Filistin, Selahaddin’in Hıttin Zaferi’nden 730 yıl sonra, Haçlı Siyonist ablukası altındaydı.
1917 İngiliz kuşatması, tarihte iktidar olamamış Siyonistlere, 31 yıl boyunca, “Devlet nasıl yönetilir, nasıl ayakta tutulur?” stajı vermişti.
14 Mayıs 1948 finaldi. Basel’in üzerinden yarım asır geçmişti ki İsrail kuruldu. Nekbe, ‘Büyük Felaket’ bu idi.
Haganah, Irgun ve Stern siyonist terör örgütlerinin sentezi olan İsrail, Filistin’i kan gölüne çeviriyordu. İsrail’e ‘terör devleti’ denmesi bundandı.
1958
İşgal altındaki Filistin toprağı Ummul Fahm, bir hareket liderinin doğumuna tanıklık ediyordu.
‘Gürleyen’ anlamında Raid koydular adını. ‘Düzelten’ olsun diye de Salah!
Adı ile müsemma bir çocuktu. Selahaddin gibi hiç gülmüyordu yüzü. Oturup şiir yazabilirdi, tiyatro oynayabilirdi; gezmeye, avlanmaya çıkabilirdi.
Fakat o, çocuk yüreğiyle yumruklarını sıkmış, küfre meydan okuyordu.
Hak, devredilemezdi. Daha ortaokul yıllarında hukukçu olmayı kafasına koymuştu. Fakat öyle, bir büro açıp iş takibi yapmak değildi amacı.
Hedefi, İbrahimi bir tavırla, Davudi bir vuruşla zalimin belini kırmaktı.
Bir taraftan, El-Halil Üniversitesi’nde İslam Hukuku öğreniyor, diğer yandan da, zalimin zayıf yönlerini keşfedip hamle üstüne hamle yapıyordu.
Asrın Bilgesi’nden duyduğu, “Siyasetle ilgilenmeyen Müslümanları, Müslümanlarla ilgilenmeyen siyasetçiler yönetir!” sözü, ona ilham oldu.
1989’dan 2001’e, 3 dönem, Ummul Fahm Belediye Başkanı seçildi. Emin ve adildi.
Yönetim tecrübesini, bu sefer, topraklarının topyekun kurtuluşuna adadı. Artık o, Filistin İslami Hareketi’nin lideriydi.
Gençliğinden beri alışık olduğu soğuk zindanlar, ona medrese oldu. İzzeddin el Kassam’dan Ahmed Yasin’e… on binlerin aşkı ile tutuşmuştu yüreği.
13 yıl önce, Istanbul’da, Uluslarası Kudüs Buluşması’nda idi. Ümmeti uyarıyor ve “Şahid ol ya Rab!” diyordu.
Raid Salah’ın mesajı netti!
Siyonistlerin, “Keydem Yeruşalayim / İlk Önce Kudüs” planı açık bir savaştı!
David Ben Gorion, “Kudüs’süz bir İsrail’in ve tapınaksız bir Kudüs’ün kıymeti ve anlamı yoktur” demişti.
“6 yıl içinde Kudüs’ü yahudileştirmek ve Mescid-i Aksâ’yı ele geçirmek” nihai hedefti.
“Proje, bir Yahudi ferdinin, bir cemiyetin veya bakanlığın değil, bizzat İsrail Meclisi Knesset’in görüşü” idi.
“Mescid-i Aksâ’nın yer üstünü Müslümanlara, yer altını Yahudilere veriyorlar”dı. “500 milyon dolar ayrılmış”tı bile.
“Finansörler ise, İsrail Hükümeti, uluslararası güçler, Yahudi finans lobileri, bankerler, cemiyetler ve Batı’dan gelen güçler”di.
“Projeyi hazırlayanlar, bu projelerin Kudüs’e seyahati ve ticareti hareketlendireceğini ve Kudüs halkına iş alanlarının açılacağını belirterek bizleri aldatmayı hedeflemekte”ydiler.
“Yahudi-Müslüman-Hristiyanlardan(!) oluşan müşterek bir heyet kurup, projeleri denetlemek” yöntemlerden biriydi.
“Amaçları, bizleri kandırmak ve yahudilerin Kudüs’e ve Mescid-i Aksâ’ya hâkim olmalarını meşrulaştırmak”tı.
“Megâribe Kapısı yolunu tamamen yok edip, Mescid-i Aksâ’ya saldırı yapacaklarında askeri araçları geçirmek için bir yol açıp kapı yapmak” en tehlikeli madde idi.
Nihai gaye ise, “Mescid-i Aksâ’ya ait olan Tenkiziyye Medresesi’nin yerine dünyanın en büyük sinagogunu inşa etmek”ti.
Tenkiziyye, Osmanlı Mahkemesi idi.
“Rahmet Kabristanı’ndaki sahabe kabirlerini kaldırıp bir teleferik istasyonu kurmak” en alçakça plandı.
“Bu teleferik, Zeytin Dağı’nda bulunan yahudi kabristanından hareketle Mescid-i Aksâ’ya bağlantılı olacak”tı.
“Silvan Mahallesi’ndeki Filistinlilerin evlerini yıkıp yerine Yahudi yerleşim yerleri kurmak” tam bir savaş sebebi idi.
Raid tehlikeyi haber vermiş, görevini yapmıştı.
Megâribe Kapı yolu yıkıldı, Aksa’nın altında kazılar sürüyor, yeraltına çok sayıda sinagog yapıldı bile.
Raid, 31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara’da, en ön safta idi.
O durmadı, yılmadı, gürlemeye ve ıslah etmeye İsrail zindanında devam ediyor.
Filistin tutsak olduktan sonra, içerisi ile dışarısı bir, ne de olsa!
Tarık Sezai Karatepe