Bir Cesur Yürek
Güney Kıbrıs'ta İngilizce olarak yayınlanan Cyprus Mail (Kıbrıs Postası) adlı gazetede Loucas Charalambous adlı Rum Köşe yazarının köşe yazısını okudum. İngilizceniz iyi ise sizin de okumanızı tavsiye ederim. Internet adresi http://cyprus-mail.com/2013/12/22/fifty-years-later-we-still-dont-accept-what-we-did-in-1963/
Yazının başlığı beni çarptı ve sersem etti. Yazının başlığı "Fifty Years later, we still don't accept what we did in 1963" idi. Türkçeye "Elli sene sonra, 1963'de ne yaptığımızı hala daha kabul etmiyoruz" şeklinde çevrilebilir. Bu yazıyı okuduktan sonra bulabilirseniz Rum tarafında yayınlanan Rumca gazetelerden, bulamazsanız KKTC'nin resmi yayın organı olan "Türk Ajansı Kıbrıs"ın (http://www.turkajansikibris.net/) "Güney Kıbrıs" sayfalarından veya da yerli gazetelerimizin "Rum Basını" sayfalarından, Rum siyasilerin Kıbrıslı Türklerle ilgili söylediklerini, düşüncelerini ve görüşlerini okuyun.
RUM KÖŞE YAZARI
"Cesur Yürek" olarak tanımlayabileceğim Rum köşe yazarı Loucas Charalambous'un, söz konusu ettiğim yazısının ilk satırı " modern Kıbrıs tarihinin en kara gününün 50. yıldönümüydü" sözleriyle başlıyor. ilk paragrafı "12 Aralık 1963'de yaşanan olayların tarihimizde ne gibi bir rol oynadığını biz Kıbrıslı Rumlar kavrayabilseydik, Lefkoşa'daki Venedik surlarını kuşatan hendeğe gider (biz bu surları "Gözyaşı surları" olarak isimlendirmemiz gerekirdi), Yahudi dinine mensup kişilerin Süleyman tapınağının tarihi kalıntılarında yaptıklarının aynısı gibi kafamızı duvara vurmamız gerekirdi" diye devam ediyor. İkinci paragraf, "Başka hiç bir ülkenin tarihinde buna benzer bir olay bulunmamaktadır. O günde, devletin başı, kendisinin kurduğu ve silahlandırdığı düzensiz ve yasadışı askeri gücü kullanarak kendi devletine karşı bir saldırı düzenledi ve yok etti. Bir kaç saatlik bir zaman dilimi içinde onu iki parçaya böldü" diyor… Üçüncü paragraf da, "En üzücü kısmı ise, bırakın bu aptalca hatadan hiç bir şey öğrenmediğimizi - ülkemize hala daha devam etmekte olan bir zararı verdiğimizi fark edememiş durumdayız - buna karşın hala daha bu olaya, utanç duyacağımız yerde, kahramanlık savaşı olarak bakmaktayız" şeklinde. Dördüncü paragraf da, "Devletin radyo yayını yapanlar için inanılmaz bir cüret gerektirmektedir, 1963 olaylarını "Türk isyanı"na karşı sözüm ona "karşı direniş" şeklinde halka sunmak için. Sadece Kıbrıs Radyo yayın Korporasyonunun yayın personelinin ve de hala daha hayatta olan bu affedilmez ve kanla lekelenmiş hikayenin başrol oyuncularının hayal güçleri içinde yer almaktadır bu isyan" şeklinde Türkçeye çevrilebilir. O dönemin ileri gelenleri olan Makarios, Lissarides, Koshis ve Hristodulu gibi kişileri kınamakla devam eden yazı, Makarios'un görünmez başkanı olduğu Akritas Örgütü'nün, Hristodulos'un bir kaç yıl evvel açıkladığı üzere, Kıbrıslı Türklere silahlı saldırılar düzenlediğini ve gerekçe olarak kullanmak için de Markos Dragos heykeli ile Ay. kasinyo ilkokuluna bomba koyarak Türkleri suçladıklarını açıklıyor.
İKİ SANDALYE
Bu yazının yanına, Rum siyasilerin Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu’nda kendi hakları olan iki sandalyeyi talep etmeleri ile ilgili söylediklerini koyarsanız taban tabana zıt iki görüş çıkıyor ortaya. 16 Ağustos 1960'da ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyetinin Temsilciler Meclisi 35 Rum, 15 Türk ve 3'de oy hakkı olmayan azınlık konumundaki Latin, Maronit ve Ermeni'lerden oluşurken, 1963 olaylarından sonra Temsilciler Meclisinden Kıbrıslı Türkler silah zoru ile atılmış ve kurucu ortak Kıbrıslı Türklerin onayı alınmadan Anayasa değiştirilerek Meclisteki koltuk sayısı 56 Rum ve 24 Türk'e yükseltilmiş. Yükseltilmeye yükseltilmiş ama o gün bu gündür Kıbrıslı Türklere ait bu koltuklar boş. Temsilciler Meclisinde Kıbrıslı Türklere ait 15 veya 24 sandalye boş dururken, Avrupa Parlamentosunda Kıbrıslı Türk milletvekillerine ait 2 koltuk Rumlar tarafından derhal anında işgal edilmiş. Aradan yıllar geçtikten sonra şimdi biz bu koltukları talep edince, bu istemin “ulusal ayrımcılık” manasına geldiğini savunan Rum siyasiler, reddedilmesi için elden geleni yapıyorlar. Anlaşılan Rumlarda hala 1963'teki aynı bölücü zihniyet devam ediyor ve buna da "Kıbrıs Sorunu" diyor, üçüncü taraflar!