Avrupa Konseyi ve Türkiye – 2
Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır
Geçen hafta da belirttiğim üzere, Türkiye 1949’da, Avrupa Konseyi’ni kuran 10 ülkeden biri. Tam 55 sene de ‘denetim’ sürecinde tutuldu. 2004’de bazı kriterleri yerine getirmesi kaydıyla, denetim süreci kapatıldı, Türkiye, ‘denetim sonrası’ sürece girdi. Yani Avrupa Konseyi’nin kurulmasından bu yana geçen 64 seneye rağmen, Türkiye, hala ‘denetim sonrası’ süreçte tutuluyor. Bu şu demek: Sık aralıklarla, Türkiye’ye bir raportör geliyor. Türkiye’yi denetliyor. Çeşitli marjinal gruplarla, bazı aşırı uç sol fraksiyonlarla, şahsi menfaati için Türkiye’yi kötüleyen sütü bozuklarla, iktidara sandıkla gelmekten ümidini kesmiş muhalefet partileriyle, etnik milliyet üzerine siyaset yapan bölücülerle, farklı terör örgütü sempatizanlarıyla da bu denetleme sırasında görüşebiliyor. Raportörün, bu ziyaretlerindeki gözlemlerine binaen de her iki senede bir Türkiye hakkında bir rapor çıkıyor. Bu rapor, denetim komisyonunun süzgeçinden geçtikten ve komisyonda oylandıktan sonra da Avrupa Konseyi Genel Kurulu’na geliyor, oylanıp Avrupa Konseyi kararı oluyor.
TÜRKİYE’NİN ALEYHİNE RAPOR
İlk yazımda da belirttiğim gibi, Avrupa Konseyi’nde geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin tamamen aleyhine bir rapor yayınlandı, oylandı ve ‘Avrupa Konseyi Kararı’ olarak kabul edildi. Raporun içeriğini kabul edebilmemiz mümkün değildir.Burada bir parantez açıp, bu raporun geçtiğimiz günlerde oylanan ve kabul edilen, Avrupa Parlamentosu’nun raporu olmadığını belirtmem lazım. Bu yazının konusu olan rapor, Avrupa Konseyi’nin raporu.Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye olmadığı için Avrupa Parlamentosu’nda temsil edilemiyor, ancak Avrupa Konseyi’ne tam üye olduğu için orada milletvekili bulundurma hakkına sahip ve bu milletvekillerinin de oy kullanma hakkı var. Avrupa Konseyi’nin raporu, Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını, Kıbrıs’ı işgal ettiğini, öğrencileri, gazetecileri, belediye başkanlarını haksız yere hapse attığını iddia etmekte, İmam Hatip orta okullarına dil uzatmakta, bir kanaat önderi olan Fethullah Gülen’in devletin bazı kurumlarına sızdığını ima eden haksız ibarelere yer vermekte, Türkiye’de İslam’ın yavaşca güçlendirildiğini, laiklik prensibinden uzaklaşıldığını, protesto gösterilerine katılan 12 yaş civarında binlerce çocuğun, avukat tutma hakları gasp edilerek erişkin insanlarla aynı hapishanelere koyulduğunu, ailelerine haber verme haklarının ellerinden alındığını ve çocuklara hapishanelerde işkence edildiğini iddia etmektedir. Bu yanlış ve taraflı yorumları kabul etmemiz mümkün değildir. Rapordan, Türk halkı ve Türk kurumları ifadesi çıkarılmış, Raporun 1 maddesi dışında tamamında, BDP’li bir milletvekili tarafından hazırlanan önergeler kabül edilerek, PKK’nın terörist bir örgüt olduğu manasına gelen ibareler kaldırılmıştır.
12 KARAR DEĞİŞİKLİĞİ İLE İTİRAZ
Yukarıda belirtildiği gibi, raporun yanlı ve yanlış bilgilerle dolu olduğu görülmektedir. Rapora tam 12 adet karar değişikliği hazırlayarak itiraz ettim.‘Denetim’ raporları, ‘denetim komisyonunda’ tartışılıyor, pişiyor ve son haline geliyor.Maalesef ben ‘denetim komisyonunda’ değilim. O komisyonda değilseniz, raporu ancak, Genel Kurul’a indiği zaman görebiliyorsunuz ki hele karar değişiklikleri varsa, raporun son halini görmeniz, oylamadan ancak bir gün önce oluyor. O kalın raporları bir gün içinde okuyup, itiraz edilecek bölümlerine karar değişikliği hazırlamak, bir de üstüne konseye hitab eden konuşma hazırlamak benim yaptığım gibi 24 saatuyku uyumadan çalışmayı gerektiriyor. Diyelim ki o bir gün içinde benim bu oturumda yaptığım gibi direndiniz ve karar değişiklikleri hazırladınız.Bu sefer de bunlara propaganda yapmak ve oy toplamak için vakit kalmıyor.Benim de, karar değişikliklerim için kulis yapma noktasında sadece üç saatim kalmıştı.Buna rağmen, o kısacık sürede, Rusya, Azerbaycan, İngiltere dahil olmak üzere tam beş ülke milletvekiliyle bizzat konuşarak kulis yaptım.Avrupa’lı Demokratlar Grubu Başkanı Robert Walter ile -ki Avrupa Konseyindeki en büyük partilerden biridir ve ben de bu partinin Merkez Yürütme Kurulu üyesiyim- bizzat görüşme yaparak, önergelerimize destek istedim.Tam ve eksiksiz destek vereceklerini söylediler.Bu destek sözde kalmadı. Aynı zamanda oylamalara da yansıdı ve blok oy kullanarak bütün önergelerime kabul oyu verdiler. Raporun oylanmasından önce de Konseyde, geçen hafta sizlerle de paylaştığım Türkiye’yi savunan uzun bir konuşma yaptım.
Raporun oylanması esnasında, hem rapora hem de BDP önergelerinin tamamına ‘red’ oyu verdim. Bu rapora veya ‘teröristlere aktivist’ diyen önergeye ‘red’ oyu kullanmayan insanlara da bir çift sözüm var. Birilerine şirin gözükmek için teröristlere ‘aktivist’ diyerek veya denmesine çekimser kalarak bütün Türkiye vatandaşlarına hakaret ettiniz. Bu teröristler, 40 bin insanımızın canına kıydılar ve pek çok vatandaşımızı da yatalak bıraktılar, ömür boyu tekerlekli iskemleye mahkum ettiler, pek çok çocuk babasız kaldı, pek çok şehit annesini, şehit eşini, ömür boyu, her gün ağlattılar. Bu millet sizleri asla affetmeyecektir. Ben de vicdanımda sizleri affetmiyorum, asla affetmeyeceğim.
Devam edecek…