illerdeki sonuçlarda teker teker buna bakılacak. Herhangi bir ilde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy oranının altında kalan milletvekilliği sonuçları nedenleri ile araştırılacaktır diye düşünüyorum.
Balkanlı aday kimdir?
Yukarıda da belirttiğim gibi, Balkanlar konusunda bizlere gelen sorular gelebiliyor. Bu sorulardan biri de Balkanlı aday nasıldır? Yani Balkanlı adayı seçerken hangi özelliklerine bakılır? Eskiden Balkanlı aday olmayınca, yukarıda Süleyman Demirel’in cevabına farklı benzeyen şu cevaplar veriliyordu: “Yahu ben sizin eniştenizim, benim eşim Balkanlı” Ya da “Ben Balkanlı değilim ama sizden biriyim, beni tanırsınız” Şimdi ise farklı bir durum söz konusu. Adaya bakıyorsunuz, evet baba veya dededen kan bağı olan bir Balkanlı. Peki, böyle bir adaya nasıl bakılıyor? Balkan göçmeni seçmenlere, Balkanlı nasıl olmalı diye sorduğumuzda şu cevabı alıyoruz. Bu aday, Balkan STK’larından kaçına üye olmuş? , bugüne kadar Balkanlar konusunda yapılan organizasyon ve toplantıların kaçına katılmış? , Balkanlar konusunda yazdığı hiç bir makale var mı? , Balkan kanaat önderlerini tanıyor mu, onlar kendisini tanıyor mu? Kosova’yı, Makedonya’yı, Batı Trakya’yı, Bulgaristan’ı, Adaları, Romanya’yı ne kadar biliyor, Arnavutları, Boşnakları, Pomakları, Torbeşler’i ne kadar tanıyor? Zor değil mi? Bunun için bazıları onlarca yılını veriyor. Ha bu arada hemen belirtelim, hiçbir kan bağı olmasa da Balkanlara gönül bağı olan, Balkanlara yıllarını vermiş, oradaki sorunları bilen ve dert edinen Sakaryalı, Rizeli, Erzurumlu, Kayserili kardeşlerimiz var. Onlar da Balkanlı hem de kalpten. Son olarak şunu da soranlar var. İlle de Balkan adayına gerek var mı? Bu çok tartışılacak bir konu. Buna en iyi cevabı esas muhatap milletin kendisi verir, bize düşen saygı duymaktır.