Çözümün Kalıcılığı
“Biz Türkler, yaratılış itibarıyla kimsenin suçunu yüzüne vurmayız. Böylelikle karma partilerde Rumlar, davetli Türklerle yarenlik ederken ‘liderlik olmasa, siyaset olmasa iki halkın bir arada yaşayabileceği’ edebiyatını yayarken nezaketsizlik olmasın, hır çıkmasın diye mukabelede bulunmayan ‘Türk centilmenler’ istemeden Rumların davasına hizmet ediyordu. Çünkü yabancılar, bu manzarayı görüyor ve hakikaten iki halkın arasında ayrılık yoktur kanısına varıyordu. Haklı olduğumuz davalarda sesimizi duyurmalıyız. Toplantılarda, partilerde Türk olarak ve halkımızı temsilen bulunduğumuzu hissettirecek bir tutum içinde olmalıyız. Sahte dostluk şakaları altında bir halkın sesini, sözünü ve davasını hiçbir zaman unutturmamalıyız.” 1981
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda şimdilerde çözüm toto oynandığını söylemek fazladan abartı olmasa gerek. Uyuşmazlığın bir yıl içinde çözüleceği umudunu taşıyanların hangi bir yılın yanıtını da vermeleri gerekiyor. Bu söylem yıllardır söylene söylene adeta yalama oldu. Nice bir yılları gerilerde bırakarak bulunduğumuz noktaya gelmiş bulunuyoruz. Kıbrıs Türkleri sürekli olarak çözümü arayan ve ısrarla isteyen taraf olmasına karşın Rumların ısrarlı ve kasıtlı isteksizliği çözümsüzlüğü körüklemektedir. Çözümsüzlükten en fazla zararı Kıbrıs Türkleri çekmektedir. Bunun ötesinde de uygulanan ambargolar altında adeta inim inim inletilmektedirler. Bu uygulamanın dünyada bir başka örneğinin olmadığının da bilinmesini istiyoruz. İşgal altındaki ülkelerin yurttaşları bile seyahat özgürlüğüne sahiptirler. Dünya kamuoyu Rum tarafının çözüm masasına laf olsun torba dolsun diye oturduğunu kabul etmeye başladılar. Çözümün Maraş’ın geri verilmesi ve doğalgaz temeline oturtulduğu noktada yine çözümsüzlüğe çağrı çıkarmış oluyorlar. Bay Anastasiadis ise bu görüşünü “Hükümet olarak, Kıbrıs sorununda ekspres prosedürlerle alelacele çözümleri kabul etmediğinizi ortaya koydunuz”. Ulusal Konsey’de yaptığı konuşmada bu yaklaşımını ortalık yerlere koyuyordu. Bunların ötesine geçerek Makarios’tan emanet aldıkları “Milli Dava”ya ihanet etmeyeceğini söylüyor olması yukarıda da kaydettiğimiz gibi nice bir yılları boşa harcayacağımızın da göstergesi olarak kabul ediyoruz.
ÇÖZÜM EMPOZE EDECEK GİRİŞİMLER
Garantör ülke olarak Türkiye’nin çözüme ilişkin önerilerini sürekli olarak “sorumsuz, tahrikkâr ve tek yanlı adımların devamı” olarak tanımlayanlar bu söylemleriyle kendilerini tanımlamış oluyorlar. Böyle bir ortamda AB üyesi İrlanda’nın “Kıbrıs’ta çözüm empoze edecek herhangi bir girişimi kabul etmeyeceğini” açıklaması ise ilginç bir durumdur. Çünkü mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideninin geçtiğimiz ay Fransa’yı ziyareti sırasında Avrupa Konseyi Başkanı Bay Herman Van Rampuy’dan “AB’nin Kıbrıs sorunu için özel temsilci” atamasını istediğini kaydetmek istiyoruz. Yeni atanacak olan temsilcinin konumunu da öğrenmek durumundayız.
KIBRIS TÜRKLERİ’Nİ GÖRMEZDEN GELMEK
Adada çözümsüzlüğü körükleyen adı geçen ülkenin önde gidenleri Kıbrıs Türklerini görmezden gelerek sürekli olarak yok sayıp Türkiye ile görüşmek istedikleri biliniyor. Uyuşmazlığın 50 yıldır çözülememesi bu yaklaşımlar nedeniyle kendiliğinden ortalık yerlerde sürünmektedir. Adadaki ateşkes koşullarının ne kadar süre ile korunacağı başka bir sorundur. Almanya’nın yayın kuruluşu “Deutsche Welle”nin “Rusya’nın adada askeri varlık sağlamak için Rumlarla görüşmelerin ortasında bulunduğunu” söylemesi bölgedeki egemenlik alanlarına sahip olmak istemelerinin yeni bir çıkışıdır. Değişik ülkelerin bölgede egemen olma istekleri yıllardan beridir biliniyordu. Bu koşullara koşut olarak Birleşik Amerika Devletlerinin adadaki işgüderi Bay John Koeing, “Kıbrıs müzakereleri makul bir süre içerisinde federasyon çözümünü gündeme getirmelidir. Müdahil taraflar arasında kısa süre önce yapılan görüşmeler, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için iyi zemindir” diye konuşuyordu.
Bu güne değin Federasyon başta olmak üzere pek çok ortak zemin arayışlarından çözüme ulaşılamadığını Bay işgüderin de bildiğine inanıyoruz. Kıbrıs Türklerinin Rumlarla yeniden ortaklık kurma isteklerinin olmadığının bilinmesini istiyoruz. Adanın tek sahibi olduğunu kabul ettirmeye çalışanlarla birlikte olmak istemiyoruz. İki komşu devlet olarak adada kalıcılığımızı pekiştirmek istediğimizi de kaydediyoruz. Sıklıkla yineliyoruz. 50 yıldır çözülemeyen veya çözülmek istenmeyen Kıbrıs uyuşmazlığı için yeniden düşünme zamanının geldiği inancındayız. Bu nedenle “Kıbrıs ‘ta yeni çözümlere gereksinimimiz vardır. Bu güne değin yapılan müzakerelerde çözüme ulaşılamadı. BM’nde yeni çözümleri düşünmesi gerekiyor. Adadaki çözüm, barışın da güvencesi olacaktır diyoruz. Tıpkı 20 Temmuz 1974’de olduğu gibi.
Önümüzdeki dönemde Ekim 2013 ayında mı olacak 2014 yılı başlarında mı olacak başlatılacak olan çözüm görüşmelerinde “iki devletli çözüm müzakerelerinin” başlatılması gerekiyor mu ne...