Çözümün Çakması
“Madem ki Kilise’nin esiri bir toplumla yan yana bulunuyoruz, inanmalıyız ki önlerine çıkacak en ufak bir fırsatı kullanarak ikinci bir 1963 kanlı olaylarını tekrar yaratacaklardır”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bir yılın daha bitirdik. Acılarla dolu geçen buna karşın tatlısı pek az da olsa 2010 yılını gideceği yere gönderdik. Bütün yeniliklerin umut olarak kabul edildiği yadsınamaz. Yeni yıl bu nedenden olacak her zaman umut olarak algılanmıştır. Umutlar yeşermese de bu algılama devam etmektedir.
Geride bıraktığımız yılın ekonomik tartışmaların yoğun olarak yapıldığı bir yıl olarak anılacağını kaydetmek istiyoruz. Ülkemizi teğet geçtiğinin ısrarla vurgulanmasına karşın konunun uzmanları aksini söylemektedirler. Buna karşın halkın siyasetçilerin aksine uzmanların görüşlerine katıldığı biliniyor. Halkın yaşadığı gerçekler, yol göstericiye gereksinim bırakmayacak kadar açık ve nettir. Bu tür tartışmaların sonunun gelmeyeceği de biliniyor.
2010 yılında yaşanan olaylar, önem sırasına göre konunun uzmanları tarafından ayrıca değerlendirilecektir. Bize göre ise bu yılın en önemli olayı Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan seçimlerdir. Bu ülkede yaşanacak olan herhangi bir olumsuzluk bütün evreni etkileyecektir. Boğuşmakta olduğumuz ekonomik açmazların bu ülkeden kaynaklandığı çok iyi bilinmektedir. Çok kutuplu bir yapı için çalışmaların yapılıyor olması bu gerçeği gizleyemez.
Son yapılan Senato ve Temsilciler Meclisi seçim sonuçları dengelerin değişmesine neden olmuştur. Bu hususu fırsat olarak gören Amerikan Ermeni Ulusal Komitesi =ANCA= bu seçimlerde destekledikleri adayların yüzde 90’ından fazlasının seçimleri kazandığını açıkladı. Bu nedenle önümüzdeki dönemde bu örgütün etkinliğinin daha fazla hissedileceğini söylemek durumundayız. Görevden ayrılmasına sayılı günler kala Paluze affedersiniz Bayan Pelosi’nin Ermeni tasarısına sarılmasını bu çerçevede kaydetmek istiyoruz.
LOBİLERİN EGEMENLİĞİ
Lobilerin egemenliklerini arttırarak sürdürdükleri Amerika Birleşik Devletleri’nde, Ermenilerin de boş durmadıkları yıllardır biliniyor. 2015 yılına hazırlandıkları bilinen lobiciler, baskılarını arttırmakta kararlı görünüyorlar. Yapılan bir kaç görüşme veya rica ile ertelenen tasarının daha ağır içerikte gündeme taşınmayacağının güvencesini hiç kimse veremiyor. Bu güne değin yaşananlardan sonra siyasetçilerin zafer kazanmış komutan gibi açıklamalar yapmasını iç politikaya yönelik olarak değerlendiriyoruz. Bu husus ise anlaşılır gibi değildir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın da politikalarını, gerçeklerle örtüşen bir yaklaşımla ortalık yere koymaları gerekmektedir. Türkiye’yi ilgilendiren veya ilişkilendirilen diğer bütün konularda da benzer yaklaşımın sergilenmesi ve politikaların buna göre düzenlenmesi kaçınılmazdır. Konfüçyüs, “Hükümet etmek doğruluk demektir. Eğer doğru yönetirsen kimse doğru olmamaya cesaret edemez” diye yıllar öncesinden sesleniyor. Yıllardır ertelenerek bir türlü çözülemeyen Kıbrıs uyuşmazlığının da önümüzdeki dönemde çözüme ulaşamayacağını sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyoruz. Her iki halkın da bir arada yaşamak istemediklerini sıklıkla yinelenen anketlerin sonuçları göstermektedir. AB’nin merkezi olarak kabul edilen Belçika, yeni yıla bölünme kuşatması altında girdi. Dil konusunda uzlaşamadıkları için ülke fiilen ikiye bölünmüş durumdadır. Üçüncü bölge olarak görülen Brüksel merkezi ise şimdilerde konumunu korumaya çalışmaktadır. Lahana tarlaları çok geniş olduğundan şimdilerde çıkarları gereği durumlarını koruyacaklardır.
AB, son dönemde çıkarlarını koruyabilmenin peşinde koşmaktadır. Para birliği konusunda kriz yaşamaktadırlar. Birliğin kurulduğu günlerden günümüze dek geçen zaman diliminde bu kadar ağır bir krizi yaşamamıştır. Türkiye’nin AB üyeliğinin de gelinen bu aşamada tıkandığını söylemek olasıdır. Zorla güzelliğin olmayacağının da artık görülmesi gerekiyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Ankara’yı ziyaret etmiş olan Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, “Kıbrıs sorununun, buradaki kördüğümün çözülmesi gerekiyor. Bunun sadece adanın ekonomik açıdan gelişmesine değil, aynı zamanda istikrar ve bütün bölgedeki, Doğu Akdeniz’deki iyi komşuluk ilişkilerine katkısı olacaktır” diyordu. Adadaki uyuşmazlığı sorun olarak görenlerin yeni yılda bu söylem ve konumlarını değiştirmeleri gerekiyor mu ne…
Sağlıkla geçecek bir yıl diliyoruz…
SEVGİ ile kalınız…