Debreli Hasan Kozluköy’de ne arıyordu?
Rumeli Türküleri içinde en ayrıcalıklısı, hiç kuşkusuz Debreli Hasan’ın hikâyesinin anlatıldığı epik halk türküsüdür. Bu kültüre kendisini adamış bir Rumeli sevdalısı olarak, ben de bu türkünün izini sürmekten adeta define peşinde koşarcasına haz alırım. Rumeli Türk Kültürü’nün genetik kodları bu türkünün nağmelerinde gizlidir sanki. Ecel şerbetini ölmeden içen Debreli Hasan’ın, suyundan bir tas bile içilemeyen Drama Köprüsü’nün ve dağlarda yankılanan martini seslerini Drama mahpusundan dinleyen Karakedi’nin ardından yakılan bu efsanevi türkü, 600 senelik bir medeniyetin folklorik marşı gibidir. Peki, kim bu Debreli Hasan? Nerde doğmuş, nerde yaşamış, niye dağa çıkmış, dağda ne yapmış, ne zaman ölmüş, mezarı nerde… Bu soruların cevabını bulmak için epeyce kafa yordum, yüzlerce insanla görüştüm, birbirinden çok farklı hikâyeler derledim. Adapazarı’ndan Sivas’a, İzmit’ten Samsun’a, Trakya’dan Adana’ya birçok farklı Debreli Hasan öyküsü dinledim. Hatta Yunanistan’da bile Rum kültürü içinde bu halk kahramanından bir şeyler yakalamaya çalıştım. Gördüm ki çok sayıda farklı Debreli Hasan öyküsü var: 93 harbinde (1878) Sivas’a yerleşen “Debreli” lakaplı bir sülale, “Biz onun akrabasıyız.” derken, 1900’lerin başında Adapazarı’na göç eden bir başka aile de “Debreli bizim akrabamızdı.” diyebiliyor. Samsun’da türküde sözü geçen Karakedi için “Bizim dedemizdi, hatta Debreli Hasan Karakedi’nin ta kendisiydi.” diyenler de var, “Hayır ne münasebet, Karakedi zenci kökenliydi.” diyen de… Herkesin Debreli Hasan’ı da farklı üstelik: Birisi “Kavala’da Rum yavuklusu vardı, çok çapkındı.” diye Kara Muratvari bir Debreli Hasan resmederken, öbürkü “Büyük evliyaydı, kurşun işlemezdi, dualıydı.” gibi bir ermiş portresi çizebiliyor. Hatta türkünün “De bre Hasan” diye mi yoksa “Debreli Hasan” biçiminde mi söyleneceği hususunda bile hemfikir olunamıyor. Debreli Hasan hakkında anlatılanların ortak özelliği ise kimsenin tam olarak nereli olduğunu, ne zaman ve nerde öldüğünü, mezarının nerde olduğunu söyleyemiyor oluşu…
İLK SES KAYDI RUMCA
Bu türkünün ilk sesli kaydının Rumca oluşu da ayrı bir soru işareti… Benim kişisel kanaatim, Debreli Hasan türküsünün aslında bilinenden çok eski olduğudur. Melodik altyapısı asırlar önce oluşmuş, sözleri zamanla birçok defa değişmiş, Türkçe ve Rumca versiyonları olan bir Makedonya türküsü olarak kabul etmek lazım bu türküyü. (Makedonca ve Pomakça versiyonlarını duyarsam inanın hiç şaşırmam.) Lakin şurası muhakkak ki bu eski Makedonya türküsünün bilinen Türkçe sözleri, 1910–1925 yıllarında Drama – Sarışaban – Kavala üçgenindeki sarp dağlarda yaşamış bir Rumeli efesi için söylenmiştir. Bu yöreden mübadil edilmiş Türklerin halk kültüründe son derece canlı bir “Hasan” figürü vardır. Tıpkı askere “Mehmetçik” denilmesi gibi “Hasancık” diye isimlendirilen bu destansı figürün gerçekten yaşadığına, bu dönemde dağlarda hüküm sürdüğüne, yabancı unsurların baskısı altında yaşayan Türk köylülerince kahramanlaştırıldığına hiç şüphe yok. Çayleyik köyüne iskân edilmiş Rumlar bile Çal Dağları’nda hüküm süren “Hasan” isimli bir çete liderinden ürpererek söz ediyorlar. Eminim ki bir araştırmacı, Yunan adli sicil kayıtlarında bir inceleme yapsa, o yıllarda Çal Dağı’nda Yunan jandarmasına kök söktüren Hasan isimli birisine rastlayacaktır. Öte yandan, Yunanlı bir araştırmacının dile getirdiği “Drama Köprüsü’nün aslında bu kentin yakınlarındaki Kozluköy civarında bulunan tarihi bir su kemeri olduğu” iddiasını duyanlarınız vardır. Açıkçası bu iddiayı ilk duyduğumda burun kıvırmış, hiçbir maddi delile dayanmadığı için “Turizm pastasından pay almak isteyen bir açıkgözün açıklamaları” olarak kabul etmiştim. Lakin son birkaç ay içinde Samsunlu mübadiller arasında yaptığım yeni sözlü tarih çalışmalarında “Debreli Hasan türküsünün Kozluköy’le olan ilişkisini belgeleyen yeni dizeler” duyunca bu fikrimi büyük ölçüde değiştirdim.
RAHMETLİ HÜSEYİN AMCA
Bahsi geçen sözlü tarih çalışmalarından birisini yaptığım Bafralı Hüseyin (Hasan) Erdoğan, en az 105 yaşındaydı. Kendisiyle görüştükten sadece birkaç gün sonra vefat eden bu yaşlı amcamız mübadele sırasında 15–16 yaşlarında bir delikanlıymış. Biraz ağır işitse de gerçekten son derece diri bir dimağı vardı. Onunla yaptığım sözlü tarih çalışmasını ayrı bir yazımda detaylı olarak yazmaya niyetim var.
Drama’nın Kırlıkova kasabasından mübadil edilen rahmetli Hüseyin (Hasan) Erdoğan Amcamızdan dinlediğim dizeler şunlar:
“Kozluköy Deresinde bre Hasan, (üç) silah patladı.
(Te be) koşun bakın, Debreli Hasan kimi hakladı.
At martiniyi de bre Hasan, dağlar inlesin.
Kozluköy deresinde bre Hasan, Karakedi dinlesin.”
Bu dizelerde Kozluköy’den bahsedilmesi, tek başına Drama Köprüsü’nün tarihi su kemeri olduğu iddiasını ispatlamaz, hiç kuşkusuz. Lakin Kozluköy’den söz edilen başka bazı dizelere, bir başka sözlü tarih çalışmasında da rastlayınca bunun bir rastlantı olmadığını düşünmeye başladım. Beni bu fikre sevk eden diğer kaynağım ise kayınpederimden başkası değil… Ziraat Bankası’nda yöneticilik yapan, aydın bir isim olan kayınpederim Ali Dirican’ın Çayleyik, Muratlı, Olcak gibi en önemli mübadil köylerinden gelenlerle akrabalık bağları var. Bu nedenle büyüklerinden birçok farklı memleket hikâyesi dinlemiş. Haliyle bu öykülerden birçoğu da Debreli Hasan’la ilgili ve üstelik ondan bu türkünün hiç bilinmeyen bazı dizelerini dinledim:
“Kozluköy gülleri de bre Hasan, ilkyaz(ın) açacak,
İzin ver bana Karagöz sevgilim, vaktim(iz) geçecek.
Drama’nın içinde Karagöz Hasan, sen nice gezersin?
Jandarma çavuşunu Karagöz Hasan, çizmeyle ezersin.”
Okuyucularım arasında ” Debreli Hasan’ın Kozluköy’de ne işi varmış” diye merak eden çıkabilir. Anlatılanlara bakılırsa Debreli, bu köyde bir kızla nişanlıymış. Lakin daha sonra dağa çıkınca “Ben bu kızla evlenirsem ona kötülük yaparlar.” diye düşünüp evlenmekten vazgeçmiş. Genç kız, uzun bir müddet onu beklemiş. Debreli, en sonunda kızcağıza “Artık beni bekleme, başkasına varıp evlen.” diye haber göndermiş. Düğününe de gizlice gelip yedi tane bilezik (veya beşibirlik) takmış. Anlayacağınız, böyle de şövalye ruhlu bir adammış bizim Hasancık!