Çabanın Bitmeyeni
Nevruz sonrasında çiçeklerin açması ağaçların sürgüne durması ile Nisan ayı da başlamış oluyor. Doğamız ve çevremizde güzelleşmeye başlıyor. Sıklıkla yaşadığımız çevre katliamları nedeniyle insanlığın bu güzellikten yeterince yararlanarak tadını çıkardığını ne yazık ki pek söyleyemiyoruz. Hâlbuki ekilen bir fidanın kısa süre sonrasında boy atıp meyvesini vermesi nedeniyle doğayı katledenlerin alması gereken dersler olduğunu söylemek istiyoruz. İnsanlığın gelişmesi ile fidanın meyve veriyor duruma gelmesini bir birlerini tamamlayan ögeler olduğunu kaydetmek durumundayız. Bu kadar güzelliklerin yaşanmasına neden olan Nisan ayı bazı uluslar için intikam alma duygusunun bilendiği ay olarak algılanıyor. Ermenilerin her yıl aynı teraneyi sürdürerek yaşanmamış olayları yaşanmış gibi göstererek prim toplamayı adet haline getirdiklerine vurgu yapmak durumundayız. 1915 yılında İngilizler tarafından ‘Mavi Kitap’ diye bir yayını piyasaya verdiler. Geçtiğimiz yıllarda da anılan kitabın i-kinci baskısını piyasaya verdiler. Anılan kitabın günümüzdeki Ermeni savlarına dayanak olarak kullanıldığının bilinmesi gerekiyor. Kaldı ki anılan kitaptaki savların doğru olmadığı, gerçekleri yansıtmadığı kısaca yalan olduğu bilim insanlarınca da daha sonra kanıtlanmıştır. Burada bir hususa da dikkatleri çekmek istiyoruz. O dönemde bölgede yaşamakta olan etnik unsurların egemenliklerini yaymak ve büyük olmak gibi çabalarının da olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu unsurların büyük olabilmek adına acımasızca katliam yaptıkları ise unutulmamıştır. Büyük Ermenistan’la Kürdistan’ı kurmayı amaçlıyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günlerde bölgede yaşayan bu grupların İngilizlerin kışkırtması ile isyanlar başlattıklarına tarih tanıklık etmektedir. Osmanlı Ordusu’nun nerede ise bütün komuta kademesinde Almanlar vardı. Bu nedenle Alman belgelerinin de öncelik ve ivedilikle incelenmesini kaçınılmaz görüyoruz. Gerçeklerden uzak olan senaryo günümüzde yineleyerek Birleşik Amerika Devletleri’nde yaşanmaktadır. Kongreden veya Senatodan karar çıkartmak için uğraş veriyorlar. Bu hareketlenme sonrasında Türkiye olarak bizlerde karşı girişimlere başlıyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN HAKLI TEPKİSİ
Tıpkı istim arkadan gelsin örneğindeki gibi. Onlar mevzi kazanırken bizler siyasetçilerin ilgili veya ilgisiz kişilerle yapacakları konuşma veya görüşmelerden ellerimiz böğrümüzde sonuç bekliyoruz. Son derece sakıncalı gördüğümüz bu yaklaşımı ne yazık ki her yıl yineliyoruz. Yapılması gereken, bu ve benzeri konuların sürekli olarak izlenmesi ve tarihe mal olmuş olayların bilim insanları tarafından tartışılmasının sağlanmasıdır. Parlamentoların bu gibi konularda işlevsizleştirilmesini kaçınılmaz görüyoruz. Amerikan Senatosu’nun aldığı karar sonrasında Dışişleri Bakanlığı’nın haklı tepkisine neden oldu. Kararı “Acele ve acımasızca hazırlanmış ve gayri ciddi” olarak tanımladıktan sonra “Tarihi ve hukuku çarpıtan bu siyasi istismar çabasını reddediyor, peşin hükümlü ve hukuki temelden yoksun söz konusu girişime öncülük edenleri kınıyoruz” deniyor. Bu türden çalışma ve çabaların Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin tepesinde tutulmaya devam edileceğini bir kez daha yineliyoruz. Benzer çalışmaları, önümüzdeki 2015 yılına dek ilgili ilgisiz diğer ülkelerde de gündemde tutulmaya çalışılacaktır. Hazırlıklı olunması gerekiyor. Ermeni sorunu diye sunulan olgunun 1921 Kars ve 1923 Lozan Anlaşmaları ile çözüldüğünü hemen herkes biliyor. Buna koşut olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 17.07.2013 günlü kararı ile tarihe bir not olarak düşmüştür. Anılan bu karar ile ortalık yerlere bırakılan Ermeni savları yok sayılıyordu. Ermeniler bu kararı İsviçre Mahkemeleri’nde Temyize götürdüler. Temyiz Mahkemesi’nin kararı kesin olacaktır. Buradan çıkacak kararın sonrasında bile önümüzdeki 2015 yılının 24 Nisan’ına dek Ermeni lobilerinin çabalarını devam edeceğini sizler de en az bizler kadar biliyorsunuz. BM Soykırım Sözleşmesini 1948 yılında kabul etti. Bu nedenle anılan tarih öncesinde yaşananların bu tanımın dışında olduğunu düşünüyoruz. Üniversitelerimizdeki bilim insanlarının da konuya ilişkin çalışmalarını yoğunlaştırarak doğruların paylaşılmasını sağlamaları gerekiyor mu ne...