Çözüme Doğru
Problemi ifade edebilenler ancak çözümü de bulabilirler. Bunu yapamayanlar, sorunun ne olduğunu bilmeyenler ise mutlak bir şekilde kısır döngüye saplanıp hatadan kurtulamazlar.
Bizler de Makedonya’da ve genel olarak Balkanlar’da yaşayan türkler “sorunu” ifade edebildikten sonra ancak çözüme doğru yürüyebiliriz. Demokrasinin en başarılı şekilde uygulanan ülkelerdeki uygulamaları örnek alarak çözüm arama yollarına girmeliyiz. Ülkemizde Türk probleminin en baştaki sorunu, Türk kelimesini çok dar bir çerçeve ile sınırlamakta yatmaktadır. Osmanlı’nın kullandığı Rumeli-Türk kavramı daha geniş bir kitleyi içine alabilecek şeklindeki manasını kaybedip bugünlerde sadece belirli kişilerin tekelinde kalan, sınırlı ve dar kapsamlı bir manaya dönüşmüştür. (Hatta bu tür kişilerin Türklük derecesini ölçen cihazları bulunduğundan! kendileri gibi düşünmeyenleri bir anda Türklük’ten de çıkarabilirler!) Bütün bu sebeplere göç de eklendiğinde, çoğunlukta olan bir millet, azınlık konumuna dönüşmüştür.
Tarihi hataları tarihe gömerek bugünkü sorunlarla nasıl başa çıkıp çözüme doğru gidilebilir yolları aranmalı. Yurdumuzda bu sorunlara acemice yaklaşıldığından ve hiçbir bilimsel veya siyasi çalışma yapılmadan halledilmeye kalkışıldığından, daha büyük problemlerin ortaya çıkmasına sebep olunmaktadır.
Demokrasilerde sayısal olarak az olan halkların etkili olmaları daha kolaydır. Çünkü azınlığın veren paylaşma ve dayanışma duygusu birliğin sağlanmasında çok büyük bir faktördür.
Avrupa’da birçok ülke içinde bu tür halklar çok iyi bir şekilde organize olmuşlardır. Mesela İtalya’nın kuzeyindeki Avusturyalılar, Hrvatistan’daki İtalyan halkı bunlardan sadece birkaç örnek. Sayıları belki Makedonya’daki Türklerden az olmasına rağmen daha etkin oldukları dikkat çekmektedir. Yerel yönetimlerdeki organizasyonları adeta devlet içinde devlet görünümünü vermektedir. Bu da kuvvettin merkezi ve sadece belli bir halkın elinde değil eşit bir şekilde dağılabileceğini gösterir.
Bu tür halkların böyle sağlıklı organize olmaları nelere bağlıdır?
En başta bu halkların siyasal oluşumlardan önce, çok güçlü sivil toplum örgütleri bulunur. Sayısı bir veya ikiyi geçmeyen bu tür örgütlerde makam veya sahip oldukları ünvanlara göre görev dağılımı yapılmıyor. Hatta sivil toplum örgütleri, bizdeki gibi belirli yerlere gelebilmek veya devlete hoş görünmek için, birer fırlama tahtası olarak kullanılmıyor.
Bu tür organizasyonlar kurulmadan önce başta kültürel, sağlık, örgütün üyelerinin bireysel hukuki haklarını koruma, eğitim gibi programlar oluşturuluyor; ardından kurulma aşamasına geçilir ve bir yenisine ihtiyaç olmayacak kadar şeffaf ve demokratik bir şekilde halklarına hizmet vermeye çalışılır. Ne yazık ki bizdeki bu tür organizasyonların veya sivil kuruluşların doğru dürüst bir programları da yoktur. Daha da ileri gitmiş olursak bu tür organizasyonlar kendi üyelerine hiçbir hukuki destek sağlayamıyorlar.
Yukarıdaki örneklerden hareket ederek güçlü bir yapılanmaya gidilmeli. Bu yapılanmanın bütün Türk halkına hatta daha geniş bir kitle olarak kendini Rumeli Türk kültürünün bir parçası olarak hisseden herkese hizmet vermelidir. Böyle bir hareketin çok kapsamlı bir programı olmalı. Program üyelerinin hukusal haklarını korumalıdır. İşte ihtiyacımız olan böyle bir kuruluştr. Çünkü Balkanlarda insan hakları konusunda hergün daha çok sorun yaşanmakta ve ilerde de bu konu gündemden hiç düşmeyecektir. Bu noktada yardımcı olacak bir kuruluşa gerçekten büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu tür hareketin başına kişi veya parmakla seçilmiş kişiler değil; yönetim kurulu bulunmalı ve aralarından biri başkanlığı değil, sivil kuruluşun sözcülüğünü yapacak kişi olarak seçilmeli. Böylece içimizdeki baş olma hırsını da bir şekilde baltalamış olacağız. Yeni bir kuruluş ifademizden, eskilerin bir işe yaramadığı anlamı çıkarılmamalı; bundan kasıt eskilerin kendilerini yenilemesi, çağdaşlık ve demokrasinin gittiği yolda yürümeyi öğrenmesi şeklinde anlaşılmalı.
Yurdumuzda bu tür sorunlara en iyi şekilde yönelebilecek kişiler, dinamik ve demokraside bireysel haklar ile hukukun üstünlüğünü en iyi şekilde gözetecek, hizmete hazır bireyler olmalıdır. Hırs sahibi, halkına hizmetten başka gayeler peşinde koşan kişiler ise, ya bugün yada yakın gelecekte elenecektir zaten.
Kendi problemimize beraberce yanaşmadığımız takdirde, hala birilerinin büyük emellerine bizlerin küçük ihtiyaçları kurban gitmeye devam edecek; böylece geleceğimizin de bugünlerden daha iyi ve aydınlık olmamasına sebebiyet verecektir.