Dış politika-strateji-milli irade
Türkiye, kendi içinde geleceğe dair kararlarını milletine danışmak suretiyle almaya çalışırken, hiç şüpheniz olmasın tüm dünya, Türk milletinin vereceği bu kararı ve bundan sonra da alacağı her kararı, gitgide artan bir merak, ilgi ve zaman zamanda tepkiyle izlemeye devam edecektir. Çünkü Türkiye’nin millet iradesine dayanarak alacağı her karar, küresel politikalarda daha fazla etki yaratan sonuçlar ortaya koyacak ve bu sonuçların etkileri diğer ülkeler tarafından da daha güçlü bir şekilde hissedilmeye, algılanmaya başlanacaktır. Bu açıdan, Türkiye’nin gücü kazanacağı demokratik ivmeye bağlı olarak, her geçen gün artacaktır. Türkiye’nin bundan sonraki dönemlerinde göstereceği performansını belirleyen rakamların, ülkenin demokratik gelişimiyle paralellik göstereceği aşikârdır. Ancak Türk dış politikasının son 5 yıldır çeşitlenmesi ve kendisine rol biçilen ülke konumundan hızla uzaklaşıyor olması, tesir alan ülke değil tesir eden ülke olmaya azmetmesi, ülkenin bundan böyle dünyadaki gelişmelerden daha fazla etkileneceğine de kesinlik kazandırmaktadır. Türkiye’nin içe dönük ve neme lazımcı, aşırı ihtiyatlı yani amiyane tabiri ile “Suya sabuna dokunmayan” bir dış politika izlemesini hiç kimse beklememelidir. Eğer böyle bir beklenti içine girilir ve ülke eski dış politika seyrine döndürülürse, Türkiye’nin yeni bir kurtuluş mücadelesi vermesi gerekecektir.
ROL MODEL ÜLKE
Bugün ülkenin dış politikasına yön verenler, stratejileri belirlerken, ülkenin küresel politikalarına çok daha geniş bir perspektifte bakarak, ülke stratejilerine derinlik kazandırmakta ve ülkenin dış politika gemisini sığ sulardan, derin ve daha güvenli sulara çekmektedir. Dikkat edildiğinde artık hiç kimse, Türkiye için “Ilımlı İslam ülkesi” ya da “Rol model ülke” tabirini kullanmamakta, hatta bu sözleri kullanmamaya özen göstermektedir. Laiklik endişesi olanlarında, artık bu söylemleri duymuyor olmalarından dolayı daha mutlu ve güvende olmaları gerekir. Çünkü Türkiye, “model veya rol model” ülke olmaktan, içerde tesis edilmeye çalışılan demokrasi ve dışarıda uluslararası konjonktürü, milli iradeyi dikkate alarak gözleyen ve böylelikle şekillendirilen dış politika sayesinde “lider ülke” konumuna hızla yükselmektedir. Türkiye yakın kara parçaları diye tabir edilen saha ile ilişkilerini, “komşuları ile sıfır problem” temelinde şekillendirmeyi amaç edinmiş ve bu amacını gerçekleştirirken de, dış politikanın birçok tabusunu yıkmıştır. Ülkenin demokratik olgunluğu geliştikçe ve alınan kararlar millet iradesine dayandırıldıkça Türkiye sadece bölgesinde değil; hızla küresel bir güç olma yolunda ilerleyecek ve küresel barışın devamlılığı, insanlık ailesinin refahı için, dünya siyasetine hatırı sayılır bir iz bırakacaktır. 19. yüzyılın üzerinde güneş batmayan sömürge imparatorluğu İngiltere’nin, 20. yy ikinci yarısından sonra kaybettiği sömürgeleriyle birlikte hareket etme kabiliyeti geliştirerek, dünya siyasetinde elde ettiği nüfuza bakıldığında, 20. yy ilk çeyreğine kadar küresel siyasette hüküm sürmüş ve asla sömürgeci olmamış büyük bir imparatorluğun varisi Türkiye Cumhuriyetinin, 21. yy da küresel siyaseti geçtiğimiz yüzyılın kader ortaklarıyla birlikte belirleyici olması çok yadsınacak bir durum olmamalıdır. Türkiye için bunun dışında bir yol izlemesini Türkiye’ye dayatmak, ülkeyi ve sahip olduğu stratejik derinliği tanımamak, yerinde tanımlamamak ve ülkenin istidat ve kabiliyetlerinden gaflet etmekle eşdeğer bir istemdir.
Bundandır ki ülkenin demokratik alandaki tüm engelleri aşması, milli iradeyi sınırlayan yasama, yürütme ve yargı alanındaki bütün çizgileri ortadan kaldırması esas teşkil etmektedir. Millet bugün ve daha uzunca bir zaman, bu kararları verip vermemenin danışıldığı yegâne hakem olacaktır. Milli iradeye danışılarak alınan her karar milletin doğal desteğini arkasına alacağından alınan kararların başarısı daha çabuk ve çok daha hissedilir olacaktır….