Dindarlık imajı
Dindar imajına sahip olmak bazan kolaylıklar sağlıyor bazan da zor anlar yaşatıyor insana. Ama dindar olmak bu kadar tartışılmadı hiç. Dindarlık, olgu ve imaj olarak tam bir sosyolojik konu. Ama sosyologlar bu konuyla pek de ilgilenmiyor gibiler. Konuyla ilgili yazılanlar, hep bu olgu içinde olanlara veya bir şekilde hayatlarında dindarlarla karşılaşanlara kalıyor. Dindarlık, iki boyutlu veya ikiyüzlü bir maske gibidir. Samimi olduğunuz zaman karşı tarafın meşhur sorularıyla karşılaşırsınız. Acaba gerçekten samimi bir dindar mı? Yoksa fırsatları değerlendirip çıkar peşinde koşan iki yüzlü bir sahtekar mı? İnsanın dindar olması, sadece kendisiyle barışık ve içinden geldiği gibi dininin buyruklarını yaşamasına bağlı kalmayıp aynı zamanda karşıdakini de bu samimiyete inandırması gerekiyor adeta. İşte anlamaya en çok zorlandığım nokta da burası. Bir kimsenin dindar olup belirli bir dinin öğretilerine bağlı bulunduğunu varsayalım. Karşıdaki kişi de tamamen farklı veya zıt öğretilere sahip olsun. Dindar kişi ötekine kendini ne kadar şirin ve samimi gösterirse göstersin, farklı düşünüyor diye samimiyetine şüphe ile bakılacaktır. Böylece birinin dindarlık mahiyeti ya da derecesi karşıdakinin doğruları ile belirlenecektir hep.
KİME DENMELİ?
Dindar olup olmamak, samimi olup olmamakla tanımlanamayacağına göre dindar kime demeli? Dindarlık aslında insanın bir din ve öğretiye sadık olmasının bir göstergesidir. Bazan pozitif bazan da negatif anlamda kullanılabiliyor. Bir ticari araç olarak da kullanılabiliyor dindarlık. Örneğin dindar gözükmeniz size maddi bir menfaat getirebilir. Size güven artabilir ve ticarette tercih edilen taraf olabilirsiniz. Samimi değil de bir menfaat uğruna inanıyorsanız eğer, bir gün gelir daha büyük bir maddi menfaat için dindarlığı bir kazanç kapısına da dönüştürebilirsiniz. İşte bu noktada dindar olmanın kazanç getirdiği farkedildiğinde, menfaat doğrultusunda hareket ettiği farzedilen dindar, yeni bir yol çizmiş olacaktır: Dindarlıkla para kazanma yolu.
Böylece dindar insan, “Maddiyatçı dindarlık” diye ikinci bir kavram da üretmiş olacaktır. Ama tabii bu noktada dindarlık negatif anlama ulaşmış olacaktır. Son zamanlarda, daha doğrusu eski komünist rejiminden sonra bu topraklar bir dindarlaşma sürecinden geçti. Pek çok kişi dinini yaşamaya ve dindarlığını rahatça sergilemeye başladı. Aslında çok da ilginç bir tanımla karşılaştık bu devrede: inanmadan dindar olunabilirliği. Eski komünist rejimlerinden sonra yeni bir dindarlık olgusuydu bu. Herkes camiye veya kiliseye gittiği için oralara gitmek. Dine bir şekilde yeniden sarılmak. Dinin içeriğine fazla inmeden, dedelerinizden babalarınıza geçmeden, sizlere kalan bir mirastı dindarlık. Böyle bir dindarlık fenomeni bizi dinler tarihiyle uğraşmaya sevk etti ki hala orayı bir türlü aşabilmiş değiliz. Sonra da din sembolizmi ile tanıştık. Gelişigüzel, hiçbir estetik değeri olmayan mabedler inşaatı başladı. Kim daha fazla mabed inşa edecek yarışına bile girildi ve bu gayret bir dindarlık göstergesi olarak sayıldı. Sonra da cemaatler çıktı ortaya. Geçmişteki günahlarımızdan arınmaya ve dindar olmamızı kolaylaştırmaya yarayan araçlar oldular veya imaj değişikliği için güzel birer kalıp sağladılar. Dindar olmanın dünyevi faydaları saymakla bitmez.
EVRENSEL DEĞERLER
Bu kadar negatif dindarlık örnekleri içerisinde hiçbir pozitif örneği yok mu bu dindarlığın? Gerçek dindar olmanın ilk şartı, o dinin “evrensel değerler”ine bağlanmaktan geçer. Bölgedeki dinlerin hepsi semavi olmalarından dolayı tamamı bu değerler üzerinde bina edilmiştir. Dindar, ilk başta bu değerlere gönülden inanmalı. Sonra da bu değerler doğrultusunda insanlığa özlenen barışı, karşılıklı müsamahayı ve en önemlisi bir karşılık beklemeden sevgiyi getirmeye çalışılmalı. Pozitif dindar sadece kendisinin değil, bütün insanlığın mesut olmasını ve istikbalinin hayırlı olmasını düşünen kişidir. Emin, sadık, yalan söylemeyen, temizliğe önem veren, bilhassa dürüst olan ve hak yemez kişidir, gerçek dindar. Başkalarında hata aramayan, bilakis kendi hatalarını düzeltmeye çalışandır. Günah sayan değil, günah örten kişidir. Belki böylesi yoktur diyeceksiniz. O zaman dindar gözükmeye değil, bu değerleri gönlünde yaşatmaya çalışmalıdır bu tür olguya aday kişiler.