Arnavutluk’un Demokratikleşme Süreci (2)
1990 Yılına Kadar Genel Bir Bakış
II. Dünya savaşında Arnavutluk Batı Antifaşist ittifakının hâkimiyetinde olduğu halde savaştan sonra takip ettiği iç politika sonucunda komünist Doğu ile yakınlaşmaya başlamıştır. Süper güçlerin Batı-Doğu bloklarının pazarlığı sonucunda Arnavutluk, II. Dünya savaşından sonra SSCB’nin kontrolü altında, Yugoslavya’nın temsiline bırakılmıştır. Bu doğrultuda gereken anti demokrasi istihbarat organları da kurulmuştu. Bütün bunların anlamı ise, Arnavutların Avrupa’dan ve “Demokratik Batı”dan uzaklaştırılması olmuştur.
Avrupa ülkelerinde II. Dünya Savaşından sonra diktatörlüğe yol açan rejimler Nazizm (Almanya), faşizm (İtalya) son bulmuş, yerine plüralizm temelli olan rejimler kurulurken Arnavutluk hükümeti, Sovyet Rusya’sı ve Yugoslavya’nın etkisi altında komünizme giden yolunu takip etmiştir. Böylece Avrupa’dan uzaklaşarak, daha çok bu rejimi uygulayan Rusya ve Çin ile yakınlaşmıştır. İktidardaki komünist hükümetinin ideolojisini özetlemek gerekirse, batı eğilimine karşı savaş/düşmanlık ve “dost olmayanlarla” yanlış bir dostluktur (Yugoslavya, Sovyet Rusya, Çin) ve ardından gelen ayrılık ve izolasyon olmuştur.
1990’ların başından itibaren Avrupa’daki sosyalist rejimlerin çökmesinin ardından Arnavutluk’ta da anayasada demokratik kurumların oluşturulması ve işletilmesine dair değişiklikler yapılması yönündeki talepler ağırlığını hissettirmeye başlamıştır.
Arnavutluk’un anayasası 1946 yılında yapılmıştır. 1950’de Anayasada sosyalizmin kurulmasıyla ilgili değişiklikler yapıldı. Bu hükümler 28 Aralık 1976 tarihli yeni Anayasaya da yansıdı. Ülkenin adı Arnavutluk Halk Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi. 1976 Anayasası ülkede proletarya diktatörlüğünü, tek partili siyasi rejimi güçlendirdi. Arnavutluk yönetimi Sovyet ideolojisinden farklı, aynı zamanda kapitalizm karşıtı bir yol izlemekteydi. Anayasaya göre Arnavutluk, sosyalizmi başlıca olarak kendi gücüyle kurmuştu. Anayasa, ülkede özel mülkiyeti yasaklanmış ve üretim araçları üzerinde sosyalist mülkiyet hâkimdi. Eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsizdi. 1967 yılından itibaren tüm dini kurumlar kapatılmıştır.
Arnavutluk’un demokratikleşmesi sürecindeki en önemli adımlardan biri anayasa değişikliği yapılmasıydı. Daha demokratik bir Arnavutluk Anayasası 1991 yılında kabul edildi. Çok partili sistemi benimseyen Anayasa, bireylerin temel hak ve hürriyetlerini de düzenlemekteydi. İfade, din, basın, örgütlenme, toplantı ve gösteri hakkı gibi hakların yanı sıra, işçilere grev hakkı da tanınmakta ve eğitim sisteminin, komünist rejim dönemindeki standartlara uygun olması öngörülmekteydi.
Anayasa, dört yıllık aralıklarla genel oyla seçilen ve “Halk Meclisi” olarak adlandırılan tek meclisli bir yasama organı öngörmektedir. Cumhurbaşkanı, beş yıllık bir süre için Parlamento tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanına, hükümet kararnamelerinin anayasaya aykırılığı konusunda karar vermek, Başbakanı atamak, olağanüstü hal ilan etmek, meclisi feshetmek ve seçimleri yenilemek gibi oldukça önemli yetkiler verilmiştir.
Çoğulcu Demokrasiye Geçiş Çabaları
Arnavutluk Emek Partisi Tirana Üniversitesi öğrencilerinin baskılarına daha fazla dayanmayarak 11 Aralık 1990 tarihinde siyasi çoğulculuğu kabul etti. Bir gün sonra öğrencileri destekleyen bir grup entelektüel tarafından Demokratik Parti (PD) kuruldu.
Demokratik Partinin kuruluşun ilk günlerinde “Demokrasi”, “Özgürlük” ve “Avrupa” sloganlarıyla eski diktatörlüğe karşı taraftar toplamaya başladılar. Bu andan itibaren, ülkenin demokratikleşme süreci iki önemli siyasal liderin politikaları itibarıyla aşama aşama gelişmeye başlayacaktır. Bu da Enver Hoca’nın veliahdı olan Ramiz Alia’nın başbakan olarak atayacağı Fatos Nano ve ikincisi, toplumda mesleğiyle saygı gören, diktatör E.Hoca’nın doktorluğunu uzun yıllar yapan Prof. Dr. Sali Berişa sahneye çıkacaktır. (Devamı Haftaya)