Balkan Savaşları -5
Yıl 1908’teki 2.Meşrutiyet'in ilanı sonrası siyasal çalkantılar devam etmekteydi ve I. Balkan Savaşı öncesi İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasında çekişme yaşanmaktaydı. Ordu asli görevini bırakmış siyasetin içine düşmüştü. Ordunun politikaya girmesi komutanlar arasında ikiliğin doğmasına sebep olmuş ve emir komuta zafiyeti yaratmıştı. Siyasal çekişmeli ortamda ordu reformları ihmal edilmişti. Almanların yardımıyla orduda bir kısım modernizasyonlar yapılmışsa da bunlar yetersizdi. İşin daha da kötüsü Rumeli’de ikmal yolarında yaşanan sorunlardı. Rumeli'deki Osmanlı demiryolu ağı cılız, koruması zayıf ve asker taşımak için yetersiz bir durumdaydı. Anadolu ile bağlantıda sorunlar yaşanmaktaydı. Denizde ise Yunanlılar donanmalarını geliştirmişler ve Ege’de Osmanlılar’dan üstün bir konuma erişmişlerdi. Demir ve denizyolları elden çıktığı takdirde Batı ordusunun savaş gücü azalmış olurdu.
Osmanlı Ordusu’nu oluşturan Nizam denen birlikler düzenli ve iyi donanımlı askerler olmasına rağmen Redif denen takviye (yedek) askeri kuvvetler ise disiplinsiz ve tecrübesiz, eğitimsizdi. Savaş esnasında Redif (yedek) askerleri paniğe kapılarak kaçması bütün ordunun bozulmasına sebep olmuştu. En önemlisi Osmanlı’nın topçu başta olmak üzere silah ve teçhizatı yetersizdi.
Özellikle ordunun ulaştırma imkanları ve ikmâl sistemi berbat durumdaydı. Kolordular birbiriyle haberleşemiyordu. Telefonlar çalışmıyordu. Trakya’nın meşhur yağmur ve çamuru, zaten zar zor işleyen bütünleme(ikmal ve iaşe) hizmetini içinden çıkılmaz bir hale getirmişti. Bu şartlar altında savaşa giren Osmanlı Devleti Avrupa topraklarını ve büyük bir nüfusunu kaybetmeye giderken sivil-asker yöneticileri gaflet ve delalet içindeydi. Batı Ordusu, Makedonya ve Arnavutluğu kapsayan çok geniş bir alanda dört Balkan Devleti ile birden savaşmak zorunda kalmıştır. Bulgaristan'a karşı; çıkacak kuvvetler 5 kolordu halinde, Doğu(Şark) Ordusu namıyla toplandı ve Birinci Ferik Abdullah Paşa'nın kumandasına verildi. Edirne mevkiindeki bağımsız kuvvetler Şükrü Paşa'nın emrinde idi. 22 Ekim 1912 tarihinden beri Şükrü Paşa kumandasında Edirne'yi müdafaa eden Osmanlı birlikleri, İstanbul ile bağlantı kesik olduğundan silah yokluğu ve açlık gibi sebeplerle teslim olmak zorunda kaldılar.
Yunanistan'a karşı; Selanik'te bir kolordu ve Yanya Kalesi'ndeki kuvvetler bırakılmıştı. Sırbistan'a karşı; Makedonya'yı Garp Ordusu kumandanı müstakbel sadrazam Birinci Ferik Ali Paşa savunmuştu.
HEZİMET VE ÇEKİLME
Savaşı idare kabiliyetinden mahrum Nazım Paşa'nın hiçbir hazırlığı olmayan orduyu hemen Bulgarlar'a karşı taarruza geçirmesiyle hezimet başladı ve artık arkası alınamadı. Osmanlı orduları Bulgarlar'a karşı bütün Trakya'yı bırakarak Çatalca'ya kadar çekilmek zorunda kaldı. Bütün bunlara rağmen Çatalca’da kuvvetli bir savunma hattı oluşturulup direniş gösterilince Bulgar kuvvetleri ilerleyememiş geri çekilmek zorunda kalmışlardır. İhtiyaçları giderildiği ve biraz düzen sağlandığı zaman Türk Askeri, tarihi kimliğini yeniden bulmuş ve kahramanca savaşarak Çatalca’da 1.300 şehidine karşı Bulgarlara 12 bin ölü verdirmiş ve Bulgar ordusu durmak zorunda kalmıştı. 6 Kasım ' da Preveze'yi alan Yunanlılar, Veliaht Konstantin idaresindeki büyük kuvvetlerini Selanik üzerine gönderdiler. Selanik'i korumakla görevli jandarma paşası Tahsin Paşa, Selanik Meclis üyelerinin ve eşrafın ısrarları üzerine tek silah atmadan, muazzam kolordusunu bütün silahlarıyla beraber Yunanlılar'a teslim etti. Selanik'i ele geçiren Yunanlılar daha sonra Ege adalarından Bozcaada, Limni, Somatraki ve Taşoz adalarını ele geçirdiler. Sırp ve Karadağlılar Bütün Kuzey Arnavutluk’u işgal ettiler. (Devam edecek)