Arnavutlar’dan Rum’lara Osmanlı Şamarı -2
Bu kez sahnede yüzyıldan fazla bir zamandan sonrada olsa Türkler vardı. Yunanlı şirketlerden en az iki kat fazla maaş veren, yatırım yaptığı ülke insanını aşağılamayan, aksine onlara eğitim hizmeti sunan, inanç ve değerlerine saygı duyan, hüzün ve sevinçlerini ortak mazilerindeki gibi bugünde paylaşan, parlak günlerin sahibi kardeş millet “Türkler” sahneye çıkmıştı bu kez. Türkler, bir yandan ülke ekonomisini canlandırırken öte yandan da ülkeye ekonomik adaleti getirmişler. Güce denge katmışlardı. İletişim sektörü, bankacılık, madencilik, petrol-gaz dağıtım, perakende ve inşaat sektörleri birbiri ardına Türk yatırımcıların liderliğindeydi artık. Bu, liderlikten çok rehberlik kelimesini hak eden bir yatırım ve kalkınma efsanesiydi esasen. Astarı yüzünden pahalı, Yunan mallarının pabucu Türk mallarınca dama atılıyordu. Türk ekonomisi Yunan sermayesini ülkeyi terk etmek zorunda bırakmasından sonra piyasalardaki haklı yerini kısa zamanda aldı. Fahiş fiyatlar ile raflarda yer etmiş kalite yoksunu Yunan mallarının yerini buram buram İstanbul kokan, müşterisinde İstanbul’ un marketlerinden birindeymiş hissi uyandıran Türk malları alıyordu. Yunanistan, Arnavutluk’taki manevra sahasını önemli ölçüde yitirmişti. Yunan mafyasının Arnavutluğu köprü olarak kullanıp Avrupa’ ya transfer ettiği beyaz zehir trafiğinden elde edilen kirli para ile Arnavutluk piyasasından hortumlanan paralar artık güney Arnavutluktaki halkın asimilasyonunda kullanılamayacaktı... Çünkü Yunanistan, ekonomik olarak artık Arnavutluk’ta yoktu. Balkan coğrafyasında istediği güce erişememişti. Bölgeyi kontrolü altına alamamıştı.
Türklerin, ekonomik dengeleri tesis etmeleri çok zor olmadı. Arnavutluk halkının davetkâr tutumu ile ülkeye yatırıma gelen Türk girişimciler artık İtalyan-Türk rekabetini meydana getirmişlerdi. Piyasalarda artık Türkler ve İtalyanlar var. Bundan böyle Yunanistan Arnavutluğun ekonomik arenasında sadece eski sabıkalı ve önemsiz bir figüran olarak anılacak. Yaşadığı ekonomik kriz ile iflas bayrağını da çeken Yunanistan için deniz artık bitmiştir. Arnavutlukta güdülmek istenen yayılmacı politikalar için gerekli akar son ekonomik gelişmeler neticesi Yunanistan’dan akmaz olmuştu. Yunan destekli Ortodoks patriği Anastasios Yanolutos’un Tiran’da inşa ettirdiği ve yıllardır tamamlanamayan devasa Kilise bunun en iyi göstergesidir. Daralan para musluklarından şimdilerde hiç para akmayınca geçmişteki Helen aslanı günümüz pisisine dönüşüverdi. Patileri ile kalsa da tırmalamaktan geri durmayan huysuz bir kedi misali Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanlılar eski alışkanlıklarından vazgeçmek istemez bir haldeydi. Geçtiğimiz senelerde Arnavut milli takımının başarısı sonrasında nefretlerini genç bir Arnavut’u Atina’nın ortasında öldürerek çıkaran Yunan fanatikler buna verilebilecek en iyi örnektir. Bu bir yana, Yunanistan'da yaşayan Arnavutlara geçmişte yapılan soykırımlar hafızalardaki tazeliğini korumakta. Bugün dahi Arnavutların geçmiş ve gelecekteki haklarını konuşmalarını dahi imkânsız “modern Avrupa’nın” “çağdaş Yunanında.” Tüm bunlar konuşulmasın diye de Arnavutlar devamlı borçlu gösteriliyor. Bu borç şantaj unsuru olarak kullanılmaya devam ediyor. Avrupa Birliği’nden istediği zaman istediği parayı alamayan Yunanistan aldıklarının hesabını da bir bir vermek zorunda. Yunan yönetimi yaşadığı ekonomik kâbus nedeniyle daha bir agresifleşerek işi tümden bölgesel azınlığa vurdu. İşi de ekonomik olarak daha rahat durumdaki Güney Kıbrıs’a ihale etti. İşte bu durum, Arnavutluğun Korça şehrinde gerçekleşen bir futbol maçında birkaç gün öncesinde kendini gösterdi. Arnavutluğa maç için gelen Kıbrıs Rum kesimi Apoelit Nikosia takımı taraftarlarının ardı ardına açtığı provakatif pankartlar vahim olaylara sebebiyet verebilecek cinstendi. Bu pankartlar Arnavut Skenderbeg (İskenderbey) takım taraftarının ve Arnavut halkının tahammül fitilini ateşleyebilirdi. Allahtan korkulan olmadı ve provake denemesi Arnavutların sinelerinde sabırları sayesinde eriyiverdi. Adanın yaramaz milleti, Avrupa'nın ağlak çocuğu, Yunanistan'ın uydusu olarak tanımlamaya alışık olduğumuz Kıbrıs’ lı Rumlar bu kez “Sözde Kuzey Epir” bayrağını ve yunan bayraklarını açmışlardı. Yunan şarkıları ve “Kuzey Epire özgürlük” sloganları havalarda uçuşuyordu. Arnavut taraftarlardan beklenmedik dakiklikte ustaca bir hamle geldi. Arnavut taraftarlar çok kısa sürede sprey boyalar ile tek bir bez afişi oracıkta hazırlayıverdiler. Onlarca Yunan ve Kıbrıslı Rum’u olduğu yere mıhlayan ve hiç beklenmedik bir afişti bu. Derin bir sessizliğin içinde haykıran tek bir afiş! tek bir cümle! hâkimdi sahaya. “Cypro is Turkey” “Kıbrıs Türkiye’dir” yazılıydı o afişte. Hemen yanında da Ay yıldızlı şanlı bayrağımızı açmıştı Arnavut taraftarlar. Maçın skoru kimsenin umurunda bile değildi. Çünkü tribünlerdeki pankart müsabakasında denge vardı artık. Rum taraftarlar, neye uğradığının şaşkınlığı içerisindeki abuk suratlar ve beklenmeyen bu pankarta duyulan öfke ile sahayı terk edişleri görülmeye değer cinstendi.