Balkan fıkraları ve Mizah öyküleri
ÖLÜ HELVASI
Manisa'da çatı ustası dediniz mi? ilk aklınıza gelen isimlerden biri Elez Çiçek’tir. Mesleki yönü olduğu kadar, Manisa Rumeli Türkleri arasında neşeli ve şakacı yönü olduğu kadar, sosyal yönü ile oldukça sevilen ve takdir edilen bir kişiliğe sahiptir. Elez Çiçek, vakti zamanında, Manisa Yarhasanlar Mahallesi’nde bir işe gider. Yanında rahmetli Kasap Sabri ve yardımcı elemanları ile işe koyulur. Çalışmış oldukları inşaatın yanında bahçeli bir evde oturan yaşlı bir teyzemiz, Elez Usta ve adamlarını çalışkanlığı ve efendiliklerini pek sevmiştir. Her sabah hal hatır sorar ve çaylarını yapar, akşamları iş bitimi uğurlardı. Kısa bir süre sonra yaşlı teyzemiz ani bir rahatsızlık sonucu hayatını kaybeder. Elez usta ve adamları teyzenin ölümüne çok üzülmüştür. Bir hafta içinde yaşlı teyzemizin yakınları hayır için " İrmik helvası " yaptırmışlardır.
Yan inşaatta çalışan Elez usta ve adamlarına da büyük bir tabak içinde ikramda bulunurlar. İşlerini bırakan Elez usta ve adamları, komşularının ikram ettikleri helvayı yemek için tuğlalardan kendilerine bir oturak yapar. Elez usta bir bakar ki helva mis gibi koyuyor. Rengi desen “Altın sarısı” gibi. Kendisi dahil adamlarını tek tek sayar. Bir adamlara bakar, bir helvaya bakar. Laf aramızda Elez Usta irmik helvasına da çok sever. Tabiri caiz ise " Altın sarısı gibi" duran bu helvayı ne yapayım edeyim de bizim adamlara yedirmekten vazgeçireyim diyerek kafasında bir plan kurar. Elemanlardan biri kaşığı eline alıp, tam helva tabağına kaşığını batırmış iken Elez Usta elemana müdahale ederek şöyle der:
“Sen nereye kaşık salladığını biliyor musun?
“Helvayaaa”
“Peki bu helva, ne helvası biliyor musun?”
“İrmik helvası?”
“Onun diğer adı ne?”
“Onu bilmiyorum “
Elez usta “ Ölü helvası" der.
Adamları hep bir ağızdan:
“ Eee olsun ne olacak ki?”
“Ne olacak var mı? Sen ölü helvası nasıl yapılır biliyor musun?”
“Yooo”
Elez usta başlar anlatmaya.
“Kişi öldükten hemen sonra, ölen kişinin yakınları ölünün sağ ve sol ellerini açar, bir eline irmik, diğer eline şeker koyarlar ve ellerini sımsıkı kapatırlar. Bir süre kaldıktan sonra, o irmik ile şekeri alırlar, bir kaç gün sonra hayır için dağıtacakları helvanın içine atarlar" der. Elez Usta’nın bu ifadesinden sonra elemanlardan biri;
“Yaa Elez usta, zaten benim tatlı ve irmik ile aram hiç iyi değil, en iyisi ben yemeyeyim.
“Diğeri de;
“Benim de kolestrolüm var, ben de yemesem iyi olacak der.
Rahmetli Kasap Sabri de:
“Ben de sabah kahvaltıda çok yemek yedim. Sen ye diyerek oradan uzaklaşır.
Amacına ulaşan ve helva ile baş başa kalan Elez Usta, mis gibi kokan helvayı afiyetle yemeye başlar. Tam helvayı bitirmek üzereyken rahmetli Kasap Sabri yanına gelir.
Bir bakar ki Elez Usta, koca tabağı silip süpürüyor:
“Ne uyanık adamsın be Elez Usta. Biz helvadan yemeyelim diye bizi kandırdın demi.
Tabak ta bir kaç kaşık helva ya kalmış ya kalmamış Elez Usta, rahmetli Kasap Sabri'ye şöyle der: “Hadi gel acıdım sana. Son bir iki kaşık kaldı. Onu da sen ye. Yalnız yukarıdakilere ses etme!