Çanakkale Savaşları
Değerli Okurlarımız, bugünkü yazımızda sizlerin de çok iyi bildiği bir konu ve milletimizin övünç kaynağı olan Çanakkale Savaşları’ndan bahsetmek istiyorum. Bendeniz bir tarihçi değilim, bir sanatçı ve kültür adamıyım, ancak şanlı tarihimize büyük bir ilgiyle yaklaşıyorum. Çanakkale Savaşları’nın 98. yıldönümü dolayısıyla gerçi çok yazılıp çizilen bir iki konuya değinmek istiyorum. Ne yazık ki halkımız ve özellikle gençlerimizin Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük kapışması olan bu savaş hakkında pek fazla bilgi sahibi olamadığı gibi, bu konuyu fazla merak etmediklerine şahit olmak beni elbette üzmektedir. Tabii ki birçok gencimizi bu kategorinin dışında tutmak gerekir.
Üsküplü Şevket Rado'nun (1913-1988) 1956-1978 tarihleri arasında çıkardığı Hayat mecmuasında 1958 yılında Çanakkale Savaşları tefrika ediliyordu. Bu Mecmua 200 bin tirajına ulaşmıştı ve şu ana kadar basınımızda hiçbir dergi bu tiraja ulaşamamıştır. Rahmetli amcam Azmi Bey 1888 doğumlu idi ve 1958 yılında HAYAT Mecmuasında Çanakkale Savaşları’nı okurken bir ara gözlerinin buğulandığını fark ettim. Çanakkale Savaşları ile ilgili bir fotoğrafta Binbaşı Ohrili Kemal Beyin resmini görmüş ve ağlamaklı olmuştu. Bana " Şakir, bu kahraman binbaşı benim eski kayın biraderimdi ve 1957 yılında öldü " dedi. Yazımızın ilerideki bölümünde, diğer kahramanların yanında bu kahramanımızdan da bahsedeceğim. Tarihte hiçbir devletin 16 yıla yakın bir süre savaştığı görülmemiştir. Bu günümüzde de mümkün değildir, ne ekonomik ne de insan gücü olarak buna hiçbir devlet dayanamaz. Osmanlı Devleti 1897 yılında Yunanlılarla giriştiği Teselya Savaşından itibaren.( Ki bu savaşta Yunan Ordusunu hezimete uğratmıştır.) İşte o tarihten sonra Sina Yarımadasında, Suriye'de, Filistin’de, Irak’ta, Yemen'de Arabistan çöllerinde, Trablus Savaşı’nda, Balkan Savaşları’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda (3 Kasım 1914- 9 Ocak 1916) ve nihayet 1922 yılında sona eren Kurtuluş Savaşı’nda tarihe adını yazdıracak büyük kahramanlıklar sergilemiştir.
OSMANLI’NIN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA GİRİŞİ
Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı Avusturya - Macar İmparatoru Veliahtı Prens Ferdinand ve eşinin Saraybosna'ya gerçekleştirdiği resmi bir ziyaret sırasında 28 Haziran 1914 tarihinde, Gavrilo Princip adlı bir Sırp üniversite öğrencisi tarafından bir suikast sonucunda öldürülmesinden sonra bu iki devlet arasında başlamıştır. Osmanlı ise yayılma istidadı gösteren bu savaş karşısında müttefik arayışı içerisindedir. İngiltere ve Fransa ise Balkan Savaşları’nda ağır bir yenilgi alan Osmanlı'yı ise ciddi bir güç olarak görmemiş olacak ki, Osmanlı’ya fazla yanaşmamışlardır. Anılan tarihte ise iktidarı elinde bulunduran İttihat ve Terakki ise, Balkan Savaşı’nda kaybedilen prestijini kurtarmak ve İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı'ya uyguladığı kapitülasyonlardan kurtulmak için İttifak Devletleri olarak adlandırılan Almanya ve Avusturya -Macar İmparatorluğu saflarında yer almıştır. Ayrıca Almanların Rusya'ya karşı üstünlük sağlayacağını düşünerek Turan İmparatorluğunu kurma fikri de eklenince, Osmanlı İtilâf Devletleri’ne karşı (İngiltere-Fransa ve Rusya ) savaşa girmiştir. 2 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı Almanlarla çok gizli bir İttifak Anlaşması imzalar. Bu sırada Akdeniz’de İngilizlerden kaçan iki Alman Savaş gemisi (GOBEN ve BRESLAV) 10 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale'yi geçerek Osmanlı’ya sığındı. Bunu üzerine İngiltere hemen bu gemilerin teslimini istedi. Ancak daha önceki yıllarda İngiltere'ye ısmarlanan Sultan Osman ve Reşadiye adlı iki savaş gemisini taksitleri ödendiği halde teslim etmemişti. Osmanlı da bunun üzerine iki Alman gemisine YAVUZ ve MİDİLLİ adını vererek, onları 80 milyon marka satın aldığını ilan etti. Tarihimizde uğruna türküler yakılan bu gemilerin savaştaki kahramanlıkları hepimizin gururudur. Yavuz zırhlısı 19 Kasım 1938 günü Büyük Önder Atatürk'ün aziz naaşını İstanbul'dan İzmit'e kadar taşıyan zırhlıdır. Ne yazık ki bu milli hatıramız 1970 yıllarda hurda fiyatına satılarak jilet yapılmıştır. Başkomutan vekili (Başkomutan Padişahtır) ve Harbiye Nazırı Enver Paşa Kabine Üyeleri gibi düşünmekte ve Osmanlı’nın savaşa henüz hazır olmadığı kanaatindedir. Ancak Alman Amirali Soucahon'ın ısrarlı tutumuyla, Enver Paşa'nın da uygun görmesiyle Karadeniz’e 11 parçalık bir filoyla açılan Osmanlı Donanması, Rus gemilerini batırma ve Rus limanları Odessa ve Sivastopol'u 29–30 Ekim 1914 tarihlerinde topa tutmaya başlayınca 2 Kasım 1914 günü Rusya, 5 Kasım 1914 günü ise İngiltere ve Fransa, Osmanlı'ya savaş ilan ettiler. Osmanlı Devleti buna 14 Kasım 1914 tarihinde ise Cihad (Din uğruna Savaş) ilan etmekle cevap vermiştir.
VE NEDEN ÇANAKKALE
İngiltere ve Fransa Rusya'ya Boğazları ele geçirmek suretiyle, müttefikine ticari ve stratejik bir yol açmak istiyordu. Ayrıca Rusya’nın petrolünü ve silah sevkıyatını boğazlar üzerinden yapmasını sağlama ve İngilizlerin İstanbul'a girmesi planlanmıştı. Bunun için ise İngiltere Başbakanı Lloyd George ve donanma Bakanı Sir Winston Churchill, bu işin şiddetli bir deniz taarruzu ile kara savaşlarına yani karaya asker çıkarmaya gerek kalmadan sonuçlanacağını hesap etmekteydiler. Hatta Amiral Carden 2 Mart 1915 günü Londra’ya çektiği bir telgrafta " Hava bozmazsa iki haftaya kadar İstanbul’da" olacağını bildirir.
Bu arada İtilaf devletleri safında yer alan Yunanistan’ın da İstanbul’u işgal için üç tümenlik bir güç gönderme teklifi ise kabul görmemiştir. Çanakkale Savaşı sırasında Yunanistan 300 kişilik bir birliğini Saroz çıkarması sırasında, karaya çıkarmak istemiş ve o büyük çatışma sırasında karaya çıkmaları ile kısa bir süre içerisinde bu birlik tamamen telef olmuştur.
DEVAM EDECEK