Çözüme hazır olmayan kim
Hristofyas, Birleşmiş Milletler’in yıllık olağan Genel Kurulu’na katılmak amacıyla New York’a gitti. La Guardia Havaalanı’na varışında da Rum ve Yunan gazetecilere bir de açıklama yaptı. Hristofyas illa ki adam yerine konmak ve Kıbrıs sorununu çözmek için Başbakan Erdoğan ile görüşmek istiyormuş gazetecilere yaptığı açıklamaya bakılırsa. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisini adam yerine koymadığını ve muhatap almadığını da gerçekte tüm siyasiler ve siyasetle ilgilenenler biliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin haklı tezi, Hristofyas’ın başkanı olduğu devletin, 16 Ağustos 1960’da kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti” olmadığı, Kıbrıslı Türklerin onayı alınmadan tek taraflı olarak Anayasası’nın değiştirildiği ve Meclisinde de Kıbrıslı Türkler yer almadığı için 21 Aralık 1963 tarihinden sonra alınan tüm meclis kararlarının ve geçirilen yasaların geçersiz olduğudur. Bu nedenle de Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir bürokratı veya siyasi kişisi, Kıbrıs Rum Hükümeti temsilcileri veya siyasileri ile birebir resmi görüşme yapmamaktadır. Bu nedenle de gerek Hristofyas gerekse de diğer Rum siyasiler ağız birliği etmişçesine Kıbrıs sorununun çözümünün Türkiye’nin elinde olduğunu her ortamda dile getiriyorlar ve bu gerekçe ile de Türk liderlerle doğrudan görüşmeyi istiyorlar.
EROĞLU’NU KÜÇÜMSEMİYORMUŞ
Hristofyas’a göre Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri bürokratları ve siyasileri diplomasiyi hiç bilmiyorlar ve de elbet bir gün tuzaklarına düşecekler. Rumlara göre, adanın hâkimi kendileri. Kıbrıslı Türkler ise isyan eden bir azınlık ve bu nedenle de adada isyan eden azınlığın konusunu anavatanları Türkiye ile konuşmaları ve tartışmaları gerekmekte imiş. Hristofyas’ın Rum ve Yunan basın mensuplarına yaptığı açıklama içinde “Eroğlu’nu kesinlikle küçümsemiyorum, ancak kendisiyle müzakere ettiğimde, gıyabında Türkiye’yle müzakere ettiğime inanıyorum” sözleri ise aklında nelerin olduğunu açık ve net olarak ortaya koyuyor. Dahası da var. Hristofyas, sunmuş olduğu öneriye ki özetle buna “Verin Girne’deki, Güzelyurt’taki, Karpaz’daki ve Maraş’taki taşınmaz malları, siz de bizim toptan kiracımız olun” da denebilir, Türkiye ya da Eroğlu’ndan hiçbir olumlu yanıt alamadığını belirtti ve Türkiye’nin sıkça açıkladığı gibi yılsonuna kadar Kıbrıs sorununu çözmeye hazır olmadığını iddia etti. Yani sen kabul edilemeyecek ve 1796 tarihli Ethniki Eterya patentli önerilerini sun, adada Türklere yaşam hakkı tanıma, AİHM kararlarını dikkate alma, Türklerin BM yetkilileri tarafından da “Çözüme doğru atılan yapıcı öneriler” sözleri ile desteklenen önerilerini kabul etme, sonra da Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Türkiye’yle işbirliği içerisinde sunduğu tezlerin ve yaptığı önerilerin müzakerelerdeki çıkmazın aşılmasına yardımcı olmadığını iddia et. Üstüne üstlük birde müzakerelerin “yeni bir çıkmaza girilmesinden korktuğunu” dile getir. Buna “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” deniyor konuşma dilimizde. Daha evvelki mutabakatlara aykırı olarak da hala daha “Mülkiyet” konusu ile “Toprak Düzenlemesi”ni ve “KKTC vatandaşlarının bir kısmının statüsü” konularını birleştirmeye ve birlikte görüşülmesinin kabulüne uğraşıyor, Türk tarafının ısrarla “Hayır” demesine rağmen. Ve asıl niyetini de son cümlesine sakladı Hristofyas. Hedefinin Annan Planı’nda öngörülenden daha fazla toprağın Kıbrıslı Rumlara iade edilmesi ve daha fazla göçmene mallarına erişim imkânı sağlanması olduğunu açıklayarak kafasında oluşturduğu, daha doğrusu asla dışına çıkamayacağı “Rum Ulusal Konseyi Kararı”ndan oluşan müzakere stratejisini ortaya koydu. Hristofyas hem hayal görüyor, hem de BM’nin iki kesimlilik parametresinin çok aşırı bir şekilde dışına çıkıyor. Çözüme hazır olmayan tarafın kim olduğu, Hristofyas’ın New York’ta havaalanına indikten sonra yaptığı açıklamada iyice belli oluyor. Hristofyas bu kafada gittikçe, daha önce öngördüğüm gibi “Adanın bölünmesine imza atan Rum lider” olmamak için bu müzakereleri, sudan sebeplerle 17 Şubat 2013’e kadar sürdürecek, sonra da aday olmayacak. Gözüken köy kılavuz istemez…