Avrupa’da Yunanistan sıkıntısı

Yunanistan Avrupa’nın başını ağrıtmaya devam ediyor. Avrupa’nın krizle mücadelesinde Yunanistan ayağı hala geçilmiş değil ve ciddiyetini koruyor. Bir ülkenin resmi olarak iflası anlamına gelen temerrüde düşme durumu Yunanistan için daha da fazla telaffuz edilir oldu. Hatta Euro bölgesinden çıkarılarak kangren olan uzvun vücuttan kesilerek atılması gibi Yunanistan’ın da ortak para birimi Euro’dan çıkarılması bile bahsi geçen çözümler arasında. Sıkıntının çözüme ulaşmamasında Yunanistan’ın uygulaması gereken kemer sıkma politikalarındaki isteksiz ve güven vermeyen tutumunun yanında Avrupa Birliği’nin de kalıcı çözüm için tek ses olarak somut politikalar üretememesi etkili olmakta. Yunan halkı bunca yıllık Avrupa Birliği üyeliğinin toplumsal yapıya olumlu katkısının da etkisi ile yapılmak istenen kemer sıkma politikalarına uygulamada çok iyi organize olabilen sivil toplum kuruluşları ile önemli direnç göstermekte. Bu da ardı gelmeyen sokak eylemleri ile gerilimin daha da artmasına sebep olmaktadırlar. Yunanistan’da krizin ciddiyetine dair hareketlenme ilk olarak Eylül 2009 tarihinde alınan erken seçim kararı ile başladı. Yapılan seçimle iktidara gelen Papandreu büyük bir enkaz devraldıklarını belirttiği konuşmasında Yunanistan’ın milli egemenliğinin dahi tehlikede olduğu bir krizle karşı karşıya kaldığını açıkladı. Bütçe açığını azaltmak, kamu maliyesine çeki düzen vermek ve egemenliğin kaybedilmemesi için her türlü fedakarlığın yapılması gerektiğini ilan etti. Ardından da Avrupa Birliği’nin zorlamasıyla alınan tedbirleri sıralamaya başladı.

VERGİLERİN ARTIRILMASI

İlk etapta liman özelleştirmelerinden sosyal güvenlik ve askeri harcamalarda kesintiye devlet memurlarının maaşlarının 2000 Euro ile sınırlanmasından gayrimenkullerden alınan vergilerin artırılmasına kadar pek çok kesinti ve yeni vergiyi içeren bir dizi tedbirler içeren kararlar ardı ardına açıklandı. Bu uygulamalar ilk andan itibaren yıllarca az çalışarak çok kazanmaya ve siestaya alışmış yunan halkından setr reaksiyonlar almaya başladı. Nasıl başlamasın ki? Yapılan açıklama ve alınan önlemlerin bir başka anlamı da Yunanistan için artık denizin bittiği ve ülke olarak karaya oturulduğudur. Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu gibi Yunanistan’ın bu duruma düşmesi de aslında bir takım hatalar zincirinin sonucu oldu. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) döneminden beri Avrupa Birliği (AB) üyesi olan Yunanistan bu birliğin nimetlerinden en çok yararlanan ülke olmuştur. Buna rağmen uygulanan disiplinden uzak maliye politikalarıyla oluşan borç yükü, Avrupa’nın büyük bankalarının Yunanistan a kullandırdığı kredilerle çığ gibi büyüdü. Bugün Avrupa Yunanistan’ın ülke krizi ile birlikte zincir etkisi ile bir de bankacılık krizi ile de mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Yunanistan’ın sicili sadece bu batırılan krediler ve borç krizi değil AB’yi asıl çileden çıkaran Yunanistan’ın  Mali ve Finansal içerikli 2007 – 2009  dönemine ilişkin raporlarda istatistiksel bir takım makyajlamaların yapıldığının ortaya çıktığı skandal oldu. ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs’ın da bu işe karıştığı haberi bardağı taşıran son damla oldu. Aslında Avrupa Birliği bunca yaramazlıklarının karşılığında Yunanistan’ın bir bedel ödemesi gerektiğini bu yüzden de bir cezayı hakettiğini düşünse de Birliğin dünyadaki itibarıyla birlikte Euro’nun gücünün korunması adına sorunu kendi bünyesinde çözüm aramak gibi zamana yayılan bir yol seçti. Bunu yaparken de kendi medyalarında Yunanistan’a adalarını satıp borçlarını kapatmalarını söyleyen onur kırıcı manşetler atmaktan da geri durmadılar. Bakalım bu gerilimin sonunda asıl faturayı ödeyenler kimler olacak.

 

 

Benzer Videolar