Balkanistik

Balkanlar dünyanın geri kalanı için, tarihsel süreçte birçok farklı kelimeyle anılmıştır. Çoğu zaman Batı Avrupa‘ya göre “Barut Fıçısı’’, bazılarına göre” Köprü’’,  bazılarına göre “Düello Sahası”, bazılarına göre ise ‘’Halklar Bahçesi’’dir. “Üzeri sık ormanla kaplı dağ” anlamına gelen Balkan, Türkler için; Orta Asya steplerinden Orta Avrupa’ya yayılan Türklerin batı kapısıdır.

Balkan coğrafyasının Türkiye’nin yakın ve uzak geleceğinde ki yeri şüphesiz çok değerlidir. Bu değeri; jeopolitik, kültürel, ekonomik ve tarihsel yönü oluşturmaktadır. Balkanlar, stratejik düzeyde Orta ve Doğu Avrupa’dan, Boğazlar, Süveyş bölgesi ve petrol havzasına yönelik üs ve destek bölgesi özeliğine sahiptir. Avrupa (Batı Avrupa) açısından hiçbir zaman Avrupa’nın kendisi olamayan ancak Avrupa’ya yönelik saldırılarda savaşı önde karşılama bölgesi olarak algılanan bir arazi olmuştur.( Roma, Osmanlı, I. ve II. Dünya Savaşları). Buna rağmen Balkan coğrafyası Avrupa ana kıtasına stratejik önem ve hareket  avantajı sağlayan bir coğrafya olmuştur. Avrupa’da bu coğrafyanın, son dönemde “Güneydoğu Avrupa” olarak ifade edilmesi, Balkan isminin Türkçe ve Türk tarihiyle olan sıkı bağlantısından duyulan rahatsızlıktandır. Bölgeyle ilgili bilimin adının dahi Balkanistik olması bu hazımsızlığa en güzel cevaptır.

 

HAZAR ENERJİSİNİN DÜNYAYA DAĞITILMASI

 

Balkanların özellikle Sovyetlerin dağılmasıyla, Hazar enerjisinin dünyaya dağıtılmasında  üstlendiği rolde dikkat çekmektedir. Ayrıca bölgenin en büyük nehri olan Tuna’nın üzerinde barındırdığı 30’dan fazla limanı, barajları ve hidroelektrik santralleri ile Balkanların değerine olan etkisi şüphesiz çok fazladır. Coğrafi anlamda topraklarının yüzde 5’ini oluşturan Trakya ile bir Balkan ülkesi sayılan Türkiye’miz, kuruluş hedeflerinin de etkisiyle Batı medeniyetine, Balkan komşularıyla ulaşmaktadır. Bölgenin Türklerle olan tarihsel bağı ise hepimizce malumdur. Yakın zamana kadar bölgede, Türk soylulara ve İslamlara olan Istraga Potirica (Türkleşmiş olanların imhası) tarzı Sırp milliyetçi bakış açısı, eskiye nazaran daha azdır. Bunda Türkiye’nin eskiye nazaran bölgeye olan yakınlığı ve ekonomik çabası etkilidir. Balkanların azınlıklara yönelik sabıkalı geçmişi ve varsa olası isteği, bölgeyle olan bağımızın artma derecesinde  azalacaktır. Türkiye’nin Balkan coğrafyasını, Türk hinterlandı olarak algılayıp tarihsel, kültürel ve ekonomik olarak birbirine muhtaç olma özelliklerini kullanıp, etkisini her zamankinden daha fazla  arttırmalıdır. Avrupa’nın büyük güçleri arasında çoğu zaman güç ölçme sahası olan ve soğuk savaş döneminde, katılımsız dikta yönetimlere ev sahipliği yapan bölge, Türkiye açısından kuruluşundan bu yana dostluk alanı olmuştur. Bu algı, bölgede TİKA, KEİ gibi etkili projelerle kendisini göstermiştir. Yakın dönemde ülkemizin de katkısıyla; SECI (Güneydoğu Avrupa işbirliği Girişimi), SEECP

(Güneydoğu Avrupa işbirliği süreci), BCTP (Balkan Bölgesi Ticareti Geliştirme), ABC (Balkan Odalar Birliği), sGuvernörler Kulübü gibi birçok ekonomik, kültürel ve siyasi kuruluşlarla sayısını ve etkisini arttırmıştır. Temennimiz Balkanlı soydaşlarımıza ve bölge halkına ülkemizin önderlik etmesi ve fiziken batılı, ruhen doğulu olan Balkanlara, eski birlik ve huzuru tekrar getirmesidir. Eski topraklarımız ve yeni komşularımız, tarihle sabittir ki huzuru ve barışı Türk eliyle yaşamış ve korumuştur.

 

Benzer Videolar