Bugünlerde

Bir dosta mektup yazmanın o müthiş hazzını, mailler neden vermez? Karşılıklı bilye(misket) oynamanın, çelik-çomak  oynamanın, saklambaç oynamanın, birdirbir oynamanın tadını bir playstation oyunu veya bir bilgisayarda strateji oyunu sizce ne kadar veriyor? Ailece beraber güle oynaya bir sabah kahvaltısı veya bir akşam yemeğinin lezzetini fast food da bulabiliyor musunuz? Gittikçe bencilleşiyor muyuz ne? Tüm suç teknolojinin getirdiği kolaylıkta mı?, boş vermişliğimizde mi?, Yetiştirilişimizde mi? Yoksa Hepsi Hikaye Geç Bunları mı demek lazım? Bugünlerde bir hal oldu bizlere… Evet bugünlerde bir haller oldu bizlere…Peki aşağıdaki tespit şu anımızı anlatıyor desem katılır mısınız?
 Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı BUGÜNLERDE. Daha büyük evlerde kalıyoruz, daha küçük ailelerde yaşıyoruz. Konforumuz arttı, zamanımız daraldı. Diplomamız bol, zamanımız az. Uzmanlıklar arttı, sıkıntılar çoğaldı. İlaçlar peynir ekmek gibi, hastalıklar arttı. Sorumsuzca para harcıyoruz, az gülüyoruz. Trafikte çok hızlıyız, çabuk parlıyoruz. Akşam geç yatıyor sabah yorgun kalkıyoruz. Az kitap okuyor çok TV seyrediyoruz. Varlığımızı artırdık, değerlerimizi yitirdik. Çok konuşuyor, az gönül veriyoruz ve bol yalan söylüyoruz. Para kazanmayı öğrendik, yuva kurmayı beceremedik. Hayata yıllar ekledik, yıllara hayat katamadık. Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz, komşumuza geçmek için karşıya geçmiyoruz. Uzaya ulaştık, ruhun derinliklerine ulaşamıyoruz. Havayı temizledik, ruhları kirlettik. Atomu parçaladık, önyargılarımızı yıkamadık. Çok yazıyor, az gelişiyoruz. Daha çok plan yapıyor, daha az sonuç alıyoruz. Acele etmeyi öğrendik, sabırlı olmayı asla… Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı. Tanıdıklar çoğaldı, dostlar eksildi. Çabalar arttı, mutluluklar azaldı. Bilgisayar ağları kuruyoruz, bilgi otoyolları inşa ediyoruz, kendi aramızda iletişimde zorlanıyoruz. “Dünya barışı” der, silahlanırız! Daha mutlu olmak için somurtarak çalışırız bugünlerde…
Eve çift maaşın girdiği, çiftlerin boşandığı… Güzel evlerin yuva olamadığı… Kısa seyahatlerin, kağıt mendil gibi ilişkilerin… Yıka çık gönüllerin… Kilo dertlerinin ve her derde deva vitaminlerin…. Vitrinlerin dolu gönüllerin boş olduğu günlerde yaşıyoruz.
Franklin ağlamakta olan çocuğa bir elma vermiş. Çocuk çok sevinmiş. Bir elma daha vermiş. Çocuk daha çok sevinmiş. Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye dönmüş. Ve bir elma daha verince çocuk dört elmayı elinde tutamayıp sonuncu elmayı yere düşürünce çocuk ağlamaya başlamış. Hayat böyledir işte. Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra onun tek lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder. Bernard Shaw der ki; “Keyifler değildir hayata değer katan, hayattır keyif almayı değerli kılan...”

Benzer Videolar