Aslında biliyormusunuz? Ülkemizde, bir şeyler hatta çok şeyler oluyor. Birçoğunu bilmeden, birçoğunu kendi anladığımız kadarıyla, birçoğunu da anlamadan izliyor, dinliyoruz. Bunların bazılarını destekliyor, bazılarına soru işareti koyuyor, birçoğundan da korkuyoruz… Korkuyoruz, çünkü anlamıyor veya derinlemesine bilmek istediğimiz halde, iletişimsizlikten kaynaklanan bilgisizlik ve belirsizlikten olacak ki bu iletişim çağında, geleceğimizi kökten etkileyecek kararları, bütün gerçekliği ile öğrenemediğimizden, sonunu kestiremiyoruz.  Sır veya cehlin sis perdeleri arkasında, korku içinde baka kalıyor, nihayetinde “insan bilmediğinin düşmanıdır” sözünü doğrularak, değişimlere ve onu gerçekleştirenlerin her yaptığına amansız ve anlamsız düşman kesiliyoruz.
Bu sebepledir ki iletişimin önemli araçlarından biri olan medya, dördüncü kuvvet olarak, insanları korkularından arındırma görevini üzerine almıştır. Korkularından kurtulmamış kişi, topluluk ve milletler, hiç şüphesiz ki umduklarına da kavuşamayacaklardır. Umduğuna kavuşma hayali, korkularıyla yüzleşenlerin gerçekleştireceği bir hayaldir.
İşte bu noktada “CAHİL CESUR OLUR” özlü değişi hatırlanmalıdır. Cesaret kaynağını cehilden değil, cesaret gösterilecek olan konuya marifetinden aldığı zaman ancak övülecek bir erdemdir. Yoksa cesaret gösterisi yapan bir kimse, cesaret ettiği şeyi arif değilse, o kimsenin gösterdiği cesaret, övülecek değil, zem edilecek bir eşkıyalık olur ki tarihte bunun birçok örneklerini, büyük dramlar halinde insanlık ailesi hep yaşamıştır. Aslında, “cahil cesur olur sözü” dikkatle bakıldığında Cesur’u tanımlamaktadır. Kültürümüzün tanımlamasında “Arif bir kimse ancak seceat sahibi olur” manasına gelir…
Bugün ülkemiz, son 7 yılında, özellikle siyasi ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, gerçektende her alanda çok hızlı değişimler kaydediyor. Bu değişimlerin etkilerini de hayatımızda yavaşta olsa hissetmeye başladık. Anlaşılan o ki toplumsal hayatımız,  ülkemiz de meydana gelen değişimlerden, ilerleyen zamanlarda, giderek hissedilir ve artan bir şekilde etkilenmeye devam edecektir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, gelecek elli yılını planlayarak hareket ediyor. Öyle ki sadece kendisinin değil, izlenen dış siyasi ve ekonomik politikalarla da bölgesi içinde bulunan halklarında yüz yıllık geleceğini ve birlikteliğini etkileyecek planları uygulamaya koyuyor.
Dikkat ediyorum da bugün, Türkiye’nin izlediği birçok yeni politika ve açılımlara da çok yabancı değiliz. Bugün artık Türkiye, yıllardır bu milletin evlerinde, işyerlerinde, kahvehanelerinde, okullarında, cemaatlerinde v.s bulundukları her yerde, ülke konularında birbirlerine söyleyip de, seçtikleri politikacılara söyletemedikleri sözleri, hisleri, düşünce ve inançları yine milletin temsilcileri sayesinde söylüyor. Örneğin, Kıbrıs, Balkanlar, Ermenistan, Kafkaslar, Rusya, Ortadoğu, İsrail, Afrika, Avrupa birliği, Amerika birleşik devletleri v.s yine, ekonomi, eğitim, yüksek öğrenim, sosyal haklar, sağlık, savunma, terör ve diğer alanlarda da bakarsanız, milletin söylemine paralel söylemler ortaya çıkıyor.
Hep, Türkiye Cumhuriyetini, elli yıllık planlarla hedefine yürüyen bir devlet olarak görmek istedik, hep bu ülkenin Osmanlının varisi olduğunu düşünerek, kaybedilen her yere hala bizim gözüyle baktık, Kafkaslardaki ülkeler ve kardeş Türk dünyasıyla birlikte olma ve birlikte hareket etme hayalleri kurduk, Filistin devamlı olarak içimizi acıttı, bu yüzden hep Ankara’dan içimizi acıtanlara açıkça “DURUN BİR DAKİKA” demek istedik, hiç kimse inkâr edemez ki hep, “neden İslam ülkeleriyle ticaretimiz bu kadar az neden bizden alış veriş yapmıyorlar” diyerek onlarla olan mana kardeşliğinin maddeyi de kapsamanı talep ettik ve hep bu milletin ve büyük Önderi mustafa kemal ve ordularının kazandığı askeri zaferi, ekonomik ve siyasi zaferlerle taçlandırmak istedik… Bugün artık bu tacı milletin başına takmak için elinde alanları daha yakından izlemek onları daha yakın tanımak ve onlara ön yargısız bakarak, eleştirilerimizi, olumlu ya da olumsuz milletin faydası için yapmak zamanıdır.
Dedik ya bize bir şeyler oluyor…