Betonlaşan kafalar

“Bizim hür bir cemaat olarak yaşamamıza en büyük yardımı dokunacağına emin olduğumuz dedelerimizin alın teri ile kazanarak bıraktığı paramızı geri istiyoruz. Biz bunun hükümet tarafından bize bir ihsan lütfetmesini rica etmiyoruz, hakkımızı ve bizim olan servetimizi istiyoruz”.

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Geçtiğimiz hafta sizlere İtalyan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün “AB – Türkiye – Kıbrıs Üçgeninde Şaşırtıcı Miyopluk” raporundan söz etmiş bulunuyoruz. Anılan raporda Kıbrıs Rum kesiminin 2011 yılında güvenlik gereksinmesinin şiddetleneceğinden söz ediliyordu. Bölgenin güvenliğini kendi emellerine ulaşabilmek için bozanların güvenlik gereksinmesini duymaları ilginç bir durumdur. Bu çabaların adanın İngilizlere kiralandığı günlerden öncesinden başlatılan ve günümüze dek sürdürülen bir süreç olduğu biliniyor. Emperyal güçlerin güdülemesi ile adanın Yunanistan’a bağlanması çalışmalarına ivme kazandırdılar. Bu çalışmalarına koşut olarak Anadolu’ya saldırdılar. İşgal etmeye çalıştılar, başarılı olamadıkları da biliniyor. Hemen sonrasında Küçük Asya Soykırımı yalanlarını ortalık yere çıkardılar. Adanın güneyinde Kıbrıs Türkleri’ne yapılan saldırıların temelinde ise bu şaşı bakışları yatmaktadır. Yine emperyal güçlerin güdülemesi ile Doğu Akdeniz’e egemen olmayı hedeflediklerini kaydetmek istiyoruz. AB bu nedenle limanların açılması türküsünü çığırmaktadır. Açılmasını istedikleri limanlar günümüzde açıktır ve çalışmaktadır. Gazimağusa limanına üçüncü ülke bayraklı gemilerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gereksinim duyduğu malzemeleri getirdikleri biliniyor. Yükünü boşaltarak ayrılan bu gemileri uluslararası sularda durdurarak, kendi limanlarına çekmekle yetinmeyerek gemi kaptanlarına para veya hapis cezası verenlerin öncelikle aynaya bakmaları gerekmektedir.

 

SINIRDAKİ DUVAR

 

Mendil büyüklüğündeki ülkede bu saldırılar yaşanırken Yunanistan’ın da Türkiye sınırına duvar yapacağını açıklaması şaşırtıcı olmamıştır. Son olarak yapılan açıklamaları inandırıcı bulmadığımızı da kaydetmek istiyoruz. Okullarında Türk ve Türkiye düşmanlığını gizliden değil açıktan sürdürenlerin bu çabaları biliniyor. Önce saldırıyorlar sonrasında da mazlum rolünü oynuyorlar. Emperyal çabaları evrende bilinen AB ülkelerinin desteğini aldıkları noktada Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyorlar. Yunanistan’ın Kamu Düzeni Bakanı Hristos Papuçis, “Birleşik Amerika Devletleri ve Meksika’yı ayıran beton/çimento duvarının bir benzerinin inşa edilmesinden” söz ediyordu. Bu yaklaşım karşısında lütfen şapkalarınızı çıkarınız. Bu bakışları elmalarla armutları toplayabilen şaşı düşüncenin de ötesindedir. Meksikalıların Amerika’ya kaçak girişlerini önleyebilmek adına yapılan duvarın bir işe yaramadığı da biliniyor. İsrail’in Filistin sınırına yaptıkları duvar da saldırıları önleyememiştir. Bu iki tipik duvar, hedeflenen amacına ulaşamadığına göre Sarkozy’nin söylediği gibi AB’nin doğu sınırı olarak düşünülüyor. AB’nin sınırları Meriç’in kıyısında biteceğine göre Türkiye’nin üyelik sürecinin bittiğinin de göstergesi oluyor. Yaşanmakta olan olumsuzluklara karşın Ege’nin iki yakasının birleştirileceğini düşünmek, fikir olarak güzel olsa bile uygulama ve gerçekleşme şansı yoktur. 2010 yılı sonu itibarı ile başlatılan komşularla sıfır sorun uygulamalarının beklenen sonucu vermediği kendiliğinden ortalık yere çıkmıştır. Türkiye’nin uzattığı eli havada kalmıştır. Bu ilişkilere başlanırken temelin sağlam atılmadığını da söylemek durumundayız. Türkiye iyi niyet gösterirken Yunanistan’ın Meriç sınırına mobese kameraları ve elektrikli teller ile donatılmış bir duvarı örüyor olması sıfır sorunun ortalık yerden kaldırılmasını gerekli kılmaktadır. Bay Papandreu’un Erzurum’da yaptığı konuşmasını ayrıca değerlendireceğiz. Türkiye tek yanlı olarak Yunanistan vatandaşlarına vize uygulamasını tek yanlı olarak kaldırmıştır. Konuya ilişkin olarak Yunanistan’ın duruşunda herhangi bir değişiklik yaşanmamaktadır. Yunanistan’la olan ilişkilerin 2011 yılında yeniden masaya yatırılmasını gerekli kılıyor mu ne…

Sevgi ile kalınız…

 

 

 

Benzer Videolar