Çözümün Dayatmalısı

“Kıbrıs Türk halkı, milliyetine olduğu kadar dinine de bağlı kalmış, Türk-Müslüman olarak savaşını vermiştir… Dinimize kimsenin dil uzatmasına müsaade etmediğimiz gibi, medeniyetin insanoğlunu refah ve saadete götürecek yollarını da görmemek için gözlerimizi kapamadık. Eğer Kıbrıs’ta dünyanın tanımaya mecbur olduğu bir Türk halkı bulunuyorsa bunu her şeyden evvel medeniyetin kapılarını zorlayıp içeri girebilmemize borçluyuz… Bunları yaparken ne dinimizden bir şey kaybettik ne de Allah’a ve Peygamber’e olan inancımızdan.” 1976
Dr. Fazıl KÜÇÜK

Tarihteki yerini alması için gönderdiğimiz 2011 yılında hiçbir şekilde bırakın düşünmeyi anmak bile istemiyoruz. 2012 yılını bu açıdan baktığımızda ülkemizin bulunduğu coğrafyada kuyruklu dananın kalmayacağını kaydetmek istiyoruz. Bölgede isminin yanlış konduğuna inandığımız Arap Baharı’nın bahardan başka her şeye dönüştüğünü söylememiz olasıdır. Bu coğrafyada 2012 yılında da yaşanmakta olan iç çekişmeler çekişme ötesine geçmeye adaydır. Önümüzdeki günlerde Arap Baharı söylemini dillendirene de rastlamayacağız.
Bölgede yüzer gemi görünümünde olan Kıbrıs adasındaki uyuşmazlık yeniden boyutlanarak gerginleşecektir. Adada uyuşmazlığa çözüm aranırken New York’ta yapılacak görüşmelerin dönüm noktası olabileceğini kaydetmek durumundayız. Aradan geçen uzun soluklu süreçte benzer söylemlerin yapıldığı biliniyor. Bu toplantıdan sonra BM’nin havlu atma olasılığının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Görüşmenin başarılı geçmesi zorunludur, görüşmeler başarılı geçecektir diyerek dayatma ile uyuşmazlığın çözülemeyeceğinin de bilinmesi gerekiyor. Ada çevresinde bulunduğu açıklanan doğalgazın, uyuşmazlığın çözümüne ivme kazandıracağı beklentisi yaygın bir kanıdır. Uluslararası hukuk kurallarına saygı çerçevesinde bulunacak olan çözüme kimsenin karşı çıkmayacağını düşünmek istiyoruz. Bu noktada doğalgazı bulan Noble Şirketi’nin konumu da önemli bir etken olacaktır. Adı geçen şirketin bölgedeki uluslararası alanda üç ayrı noktada yaptığı araştırmalar sonrasında doğalgaz bulduğunun da unutulmaması gerekiyor. Bu nedenle bölgede çok yönlü dengeler oluşmuştur.

BM’NİN HAVLU ATMASI

Oluşan bu dengeler ışığında Kıbrıs Türkleri’nin konumu önemli bir etken olarak ortalık yerlere çıkmaktadır. Bunun ötesinde Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan ülkelerin konumu da önemlidir. İngiltere ile Yunanistan dengeleri oluşturan ülkelerin ön sıralarında yer alıyorlar. Gelinen bu noktada BM’nin havlu atmayı düşünüyor olması ki son dönemde Rum basınında tonlarca haber ve değerlendirmeler yer almaktadır. Uyuşmazlığın çözümünü AB’ne havale etmesi demek olacaktır. BM’in “Beyaz kitap yayınlayacağı da duyuruluyor. Olayların başlangıcından günümüze dek bütün yaşananların anılan kitapta yer alacağı duyumları olduğunu da kaydetmek durumundayız. Kıbrıs uyuşmazlığında açıktan taraf olan ve geleceği her geçen gün tartışmalı olan AB’nin bünyesi içerisine taşınmak isteniyor olmasını us dışı bir durum olarak değerlendiriyoruz.” Böyle bir durumun ortalık yerlere çıkarılması adadaki uyuşmazlığı pekiştirecektir. AB’nin dönem başkanlığına hazırlanan mendil büyüklüğündeki ülke 13 bölgeye ayırdığı münhasır Ekonomik Bölgelerden 12. sini ihale ederek arama çalışmalarını başlatmıştı. Şimdilerde geriye kalan diğer alanlar içinde uluslararası ihale açma çalışmalarını sürdürüyor. Hazırlıkları sürdürülen ihale koşulları Avrupa Resmi Gazetesi’nde yayınlanacaktır. Yapacakları bu uygulamayı “Egemenlik haklarının kullanımı olarak duyuruyorlar. 2. Tur imtiyaz hakkı ihalesinin 11 parseli kapsayacağı duyuruluyor. Afrodit bölgesi olarak tanımladıkları 13. parseli şimdilerde ihale etmeyi de düşünmediklerini açıkladılar. Bu yaklaşımlarını müzakere sürecinde ortalık yerlere koymaya çalıştıkları yeni dönem stratejileri olarak okumak gerekiyor mu ne…

Sevgi ile kalınız…
Benzer Videolar