DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3417890-0.18863%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Necati BAHÇECİ

Necati BAHÇECİ

02 Temmuz 2014 Çarşamba

    5 Haziran’ı da unutmayalım

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Darbeler ve idamlar..

    27 Mayıs darbesi sonrası, 16 Eylül 1961’de Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, bir gün sonra da Adnan Menderes idam edildiler.

    12 Mart darbesi sonrasında, 6 Mayıs 1972 tarihinde, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan idam edildiler.

    12 Eylül darbesinden sonra da, birçok sağcı ve solcu genç ipe gönderilirken, bunların arasında 5 Haziran 1983’te de, İzmir- Buca’da Halil Esendağ ve Selçuk Duracık isimli iki ülkücü de idam edilmişlerdi. Esendağ ve Duracık gibi, Mustafa Pehlivanoğlu, Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan, Cevdet Karakaş, Ahmet Kerse, Cengiz Baktemur ve İsmet Şahin de aynı sonu yaşayan ülkücülerdi.

    Şimdilerde ise, Mısır’da yüzlerce Müslüman’ın idam edileceği duyuruldu. Hakkında ölüm emri verilen hamile kadın da var. Bunlar hep birer darbenin eseri.. Sağcı, solcu, Müslüman bakmıyor, çeşitli bahanelerle insan hayatına son veriliyor. Darbeler,  bazı yaşamların yitirildiği zulüm gerçekleridir. Yakın tarihimizin bu örnekleri fikir, hürriyet ve inançlara tahammülsüzlüğün belgeleridir. Ama yıllar sonra, bu yanlışların farkına varıp, iade-i itibarlar yapılıyor olsa da giden canları getirmeye yetmiyor. Oysa dinimizde de bulunan; – senin dinin sana, benim dinim bana.- anlayışı ve hoş görüsünün maalesef bazı kesimlerce uygulanmadığı görülüyor. Karşıt görüşlerin insan yaşamı üzerinde baskıya yol açmadığı sürece, var olmasından korkmak niye? Mozaik bir toplum içinde yaşam ortamı, her birey için yetecek imkânlara müsaitken, kabullendirme güdüsü, çatışmacı grupların güç gösterisine dönüşünce, onca canın ve kıymetin yitirilmesine değer mi? Darbelerle bunu daha bariz görebiliyoruz.

    Lakin yaşanan olayları ve sonrasını tartışırken, haksızlıklar yapıldığının da farkında mıyız? Birini sahiplenirken, diğerine insafsızlık yaptığımızın şuurunda mıyız?

     

    DARBELER OLMASIN, İNSANLAR ASILMASIN

     

    Evet, bu ülke insanı Başbakanını asanları affetmeyecek. Hala Menderes’in yasını tutuyoruz. Yetmez ama deyip, iade- itibarlarının yapılmasına, mezarlarına sahip çıkılmasına, fikirlerinin hala yaşatılıyor olmasına çok iyi diyorum. Havaalanlarına, yollara, parklara, caddelere isimlerinin verilmesine de evet diyorum. Hatta unutulmuş ne varsa yapılmasına varım. Yeter ki, ders alalım, darbeler olmasın, insanlar asılmasın. Her ne kadar bir partinin bazı vekillerinin zamanında asılmalarına – evet – dediği, Gezmiş, Aslan ve İnan için üç fidan anıtları dikmelerine de bir sözüm yok. Bugün, özür dilemese de o partinin ileri gelenleri tarafından yâd edilmesini de bir gelişme olarak görüyorum. Umarım bir daha darbe özlemi içinde olmazlar.

    Ama şu var ki; İzmir’de hayatlarına kıyılan, gencecik yaşta fidanları soldurulan Esendağ ve Duracık için de benzer yaklaşımları beklemek, görmek, en azından aileleri için bunu istemek yanlış olmaz. Hatta çok doğru bir hareket olur. 31 yıl önce 5 Haziran günü bu iki gencin nasıl idam sehpasına götürüldüklerini öğrenmek istiyorsanız, olayın şahitleri ağzından yazılmış, Sevgili Mehmet Karanfil’e ait Gül Hüznü kitabını okumalarını tavsiye ederim. Gözyaşı dökmemeniz mümkün değil. Çok değil, onlar için de bir işaret, bir abide, bir parka isim ya da bilemiyorum, 5 Haziran’da Pınarbaşı’nda mezarı başında bir Fatiha ile anma olabilir. Hele buna, partilerin yanı sıra, STK veya yerel yöneticiler de iştirak ederse, daha bir anlam katılmış olur. Yeter ki, bir daha darbeler olmasın, kimse ölmesin.

    ( İdamdan kurtuluş bekleyen Mısır Müslümanları için duaya devam)