Çocuklarımız
Haftada yedi tane gün ve bu günlerin yedi tane ismi vardı ama hiçbir
Pazar veya Salı ya da Çarşamba diğer bir Pazar veya Salı ya da
çarşambayla isimleri aynı olmakla beraber birbirinin aynı değildi.
Zaman geçiyordu ama bir anı bir anına benzemediğinden biz onun
geçtiğini anlamıyorduk, dahası onun değişmediğini sanarken kendimizin
şeklinin dahi zaman içinde ne kadar değiştiğinin farkına bile
varmıyorduk. Düşündüm de daha dün çocuktuk peki ya bugün çocuklarımız?
Onlar da büyüyorlar, az zaman sonra da karnelerini alacaklar. Milli
eğitim programı çerçevesinde bu yıl ki eğitimlerinin ve çabalarının
karşılığını rakamsal olarak öğrenecekler. Peki ya sonra?
Çocuklarımızı ne kadar düşünüyoruz? Çocuk olduklarını biliyoruz ama neye ihtiyaçları var onlara sormuyoruz. Harçlık verip rahat ediyoruz. Ancak aslında sorunun harçlıklarını verdikten sonra başladığını unutuyoruz. Çünkü harçlıklarını nerde harcadıkları konusunda hiçbir fikrimiz yok. Sokakta oyun oynamaya gönderiyoruz fakat orada kiminle ne yaptıklarını onu rahatsız etmeyecek bir biçimde araştırmıyoruz. Hele, hangi hayalleri kurduklarını ve bunu gerçekleştirmek için ne planları olduğunu hiç sormuyoruz. Hangimiz çocuklarımızın bugün ve gelecekte yapmayı hiç istemedikleri şeyin ne olduğunu biliyoruz? Bunu bilmeden onları başarılı bir geleceğe nasıl teslim etmeyi düşünüyoruz. Çocuklarımız hangi çizgi filmi seyrederler ya da hangi filmleri izlerler, seyrettikleri filmde hangi kahramanı beğenirler, kimin gibi olmak isterler. Neden kitap okumazlar niçin okulda ders aralarında derste olduklarından daha fazla mutlu olurlar. Öğrenmek nasıl olurda onlara ağır gelir v.b gibi daha nice sorular…
Düşündüm de halkla çok iç içe olanlarımız bilirler, çocuklarımızla ilgili yaptığımız her şeyde mutlaka bir endişemiz vardır. Ancak amacımız yoktur. Amacımız olmuş olsa da yukarıdaki soruların cevaplarını tam olarak bilemediğimizden ve çocuk dünyasının bizi içine alıp yutacak kadar geniş olmasının vermiş olduğu korkudan, endişelerimiz hep onların gelecekleri hakkındaki umutlarımızın fersah fersah önüne geçmiştir.
Bunları bugün neden mi yazdım? Dün katıldığım ve katıldığım için de çok sevindiğim örnek çalışma seçilen Birleşmiş Milletler kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunması ve geliştirilmesi ortak programı ile ilgili panelin bana düşündürdüklerinin başlangıç aşaması bunlardı. Dünkü panelde anlatılanlar ve dağıtılan kitapçıklarda yazanların hepsi çok ince araştırmalar sonunda yapılan haklı tespitler ve çözüm önerileriydi. Ancak yinede gözden kaçmaması gereken ailelerin, çocuklarının dünyasına girmeye, onları anlamaya, kendi çocuklarının dünyalarında, onların gelecekteki becerilerini çocuklarıyla beraber birlikte keşfetmeye ve korkularını çok öncenden onların dünyasına girip çocuklarımızla el ele vererek bulup yok etmeye cesaretlendirilmesi olduğudur.
Çocuklarımızı ne kadar düşünüyoruz? Çocuk olduklarını biliyoruz ama neye ihtiyaçları var onlara sormuyoruz. Harçlık verip rahat ediyoruz. Ancak aslında sorunun harçlıklarını verdikten sonra başladığını unutuyoruz. Çünkü harçlıklarını nerde harcadıkları konusunda hiçbir fikrimiz yok. Sokakta oyun oynamaya gönderiyoruz fakat orada kiminle ne yaptıklarını onu rahatsız etmeyecek bir biçimde araştırmıyoruz. Hele, hangi hayalleri kurduklarını ve bunu gerçekleştirmek için ne planları olduğunu hiç sormuyoruz. Hangimiz çocuklarımızın bugün ve gelecekte yapmayı hiç istemedikleri şeyin ne olduğunu biliyoruz? Bunu bilmeden onları başarılı bir geleceğe nasıl teslim etmeyi düşünüyoruz. Çocuklarımız hangi çizgi filmi seyrederler ya da hangi filmleri izlerler, seyrettikleri filmde hangi kahramanı beğenirler, kimin gibi olmak isterler. Neden kitap okumazlar niçin okulda ders aralarında derste olduklarından daha fazla mutlu olurlar. Öğrenmek nasıl olurda onlara ağır gelir v.b gibi daha nice sorular…
Düşündüm de halkla çok iç içe olanlarımız bilirler, çocuklarımızla ilgili yaptığımız her şeyde mutlaka bir endişemiz vardır. Ancak amacımız yoktur. Amacımız olmuş olsa da yukarıdaki soruların cevaplarını tam olarak bilemediğimizden ve çocuk dünyasının bizi içine alıp yutacak kadar geniş olmasının vermiş olduğu korkudan, endişelerimiz hep onların gelecekleri hakkındaki umutlarımızın fersah fersah önüne geçmiştir.
Bunları bugün neden mi yazdım? Dün katıldığım ve katıldığım için de çok sevindiğim örnek çalışma seçilen Birleşmiş Milletler kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunması ve geliştirilmesi ortak programı ile ilgili panelin bana düşündürdüklerinin başlangıç aşaması bunlardı. Dünkü panelde anlatılanlar ve dağıtılan kitapçıklarda yazanların hepsi çok ince araştırmalar sonunda yapılan haklı tespitler ve çözüm önerileriydi. Ancak yinede gözden kaçmaması gereken ailelerin, çocuklarının dünyasına girmeye, onları anlamaya, kendi çocuklarının dünyalarında, onların gelecekteki becerilerini çocuklarıyla beraber birlikte keşfetmeye ve korkularını çok öncenden onların dünyasına girip çocuklarımızla el ele vererek bulup yok etmeye cesaretlendirilmesi olduğudur.