Batı Trakya’ da yine Tahrik
“Dili, Dini, Rengi Ne Olursa Olsun İyiler İyidir” Hacı Bektaşi Veli Hazretleri’nden bir alıntı ile başlamak istiyorum bu haftaki söze. Kötülerde kötüdür. Her yerde, her zaman, her şeraitte kötüdür. Amelleri de fitne ve fesat üzeredir. Toplumsal huzur, güven ile insan hak ve özgürlüklerinin korunması için şerirlere her daim dikkat kesilmek gerekliği bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha… Batı Trakya’ da boy göstermiştir. Balkanlardan hiç eksik olmayan şer sahipleri birkaç gün öncesinde, insanlık adına utanç veren bir eylemin daha altına imza koydular. Yine İslam’ a yine Müslümanlara yine huzura saldırdılar. Bu kaçıncı insan hakları ihlalidir bilinmez. Son saldırı, Dedeağaç’ın Avandos mahallesinde yaşandı. Şerir ruh sahipleri, kestikleri bir domuz kafasını Mescidin kapısına bırakmak suretiyle mahalle sakini Müslüman kardeşlerimizin Mescidini domuz kanına belediler. Tıpkı 2011 yılında Kavala şehri Halil Bey Camiinin kapısına konulan domuz başı misalinde olduğu gibi. Hadisenin son Peygamber, Cihan Serveri, Yaradanın ( c.c.) “âlemleri senin için yarattım, ey habibim!!” dediği Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’ in kutlu doğum etkinliğine denk getirilmesi üzüntümüzü katlamıştır. Kardeşliğe, barışa muhtaç Batı Trakya ne zaman durulur, ne zaman medeniliği elden bırakmayanlara yakışır hale gelir bilinmez. Yüz yıllardır devam eden saldırılar soydaş ve dindaşlarımızı canından bezdirmiş durumdadır. Saldırıya uğramayan ne mezarlıkları, ne camileri, ne dükkânları, ne haneleri kalmıştır.
EDEP YAHU NOKTASI
Camilerine kilit vurulmuş, ezan sesleri yok edilmiştir. Yeter artık. Yetti artık. “Edep yahu” noktası çoktan aşılmıştır. Hayâ duvarları bir bir yıkılmış durumdadır. Ne yani, bizde İzmir’deki kiliseleri mi yakıp yıkalım? Kapılarına zincir vuralım? Hıristiyan mezarlıklarını taşlayıp talan edelim. Bu mudur insanlık? Bu mudur haysiyet, bu mudur inanca, insan haklarına saygı? Papazlarınızı biz atayalım, Yunanca konuşmayı yasaklayalım, adlarını değiştirelim, buna onları zorlayalım? Hiddetle ve olanca şiddetle de dayatalım? Olur mu, yapalım mı, hoşunuza gider mi? Yakışır mı bu eza, bu cefa, dini, dili, rengi ne olursa olsun insan olan insana, birlikte, kardeşçe huzur içerisinde yaşadığımız Hıristiyan cemaate. Zinhar yakışmaz. Binlerce kez yakışmaz. Başkasına yapmadıklarımızın, soydaş ve dindaşlarımıza yapılmamasını istemek de en doğal hakkımızdır. Dinim tüm kötülük ve şerlerden “Müslümanları” men eder. Dinim, insanı, insan haklarını merkeze almıştır. Kul hakkını, Edebi, Adabı, Hayâyı, Erdemi, Barışı, Hoşgörüyü baş tacı yapmıştır. Tıpkı dininiz gibi. Utanmak lazımdır. İnsanlık adına, inançlar adına utanmak, arlanmak lazımdır. Böylesi ardı arkası kesilmeyen Müslümanlara yönelik saldırılarda Yunan Hükümetini olayların dışında tutmak olası değildir. Yunan makamları caydırıcı tedbir almazlarsa yaşanan talihsizliklerin sonuncu olmayacağı da aşikâr. Bugüne kadar caydırıcı tedbirler devreye sokulmuş olsaydı, Yunan makamları bu tür olayların üzerine samimi olarak gitmiş olsalardı eminim ki, kötüler böylesi pespayeliklere tenezzül edemezlerdi. Bu ve benzer müessif olaylarda Yunan mercilerinin tedbiri elden bırakmalarının etkisi açıkça görülüyor. Yanı sıra bu şekildeki tavırlarla Hıristiyanlığı da yüceltemezsiniz. İnan ki, olayın müsebbiplerinden en çok utanan Hz. İsa ( a.s.) olmuştur. Eğer O ( a.s.), hayatta olsaydı bu tür pespayelerin, ona alkış tutanların, azmettirenlerin suratına ilk tükürenlerden olurdu. Bundan emin olabilirsiniz. Hıristiyan camiasının aklıselimlerine, özelliklede Rum Ortodoks Patriği I. Bartholomeos’a seslenmek istiyorum; Sizler niçin sesinizi çıkarmıyorsunuz? Niçin dininizin emirlerinin bu şekilde yerine getirilemeyeceğine dair gerekli mesajları yeterince vermiyorsunuz? Sizde biliyorsunuz ki, hiçbir din, hiçbir peygamber böylesi pespayeliklere cevaz vermez. Alkışlamaz. Müsebbiplerinin sırtını sıvazlamaz. Öyleyse başta her seviyeden Hıristiyan din adamları ve aklıselimler, hepinize fazlası ile iş düşmekte. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyemezsiniz. Dememelisiniz. Bir gün gelir o yılan sizi de yoklar. Önce samimi inananlar olmak zorundasınız. Samimi inananlar yetiştirmelisiniz. Bu sayınızı arttırmalısınız. Sonrasında inancınızın gerekleri yaşantınızda hayat bulmak zorundadır. Aksi takdirde sizlerde bu suçtan paye sahibi olduğunuzu unutmayınız. Nadanların sırtına basarak tebessümler arasında çok fazla yükselemezsiniz. Buna Yaradan ( c.c.) izin vermez. Huzurda kalın. Sağlıcakla Kalın.