Balkanlar ve Müslümanlar

Balkanlar dediğimizde akıllara ilk gelen kelime, SAVAŞ! Tarihten buyana Balkanlar’dan katliam, kan, gözyaşı, göç hiç eksik olmamış, dünden bugüne rahatı pek görememiş bir bölge. Hareketliliğin hiç durmadığı bölgeler şüphesiz Müslüman ahalinin yaşadığı, yani Arnavut, Türk, Boşnaklar’ın bölgelerinde görülmesi de tesadüf olduğu söylenemez. Ve tabi  1990’lı yıllarda katliamlarıyla ün salmış, Avrupa’nın merkezinde binlerce Müslüman’ı bin bir işkencelerle, tecavüzlerle katletmiş ve bunların hesabını hiçbir zaman vermemiş, nerde bir çatışma varsa adı birinci sırada olan bir devlet “Sırbistan”.

Bosna Hersek’te yaklaşık 300 bin Kosova’da ise 15 bin ve tabi her iki tarafta binlerce kayıp, yani hayatını kaybetmiş insanlar var. Kayıp olan vatandaşlar hem Kosova’da hem Bosna’da halen toplu mezarlarda bulunuyor, kimlikleri ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Sırbistan hapishanelerinden, Bosna ve Kosova’da katliam yapmaları şartıyla salınan caniler, bu topraklarda tecavüz, işkence, yağma, yani  90’lı yılların bilinen SOYKIRIMLARINA imza atmışlardı. Bu caniler katliamlara giderken bilinen üç parmak işaretleri ve kendilerini açık açık Haçlı Seferleri’ne giden “FRENKİYEVCİ” yani ”FRENKLER” olarak tanımlıyorlardı.

Kısa bir not: Sırpların Haçlı Seferi olarak tanımladıkları savaşı, Arnavut medya ve aydınları sürekli  yaşanan savaşın milli bir savaş olduğunu, Hırıstiyanlık-Müslümanlık arasında dini  bir savaşın olmadığını, yeni nesillerin beyinlerine yerleştirmeye halen çalışmaktalar.

SIRPLAR HER ZAMAN BÖYLEMİYDİ?

Tabi ki evet. Yüzlerce yıl öncesinden bugüne Balkanlar’da savaş denildiğinde Sırplar’ı sahnede görmemek imkansız. Tarihte ne zaman karışıklık olmuşsa altından mutlaka Sırplar çıkmıştır. Güçlü bir millet olduklarından hakkından pek fazla gelen olmamış, TÜRKLER dışında. Kosova ve etrafını talan eden Sırpları ancak Türkler durdurabilmişlerdi. Kosova’ya 1389 yılında Sultan Murad Han komutasında Osmanlı ordusunun  ayak basmasıyla, Sırplar zorla da olsa dize getirilmiş, artık istediklerini yapamaz durumuna gelmişlerdi. Kosova’yı feth etmesini haz edemeyen Sırp komutan Miloş Kopiliç, Sultan’ın huzurunda saygı gösterdiğini ifade edercesine diz çökerek, bir anda kalleşçe kalbine bıçağı saplamış ve Sultan Murad Han’ı şehit etmişti.(Ne şaşırtıcıdır ki yüzlerce yıl sonra Bosna ve Kosova katliamların baş sorumlusunun ismi Milloş’tu !)... Osmanlı döneminde 500 yıl rahatça yaşamış, hiçbir katliama, asimilasyona uğramamış olsalar da her fırsatta isyan çıkarmış, pek rahat durmamışlardı. Osmanlı’nın zayıflama sürecinde Rusların desteği ile ilk kurşunu yine Sırplar sıkmıştı. Osmanlı İmparatorluğu hiç istemese de bugünkü T.C topraklarına geri çekilmeye zorlandı. Geri çekilmeyi bir fırsat olarak gören Sırbistan, Karadağ, Yunanistan, Bulgaristan gibi devletler Müslüman bölgelere saldırdı. Bunu önceden gören Sultan Abdülhamid Han, Arnavutlar için halen milli kahraman olan İsa Boletini, İsmail Kemal gibi isimleri görevlendirmiş ve Arnavutlar’ı silahlandırmıştı. Var güçleriyle savaşan Arnavutlar belli bir süreliğine kadar dayanmış, ancak Batılı güçlerin ve ne yazık her yerde olduğu gibi milli hainlerin yüzünden Arnavut toprakların büyük kısmı diğer Balkan devletleri tarafından paylaşılmıştı. Bugün  ki Arnavutluk Cumhuriyeti sınırları zorla da olsa ayakta kalabilmişti. Tito önderliğinde Yugoslavya kurulurken de Müslüman ahali rahatı görememiş, asimilasyon katliam ve göçten kurtulamamıştı. Gelecek yazımızda Sosyalist Yugoslavya’nın anlatılmayan karanlık taraflarını yazacağız...

Benzer Videolar