Çalışmanın Ayrıştırılması
“Temiz ve cesur Türk köylüsü, her köyde bir çiftçi birliği vücuda getiriniz ki toprağımızı, suyumuzu, ağacınızı himaye edebilesiniz”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 37 yılın tamamlanmasına sayılı günler kaldı. Aradan geçen bu zaman sürecinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekiyordu. Sıklıkla yinelediğimiz gerekçelerle çözüme ulaşılması belirsizliğini korumaktadır. Karşı tarafın marifetleri ile uzlaşmadan yana olunmaması gelinen bu noktadaki durumun göstergesidir. Bu nedenle adada çözümsüzlük bereketi yaşanıyor. Cenevre’deki görüşmeler sonrasında hangi sonuç çıkarsa çıksın, bu güne değin olduğu gibi çözümün özü olamayacaktır. Çözümün özünün mülkiyet olduğunun gözlerden uzak tutulmaması gerekiyor. Bu nedenle karşı taraf önümüzdeki dönemde toprak ve mülkiyet konusunun birlikte görüşülmesini istiyor. Rumlar sıklıkla Maraş’ın kendilerine geri verilmesinin türküsünü çığırıyorlar. Bu güne değin Maraş konusu ile ilintili olarak Türk Vakıfları’na ait olan bu taşınmazların gündeme yeterince getirilmemesi büyük bir eksikliktir. Gerek görülmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne karşı davanın açılması kaçınılmazdır. Sözle peynir gemisinin yürümediğini kaydetmek istiyoruz. Devlette devamlılık ilkesi esastır. Bu ilkeye dayanarak siyasetçilerin konuyu adı geçen mahkemeye taşımaları gibi bir yükümlülükleri olduğunu bilmeleri gerekiyor. Maraş bölgesindeki taşınmazları için Rum işgalcilerin adı geçen mahkemede Türkiye’den tazminat istedikleri dava açtıkları biliniyor. Abdullah Paşa Vakfı’na ait olan taşınmazı için Aresti’ye tazminat ödenmesi kararı alınmıştır. Alınan bu karar sonrasında diğer işgalci Rumların da anılan mahkemede dava açtıkları biliniyor. Kıbrıs Türkleri’nin mülkiyetinde olan Vakıf Malları’ndan vazgeçmek veya yok saymak önümüzdeki günlerde sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Dava açma konusunda siyasetçilerin gereken duyarlılığı göstereceklerine de inanmak istiyoruz. Bölgenin bütünlüklü çözüm olmadan kullanıma açılması ve tazminatların ödenmeye devam edilmesi çözümün önündeki en büyük engel olacaktır. Bu nedenle kağıt üzerinde Kıbrıs Türklerine verilecek hakların kısa süre sonra geri alındığını hatta yok sayıldığı yaşayıp bu günlere geldiğimizi yinelemek istiyoruz. Vakıf topraklarını İngilizlerin marifetleri ile işgal eden Rumlar, 1900 yılı başlarından bu yana geçen süreye ilişkin olarak işgaliye bedellerini ödemeleri gerekmektedir. Rumlar 37 yılın hesabını sorma cüretini gösterirlerken kendi mülkümüz olan taşınmazları bir asırdan fazla süredir yağmalayıp kullananlardan tazminat mutlaka istenmelidir. Yapılacak bu uygulama sonrasında uluslararası hukukun kuralı da uygulamaya sokulmuş olacaktır. Cenevre görüşmeleri öncesinde Ukrayna’nın Başkenti Kiev’de konuşan mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni yine esip savurdu. “Takvimler ya da hakemlik unsurunu kabul etmeyeceğiz” diyor. Bu nedenle de çözüme ilişkin olarak yeşertilmek istenen umutları bu çıkış ile bir kez daha duvara toslatıyor. Kiev’de, “Müzakerelerde hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar yaratıcıyız. Sınır çizgilerimize vardık ve bunları geçemeyiz. Türk tarafının propagandasının bu kısmı sona ermelidir. Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda hızlı olmayı istiyoruz ve acele ediyoruz. Yağmalanan Kıbrıs Rum mallarına sahip olmak istiyoruz” diye konuşuyor.
Siyasi düşüncelerinde bazı ortak yanları olan siyasetçilerin büyük beklentilerle sürdürdükleri görüşmelerde gelinen nokta biliniyor. Buna karşın görüşmeleri büyük bir inatla sürdüren siyasetçi bile sonunda patladı. Çözümsüzlüğün nedeninin Bay Hristofyas olduğunu söylemek gereğini duymuştur. Çözümsüzlük stratejileri sürdürülürken, Kıbrıs Türklerinin üzerinde oyunların oynanmak istendiğine üzülerek de olsa tanık oluyoruz. Son günlerde Kıbrıs Türklerinin dini ve ulusal duruşları konusunda başlatılmış olan tartışmaların yersiz olduğunun bilinmesini istiyoruz. Yersiz olduğu kadar haksız bir yakıştırmadır. Çünkü Kıbrıs Türkleri 1878 yılından bu yana adada varlıklarını korumak ve sahip olmak için mücadele etmektedirler. Etmeye de devam edeceklerdir. Bu tartışmaları başlatanlara bu süreçte sizler nerelerde idiniz? diye sormak durumundayız... 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 37. yılında Kıbrıs Türklerini ayrıştırmak veya ayrıştırma çalışmaları yapmanın karşılığının ne olduğunun bilinmesi gerekiyor mu ne?
Sevgi ile kalınız…