Çözülmemenin Çözümü
“Bu Evkaf bizim, para bizim, her şey bizim. Fakat onun kazancı Türk’ten başkasının kasasını şişirten bir ocak!.. Ne kadar yazık değil mi? Ne tezattır bu!.. Bir vakitler bu adanın fatihlerinin kendilerinden sonra gelecek evlatlarına parlak ve müreffeh bir istikbal yaratmak için dişinden tırnağından, eğlencesinden, her şeyinden feda ederek bıraktıkları servetler bugün ne oluyor? Nereler gidiyor?. 1945
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Dünyamız özellikle çevremiz kan gölüne dönmüş durumda. Kendisinden olmayan veya kendisi gibi düşünmeyenlere karşı değişik isimlerle kurulan terör örgütleri kan kusturuyorlar. Kan kusturmakla kalmadıkları gibi etnik temizlik yapıyorlar. Bir dönem benzer işlemleri yapan kullanımdan kaldırılan bazı terör örgütlerinin başlarına veya sonlarına harfler ekleyerek olmazsa yeni sözcüğünü kullanarak eylemler yapıyorlar. Bilindiği gibi 1950’li yılların ürünü olan Eoka terör örgütünün ABC’si kullanıma sunuldu. Şimdilerde silahsız oldukları izlenimi veren yeni örgütlerin olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
Geçen günlerde Belfast’ta bir cezaevi görevlisine yapılan saldırıyı “Yeni IRA” isimli bir örgüt üstlendi. Adı geçen örgüt, İngiliz İmparatorluğu’na karşı Paskalya Ayaklanmasının 100. yılı yaklaşırken bu eylemi yaptığını duyuruyordu. Eylem 24 Nisan 1916 tarihinde yapılmıştı. Bu olayın suyun uyuyup düşmanın uyumadığının tipik bir göstergesi olarak okuması gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Terör saldırılarının bu denli artması silah üreten sanayicilerin gelirlerinin artmasının nedeni oluyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’nün verilerine göre 2015 yılında silah satışlarının yüzde 1 artışla 1.68 trilyon dolara ulaştığı kaydediliyor. Silahlanmaya ayrılan bu kaynağın insani amaçlar için kullanılması halinde dünyanın daha farklı bir dünya olacağını sizlerde kabul ediyorsunuz.
İNGİLTERE’NİN AB’DEN AYRILMASI
İngiltere’nin AB’nden ayrılması tartışmaları devam ederken Finlandiya’nın da birlikten çıkmak için çalışmalar başlatılmasının bir rastlantı olmadığını belirtmek istiyoruz. Finlandiya Parlamentosu’na sunulan 100 bin civarında imzanın olduğu konuya ilişkin bildiri, birliğin geleceğini iyice tartışılır noktaya taşıdı. Kendi içlerinde tartışmalı olan yapının kimyasını Suriyeli sığınmacıların iyice bozduğunu söylemek olasıdır. AB’nin kimyasının bizlerin kimliğine de uymadığını hemen herkes biliyor. AB’nin Hıristiyan kimliği Türkiye’nin üyeliği konusundaki engellerin birincil nedenidir. Haziran ayından itibaren 80 milyonluk Türk halkına serbest dolaşım hakkının verilmeyeceğini bu yapının varlığı göstermektedir. Yapılması gereken, Türkiye’nin birlik içinde olmadan da bu ülkelerle olan ilişkilerini ikili anlaşmalarla sürdürebilmesidir. Bir gözünün görmediği kabul edilen adaletin terazisinin doğruyu geç de olsa tarttığı kabul ediliyor. İngiltere ile Arjantin arasında 1982 yılında savaş çıkmasına neden olan Falkland Adaları tartışmasına son nokta konuldu. BM Kıta Sahanlığı Komisyonu tarafından verilen kararla Arjantin’in haklı olduğuna karar verdi. Komisyon Arjantin’in Atlantik Okyanusu’ndaki karasularını 1.7 milyon kilometre kare olarak genişletti. Alınan bu karar sonrasında Falkland Adaları da Arjantin karasuları içinde yer alıyor. Adı geçen adaları kendi egemenliği altına almak isteyen Arjantin bu kararla zafer kazanmış oluyor. Yarım asrı aşan bir süredir Kıbrıs’ta yaşanmakta olan uyuşmazlık konusunda da BM ilgililerinin de tıpkı Falkland Adaları kararında olduğu gibi gerçekçi bir karar vermeleri gerektiğini istiyor ve bekliyoruz. Karşı tarafın sıklıkla işine gelen konuları kafa karışıklığı yaratmak için bilgiler sızdırdığı biliniyor. Yapılan son açıklamada “Yeni Kıbrıs Cumhuriyeti” ismi öne çıkarılıyor. Eskisinden ne bekledik ve ne bulduk ki yenisinden umutlu olalım. Kaldı ki yapılan bir kamuoyu araştırmasında bu öneriye Rumların yüzde 86 oranında karşı çıktıklarını da anımsatmak istiyoruz. Gelinen bu noktada bir gerçeğin artık görülmesi gerekiyor. Yıllardır yapılan müzakerelerde Kıbrıs Türklerine verilmesi düşünülen hakların 1959 – 1960 Anlaşmaları ile verilen hakların gerisinde olacağını gösteriyor. Adı geçen Anlaşmalarla verilebilecek hakların azamisinin verildiğini daha fazlasını veremeyeceklerini sıklıkla yineliyorlar. Yeni yapı içerisinde önemli olan tek husus vardır. O da kurulacak olan yeni yönetim şeklinin İdari Federasyon yerine Bölgesel Federasyon yapısı şeklinde olacağı gerçeğidir. Sözcük oyunlarına gerek kalmadan gösterilecek bir duruş belki Falkland Adaları kararını getirmeyebilir. Buna karşın yapılması gereken çözüm adına çözülmenin önlenmesidir. Bölgesel Federasyon yapısının kullanacağı yetkilerin bir köy muhtarına tanınacak düzeyde olmaması gerekiyor mu ne?