Bir ömür gazetecilik

29 Mart 2024 - 16:27

Bir ömür gazetecilik

  Sami Kohen, 28 Şubat 2021’de de Nihal Boztekin’in hazırladığı “Sami Kohen Anlatıyor: Ver Elini Dünya-70 Yıllık Gazetecilik Serüveni” adlı …

Bir ömür gazetecilik
Son Güncelleme :

20 Ekim 2021 - 23:00

250 okuma
(Last Updated On: 20/10/2021)

 

Sami Kohen, 28 Şubat 2021’de de Nihal Boztekin’in hazırladığı “Sami Kohen Anlatıyor: Ver Elini Dünya-70 Yıllık Gazetecilik Serüveni” adlı kitabın yayımlanması dolayısıyla Sanem Arman’a konuşmuş, “70 yılda devrialem”i anlatmıştı.

Kohen’in gazetecilik macerası çok küçük yaşlarda başlamıştı. Babasının çıkardığı haftalık gazete La Boz de Türkiye’nin (Türkiye’nin Sesi) evlerinin salonundaki haber toplantılarına kulak misafiri olan Kohen, bu gazetenin henüz çocuk yaştayken kendisi için bir okul vazifesi gördüğünü anlatmıştı röportajda:

Radyodan tercüme

 “13 yaşından itibaren bir şekilde yazı yazma isteği doğdu bende. Yazmaya şiirle başladım. İlk şiirim babamın gazetesinde yayımlandı. 1 Şubat 1941 günü, 13 yaşındaydım. Herkes o yaşlarda roman okur. Ben sosyal konularla ilgiliydim. Gazeteciliğe meraklı olduğumu gören babam, arkadaşı Tan Matbaası sahibi Halil Lütfi Dördüncü’ye ‘Yazın 1-2 ay geçirsin yanında bir şeyler öğrenir’ dedi. Gazetenin her biriminde bir süre çalıştım. 21 yaşındayken babamın vefatı üzerine gazeteyi nasıl sürdürebileceğim üzerine kafa yormaya başladım. Daha çok haftalık bir haber gazetesi hedeflemiştim. Artık Türkiye’nin Sesi adını taşıyordu. Çok uzun ömürlü olmadı. Ben günlük gazetede, mümkünse dış haberler alanında çalışmak istiyordum. İngilizce haberler gönderiyordum dışarıya.”

Kohen’in duraklarından biri Yeni İstanbul gazetesiydi. O dönemki çalışmalarını şöyle anlatıyordu: “O dönemde dış haberler Anadolu Ajansı vasıtasıyla yabancı ajanslardan alınıp tercüme ediliyor, bülten şeklinde basılıp Babaali’de saatte bir elden dağıtılıyordu. Akşam 5’te olan haber gece yarısı elimizde olurdu ve ertesi güne kalırdı. Ben de radyo meraklısıydım. Radyodan haberi dinleyip tercüme edip yazmayı teklif ettim. Böylece ertesi gün çıkan gazeteler içinde bir tek bizde oluyordu o haber. Masa başında radyo dinleyerek haber atlatıyorduk. ‘Bunun adına Yeni İstanbul Radyo Servisi (YİS) diyelim’ dedim. YİS bir ajans gibi çalışmaya başladı.”

İpekçi ile yol arkadaşlığı

İleride Milliyet’te birlikte çalışacakları Abdi İpekçi ile yolları Yeni İstanbul’da kesişmişti: “Bizimki sıfır noktasından başlayıp da maalesef öbür sıfır noktasına varıncaya dek çalışma hayatında hiçbir zaman ayrı olmadan devam eden bir beraberlikti. 1952’de askerden döndüm. Bu arada Abdi İpekçi İstanbul Ekspres’te çalışmaya başlamıştı. Ben de karar verip oraya geçtim. 1954’te Milliyet yeni şekliyle kurulduğu zaman Ali Naci Karacan, Abdi İpekçi’yi çağırıp teklifte bulunduğunda ‘Ne dersin? Ben geçeceğim’ dedi. Abdi ‘Sen de gelir misin’ diye sordu. ‘Anca beraber kanca beraber’ dedim. Biz Abdi’yle Milliyet’e ilk girenler olduk. Abdi İpekçi damgasını vurdu gazeteye. Bütün sorumluluk ondaydı genel yayın müdürü olarak.”

Milliyet’in iki önemli ismi Sami Kohen ve Doğan Heper, uzun yıllar boyunca birlikte çalıştı. Her iki isim de gazetecilikten asla kopmadı.

‘Kapalı kutular’da idmanlı

“Bugün bile kimsenin elini kolunu sallayarak giremediği Kuzey Kore macerası” sorulduğunda Kohen, şunları söylüyordu: “Ben kapalı kutu rejimlere hem Arnavutluk’tan hem Çin’den idmanlıydım. Dünyayla ilgisi yoktu, temsilciliği de bulunmuyordu. Paris’te UNESCO’da Kuzey Kore’nin tanınmadığı halde gözlemci olarak bir misyonu vardı. Paris muhabirimiz köprü oldu. Temmuz 85’te Pyonyang havaalanına ayak bastığımda 70’lerin başındaki Çin’i hatırladım. Burada da havaalanında marşlar çalıyor, Kim İl Sung’un her dilde kitapları görülüyordu. Lisanını bilseniz bile sokaktaki insanla doğrudan temas kurmak mümkün değildi çünkü konuşturmazlar. Burada da bir aileyle vakit geçirdim. Rejimin göstermelik seçtiği bir aile olduğu belliydi.”

Gazeteden düğüne

Kohen’in evliliği de gazetecilik tutkusu hakkında önemli ipuçları veriyor: “Netleştirdiğimiz bir düğün tarihimiz var, halbuki o günün arifesinde 27 Mayıs İhtilali oluyor. Dolayısıyla sokağa çıkma yasağı var. Mirka telefon etti: ‘Yarın evlenebilecek miyiz?’ Toplantı yasağı var, bizim düğünümüz toplantı sayılır mı? Bir gece önce sabaha kadar çalışmıştım ertesi gün uykulu vaziyette çıktım gazeteden her şey son dakikada halledildi. Evliliğimiz bile meslek hayatımızın etkisi altında oldu. Biz çok mutlu bir evlilik yaptık. Başarılı bir gazeteci olmuşsam eşimin bunda büyük payı var. Ailemin desteği benim için çok önemli. Eşim Mirka, kızım Jale, oğlum Alp birbirimize hep destek olduk.”

Milliyet

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.