Çalıkuşları
Saadet öğretmen…”sadece para kazanmak için yapılmaz bu meslek “..diyor! / para işi değil gönül işi “ diyor… Tam 42 yıl dile kolay! Kırk iki yıl öğretmenlik mesleğini ifa etmiş Saadet öğretmen. Zor yıllarda babası öğretmen okuluna göndermek istemediği için/ tam iki yıl evde ağladığını söylüyor… 1937 yılında başlamış mesleğine. Şimdi 97 yaşında ve hafızası öyle kuvvetli ki! O yılları bir güzel anlatıyor!
“Bu iş para için yapılmaz “ diyor ! Asırlık Çınar. Roman kahramanı/ Feride öğretmenden biliriz meslek aşkını! Anadolu’nun, zorlu yaşam koşullarına aldırış etmeden, öğrenciler okuttuğunu… Meslek aşkıyla görevi başında olan/ O ÇALIKUŞLARINI/ zaman zaman haberlerde görürüz / Bu haberlerin birinde, Dilara-Sitem-Neriman öğretmenler şöyle diyor! “İlk geldiğimde nereye geldim ben / ama değer dedim!/ çocuklar yarım saat kar-çamur demeden yol yürüyüp, okula bir şeyler öğrenmeye geliyorlar /onların sıcacık bir tebessümünü görmeye ve sevgiyle öğretmenim demelerini duymaya değer bir mutluluk bu !/ bana göre köy öğretmeni olmak tam öğretmen olmak/ soba yakmayı öğrendim, boya badana yapmayı öğrendim/” diyorlar genç öğretmenler. Van’ın bir köyünden sesleniyorlar meslek aşkını…
TELEFONLA KONUŞTUM
Bir diğer öğretmen kardeşim ise… Güzel bir ilimiz olan Elazığ’ın bir ilçesinde öğretmen telefonda konuştum kendisiyle… 3 yıl önce aynı iş yerinde beraber çalışıyorduk, mesleğini kazanmak için, mücadele ettiğini iyi bilirim, hem çalışıp para kazandı! Hem de üniversite de okudu… Müzik öğretmeni oldu. Müfredatı sordum kendisine! “ “ “geçenlerde” diyor /Klasik Müzik dinlettim öğrencilerime/ önce istemediler ama! Sonra çok sevdiler “ Ve şöyle devam ediyor ”…çocuklar! Hoşlanmayabilirsiniz /sevmeseniz de/ mutlaka sabırla ANLAMAYA-DİNLEMEYE çalışın/ algınız, ufkunuz açılsın/ yeni ve aydınlık duygular geliştirin” … dediğini, söylüyor güzel öğretmen “…çok şükür ben memnunum, sınırda savaşı görüyoruz şımarıklık yapamam “ diyor genç öğretmen ….O da bir ÇALIKUŞU
Bir başka hikaye:
Suriye’den, savaştan Türkiye’ye sığınmış bir İngilizce öğretmeni… Üstelik 5 dil biliyormuş. Pazarda tavuk ve yumurta satıyor. 1980’li yıllarda, benim ilkokul öğretmenim de okulda ders bitince/ elinde file/ mahallede limon satardı! … Geçenlerde bir belgesel izledim. Japonya’da bir dağ köyünde/ çocuklar tam 2 saat sabah /2 saat akşam, bir dağın zirvesine yürüyüp orada onlar için kurulmuş olan bir okula gidiyorlar/ üstelik okul barakadan yapılmış/ ve öyle ki! Bazı çocuklar evlerine gidip gelmekten yoruldukları için/bu kez barakadan ev yapmışlar! Okulun yamacında dik eğimli bir yere/pencerelerini eski bir çaput ile kapatmışlar soğuk havadan korunmak için… gece olunca MUM IŞIĞINDA KİTAP OKUYORLAR… Bu çocuklardan birinin babası maden işçisi ve çocukları için şöyle diyor “…Biz yoksulluktan okula gidemedik/ bu sebepten hayatımızı sürdürmek için çok zor para kazanıyoruz/ çocuklarımız okusun devlet işine girsinler…” diyor Japon maden işçisi. Dünyanın her yerinde benzer ve zor yaşamlara tanık olmak mümkün. Yaşamın içinde her zorluğun ardından bir kolaylık geliyor unutmamak gerek… Hiç beklemediğiniz bir anda belki bir ödül almak gibi… Batı-Trakya da kendini Türk azınlığının eğitimine adamış Rahmi öğretmen gibi/ Türk Dünyasına hizmetinden dolayı bir ödüle layık görüldü. Değerli öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.