Bosna-Hersek’te Hırvat oyunları
Eski Yugoslavya’nın trajik kısa hikayesini sorsalardı, Bosna-Hersek cevabını verirdim. Zira, çoklu etnik yapı içinde Bosna-Hersek eski Yugoslavya’nın bir özetidir. Boşnakların, Hırvatların, Sırpların ve hatta Arnavutların yaşadığı bu bölge yaşanan katliamlar ve zulümler ile Yugoslavya’nın acılı hikayesini oluşturur.O acılı hikayelerde tabiî ki Kosova’yı da unutmuyoruz.Ancak bu makalemizde Bosna-Hersek üzerinde yoğunlaşmak istiyoruz.
Bosna-Hersek’te savaşın başlamasından sonra 17 Mart 1992 tarihinde Avrupa Topluluğu Dönem Başkanı olan Portekiz Dışişleri Bakanı José Cutileiro Lizbon’da bir konferans örgütleyip, Bosna-Hersek’in üç etnik bölgeden oluşan üniter bir devlete dönüştürülmesini önermişti. “Cutileiro Planı” olarak bilinen bu plan, etnik bölgelere karşı çıkan Boşnaklar tarafından reddedilmişti. Diğer taraftan planın Bosna-Hersek toprak bütünlüğünün korunmasına vurgu yapıyor olması, Sırpları rahatsız etmişti. Ardından Dayton Anlaşması ile Bosna Savaşı'nı sona erdi. O zamanki Bosna-Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç (Kendisini rahmetle anıyoruz) , Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman tarafından Kasım 1995'te ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton kenti yakınında uzlaşma sağlanmış ve 14 Aralık 1995'te de antlaşma resmen imzalanmıştı.Bu antlaşma ile Bosna Hersek kantonlara bölünmüş ve ülkenin % 49'unu Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) %51'ini Boşnak-Hırvat Federasyonu'nun (FBiH) kontrol etmesi öngörülmüştü.Aslında Sırp Cumhuriyeti diye bir tanım yanlıştır.Bu şekilde kelime oyunu yapılarak sanki ülke içinde bir başka ülke tanımlanmaya çalışılıyor.Oysa bütün bu bölge Bosna-Hersek ülkesidir.
Bosna-Hersek’teki Boşnak, Sırp ve Hırvat etnik yapısı ülkenin üniter yapısını ve stabilitesini bozmaktadır. Bu şekliyle bölgede kalıcı bir denge zor görünmektedir.Bazı uzmanlara göre dengenin sağlanması, Avrupa Birliği’ne tam üyelik ile olabilir.Aslında Kosova’da dahil olmak üzere Balkanlar’daki denge için bölge ülkelerinin AB’ne girmesi öngörülmektedir.Ancak AB’nin mevcut yapısında büyüme ile gelen sancılar, çoklu etnik Balkan coğrafyasını ne kadar kaldırabilir?
Son günlerde Hırvatistan’nın Bosna-Hersek üzerindeki iştahlı politikaları ülkenin siyasi dengesini tehtid ediyor.Eski Yugoslavya’nın dağılmasına neden olan ve Sırpların başını çektiği milliyetçilik hastalığının belirtileri şimdilerde Hırvatlarda da görülüyor.Nitekim Hırvatistan’ın etkisiyle Bosna-Hersek’te faaliyette olan Hırvat Demokratik Birliği (HDZ-BİH) ile Hırvat Demokratik Birliği -1990 (HDZ-1990) partileri birleşme çalışmalarına giriyorlar.Aslında bu olay Hırvatistan’ın Bosna-Hersek’in içişlerine karışması olarak değerlendiriliyor.Hırvatistan’ın AB ülkesi olmasından sonra bu tip baskıları daha da artırması muhtemeldir.Hırvatistan’ın bu çalışmaları Bosna-Hersek’te üçüncü bir entite kurulmasını beraberinde getirebilir.Nitekim HDZ-1990 partisi’nin lideri Bozo Ljubiç’in 29 Haziran’daki “Ülkede bölgesel ve idari içerikli yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulabilir” şeklindeki beyanatı bu korkuları doğruluyor.Bazı Boşnaklara göre ise Hırvatlar blöf çekiyorlar.Hırvatistan’ın komşusu Bosna-Hersek’e bulaştırmaya çalıştığı milliyetçi ayrılık virüsü dönüp dolaşıp kendisini de etkileyebilir.En azından Dubrovnikte çok sayıda Arnavut’un yaşadığını çok iyi biliyoruz.Hırvatistan’ın bu uygulamaları Bosna-Hersek’in üniter yapısına birer tahtid olarak algılanmaktadır.Hırvatistan’ın bölgedeki Hırvatları, Sırbistan’ın da bölgedeki Sırpları açıkça desteklemesi Bosna-Hersek’te Boşnakları olumsuz etkilemektedir.Bu durum dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de yaşayan Boşnakları da rahatsız ediyor.
Yaşanan savaşların ve acıların etkisini henüz üstünden atamayan Balkanları acaba yeni bir gerginlik mi bekliyor? Kosova’nın bağımsızlık sürecinde yaşadığı gerilimlerin ardından yeni bir Bosna –Hersek krizi bölgenin istikrarına büyük zarar verecektir. Yaşanan dünya ekonomik krizinin üstüne bu problemi eklediğinizde turizm geliri yüksek olan Hırvatistan’a ve ekonomik sıkıntılar yaşayan Sırbistan’a önemli darbeler vurur.
Bölge için çok şeyler söylenebilir. Ancak kuşkusuz istikrarın sağlanmasında bölgenin en önemli ülkesi olan Türkiye’ye büyük işler düşüyor. Bunu hem Sırbistan hem de Hırvatistan çok iyi biliyorlar.
Rifat Sait