Boşvermişliğin Kocamanı -2
“Bize artık öyle geliyor ki İngilizler, bu adayı idarede adeta aciz kalıyorlar. Yetmiş beş seneden beri bu ada idaresine bir düzen veremeyen İngilizler, artık yerini başka bir devlete bırakmalıdır ki o da ancak Türkiye olabilir”. 1953
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs Türkleri’nin adanın geleceğine ilişkin olarak ve deniz alanlarında bulunan bütün doğal kaynaklarında hakkı vardır. Bunun yanı sıra 1959 – 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmaları Türklerin eşitliklerini ve egemenliklerini de tanımaktadır. Buna karşın Rumlar, çözüme ilişkin olarak görüşmelere katılıyor gibi yaparlarken diğer yandan Kıbrıs Türkleri’nin bütün haklarını gasp ediyorlar. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri davul zurna çalarak 2007 yılından itibaren Akdeniz’in serin sularındaki kazanın altına odun atmaya başladılar. Bu uygulamaya karşın garantör ülkeler sessiz kalarak bu hukuksuzluğa tam anlamı ile onay vermiş duruma düştüler. Bu hukuksuz uygulamaya Türkiye’nin gereken tepkiyi veremediğini de üzülerek de olsa kaydetmek durumundayız. Türkiye, petrol ve doğalgaz denizi sayılan bölgeler tarafından kuşatılmış durumdadır. Basra ve Hazar havzalarına şimdilerde Doğu Akdeniz’de bulunan havza katılmıştır. Bütün dünya ülkelerinin adı geçen bölgelere ilgisinin temelinde bu olgunun yattığını belirtmek istiyoruz. Rumların Münhasır Ekonomik Bölge diyerek anlaşmaları imzalamış olması bu nedenle yaşamsal önemdedir. Lübnan ve İsrail’le benzer anlaşmaları yapmalarına karşın bu ülkelerin kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşadıklarının da bilinmesini istiyoruz. Bölgeye en uzun deniz sahili olan ülke Türkiye’nin bütün kıyıdaş ülkelerle anlaşma imzalamaya hız vermesi gerekiyor. En azından alanın askeri uygulamalar dışında boş bırakılmaması gerekmektedir. Bunun ötesine geçerek kendi Münhasır Ekonomik Bölgesini ilan etmesi kaçınılmaz olarak ortalık yere çıkmaktadır. Türkiye bunu yapmakla kendi haklılığını ortalık yere koymanın ötesine geçerek alanda söz sahibi de olmuş olacaktır. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi enerji kaynaklarının merkezi olan Doğu Akdeniz, tarihsel süreçte de yetki alanları konusunda çatışma alanı olmuştur.
ÇATIŞMALARA ZEMİN OLUŞTURMAK
Tarihin yeniden tekrarlanarak yaşanır mı sorusunun da yanıtını vermek gerekiyor. Önümüzdeki dönemde yetki tartışmalarının başlatılması halinde çatışmalara da zemin oluşturacaktır. Bölgenin mendil büyüklüğündeki ülkenin insafına bırakılamayacak kadar önemli olduğunu vurgulamak durumundayız. Geldiğimiz bu noktada son günlerde bazı anlaşmaların yapılmasını bir yönü ile olumlu bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Olayın özünün göz ardı edildiğini de kaydetmek istiyoruz. Çünkü Rumların en az on yıldır bu konuda bir hayli yol aldıklarının da unutulmaması gerekiyor. Yapılmış olan son anlaşmaya işlerlik kazandırmanın tek bir yolu vardır. O da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu güne değin pek önemsenmeyen Petrol Yasası’na zaman yitirilmeden sahip olmasından geçtiğine de vurgu yapmak istiyoruz. Bunun yapılmaması halinde yapılmış olan son anlaşmalar ve daha önce çıkarılmış olan kararnameler boşlukta kalacaktır. Boşluğun doldurulması ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’nin göstereceği çabalara bağlıdır. Çevredeki bütün kıyıdaş ülkelerin tamamında Petrol ve Doğalgaz yasalarının geride bıraktığımız son on yıl içerisinde yasalaştırıldığının da bilinmesini istiyoruz. Çözüme ilişkin görüşmelerin yoğun olarak sürdürülmesi çabalarına karşın bu yasanın yapılmasının önünde engel değildir. Görüşmeler devam ederken karşı tarafın kural dışına çıkmış olması uluslararası toplum tarafından genel bir kabul görüyor. Dişi Clinton’un karşı tarafın çabalarını egemenlik hakkı olarak gördüğüne göre bizler de ülke çıkarları için bu yasayı çıkarmak zorundayız.
Bölgede arama çalışmaları yapan Noble Enerji Şirketi’nin, 1999 yılından bu yana İsrail’e yakın yerlerde çalışmalar yaptığı biliniyor. Hayfa’ ya yakın olan üç bölgede bulunan doğalgaz şimdilerde 12. parsel diye bilinen bölgede aranmaktadır. İsrail’in bölgedeki araştırmalarla ilgilenmesinin nedenlerinin başında bölgeyi doğalgaz terminaline dönüştürmek istemesi gelmektedir.
Bu nedenle bölgede arama ruhsatı vermek büyük ölçüde en uzun sınıra sahip olan Türkiye’ye düşmektedir. Buna karşın mendil büyüklüğündeki ülke arama ruhsatı vermek benim ülkemindir diye diretmesi, uluslararası hukuka aykırıdır. Bu gerçekler bilindiğine göre, öncelik ve ivedilikle petrol yasasının çıkarılması gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…