Damdaki Saksağanlar..

“Grev, demokrasi ile beraber doğmuş, beraber yaşayacaktır. Yalnız bu silahı ellerine alanların onu kullanmasını çok iyi bilmesi, hesaplaması gerekir. Aksi halde iki tarafı keskin olan bu ‘niyet’ elinde bulunanı da yaralayabilir”.

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesinde, toplumun ilk toparlayıcısı olmasının yanı sıra, cemaatten devlete gidilen acı dolu süreçte bu ince yolun önderi olmuştur. Türk bayrağının göndere çekilmesinde bayrak, Dr. Fazıl Küçük idi. Yine Türk bayrağının yanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağının da göndere çekilmesine yaşamının son günlerinde tanık olmuştur. Bunları yaşamış olmanın huzuru içinde bedenen aramızdan ayrıldı. Aradan geçen 27 yıllık zaman diliminde Kıbrıs Türkleri varlıklarını kanıtlamak için mücadelelerine devam ediyorlar. Bedenen aramızdan ayrılışının 27. yılında O’nun adına düzenlenen bir dizi etkinliğe katılmış olmanın huzurunu da yaşıyoruz. Düzenlenen anma toplantılarında bir kız öğrencinin, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin doğma fikrinin 1906 yılı olarak tanımlaması” duygulu anlar yaşattı. O’nun ilkelerinden ayrılmadan yetişmekte olan gençlerimizle bir kez daha onur duyduğumuzu da kaydetmek istiyoruz. Yürütmekte oluğumuz çabaların boşa gitmediğini görmek ve yaşamak geleceğe olan güvenimizin göstergesidir.

İÇ POLİTİK GELİŞMELER

Bu güzellikler karşısında iç politik gelişmelerin çözümünü ilgili taraflara bırakmak istiyoruz. Sendikacılarla siyasetçilere bu noktada ağır sorumluluk düştüğünü anımsatmakla yetiniyoruz. Bu ortamda Yunanistan’ın en önde gideninin Erzurum’da yaptığı saldırgan konuşmasına gerekli yanıtın verilmediğini de belirtmek durumundayız. Önceleri 32 dişini göstererek gülen Bay Papandreu, şimdilerde ağzındaki en gerilerde kalan dişlerini ortalık yere çıkarıyor. Bu cüretinin karşısında bu Bay’a, tarihsel gerçeklerle gerekli yanıtın verilmesi gerekiyordu diye düşünüyoruz. Dolapta bulunan dolmalardan söz eden bu baya biraz olsun tarih dersi vermek gerekiyor. 15 Temmuz 1974 gününde ülkesini yöneten albayların, adada Makarios yönetimine karşı darbe yaptıklarını her halde biliyordur. Çünkü kendisi o günlerde ülkesinde bulunmuyordu. Darbecilerden canını zor kurtaran Makarios, İngilizlerin marifeti ile adadan ayrılarak soluğu New York’ta aldı. Bu kişinin 19 Temmuz 1974 günü BM Güvenlik Konseyi’nin tutanaklarında yer alan konuşması beklenmeyen bir konuşma olarak tarihe geçmiştir. Anılan kişi, Kıbrıs’ın Yunanistan tarafından işgal edildiğini söylüyordu. Sadece Rumların değil Türklerin de tehlike içinde olduklarını ve can güvenliklerinin bulunmadığını söylüyordu. Garantör ülkelerden birisinin bu durumu ortalık yerden kaldırmak için müdahale etmesi gerektiğinin altını çiziyordu. Doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti, bu çağrıya değil uluslararası hukuktan doğan garantörlük hakkını 20 Temmuz 1974 gününde kullanarak adaya müdahale etti. Bu nedenden olacak aynaya bakmadan konuşanlar şimdilerde Türkiye’yi işgalci olarak tanımlıyorlar.

15 TEMMUZ DARBESİ

15 Temmuz darbesi sonrasında terhis edilerek adadan ayrılmakta olan Yunan askerlerinin bir kısmı, Türkiye’nin müdahalesi sonrasında geriye dönerek çarpışmalara katıldılar. Bu sırada ölen askerlerden birisinin babası Yunanistan hükümeti aleyhine dava açtı. Uzun süren bir yargılama sonrasında karar 21 Mart 1979 gününde açıklandı. 2659/79 sayılı dosyadaki bu kararla, Türkiye’nin müdahalesinde yasa dışılığın olmadığı ve haklı olduğu karara bağlanıyordu. Kararda Yunanistan hükümeti ile albaylar cuntasının suçlu oldukları belirtiliyordu. Bu haberlerin Yunanistan basınında yer aldığını da kaydetmek istiyoruz. Dönemin Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in bu kararın değiştirilmesi yönünde yaptığı baskılar yargıçlarca reddedilmiştir. Bu gelişme üzerine Başbakan, Bu kararın saklanmasını istiyor. “Karar düşmanımızın eline geçerse Helenizm’in tamiri mümkün olmayacak şekilde darbe alacağını” söylüyordu. Bu gerçekler ortalık yerde dururken siyasetçilerin verdikleri yanıtların doyurucu olmadığının da bilinmesini istiyoruz. Saldırı dolu açıklamaya karşın AB’nin önde gideni Genişlemeden Sorunlu üyesi Bay Fülle, Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda iki lideri sorumlu olarak görüyor. Türkiye’nin de AB’ne karşı yükümlülüklerini yerine getirmesini istemesi anlaşılır gibi değildir. Kendi içindeki sorunları çözmekte zorlanan AB’nin bu yaklaşımı,“Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” söylemi ile örtüşüyor mu ne…

Sevgi ile kalınız…

 

 

 

 

 

Benzer Videolar