Dünya Ahret bacımsın Elena Yenge!

Bu magazin başka şey! Geçen hafta içinde Yunan Parlamentosu’nun “sarışın bombası” Selanik milletvekili Elena Rapti’nin Yeşilçam’ın yakışıklı jönü Kenan İmirzalıoğlu ile aşk yaşadığı dedikodusu, Yunanistan’da çarşıyı karıştırmaya yetti. “Ezel” dizisinin Türk başrol oyuncusunun, Allah vergisi güzelliği ile dikkat çeken genç milletvekiline “yazıldığı” haberi, ekonomik kriz nedeniyle derin sıkıntılar yaşayan Yunan kamuoyunu bir süre oyalayacağa benzer. Bizim medyanın magazin fareleri de “Mal bulmuş mağribi gibi” atladı hikâyenin üzerine. Eh, yenge güzel mi güzel, üstelik de komşu kızı, hem de bir siyasetçi… Memleket gündemine bu aşk hikâyesi ilaç gibi geldi vallahi! Efendim, Rum cenahındaki siyasetçiler ile Türk tarafındakilerin aşk öyküleri esasında hiç de yeni değildir. Hatta denilebilir ki eskiden Rum kökenli kadın siyasetçiler ile aşklı meşkli ilişkiler yaşamak şimdikinden daha revaçtaydı. Şimdinin “Neo Osmanlıcıları” daha muhafazakâr olduklarından mıdır, nedir; isimleri kâfir kızları ile birlikte anılacak olsa rezil rüsva ilan edilip piyasaya reklam olurlar herhalde! Lakin gerçek Osmanlılar öyle değildi, birader…

 

GÜZEL HOLİFER

Misal Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, oğlu Şehzade Orhan’a Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holifer’i almıştı. Orhan Gazi ile Holifer’in kavuşması öyle fırtınalı olmuştur ki Ezel dizisi filan yanında halt etmiş: “Kızını Bilecik Tekfurunun oğluna vermeye niyetli olan Yarhisar Tekfuru, gittikçe kuvvetlenen Türk beyi Osman’a bir tuzak kurmak için bu düğünü fırsat bilir. Düğüne Osman Bey’i davet eder, ancak niyeti düğüne hediyeleri ile gelen Türk Beyi’ni öldürtmektir. Sonradan Müslüman olan Köse Mihal, olayı haber alır ve Osman Bey’i ikaz eder. Bunun üzerine Osman Bey, müthiş bir tuzak kurup Yarhisar Tekfuru’nu aradan çıkarır. Gelin kızı ise oğluna nikâhlayıp gücüne güç katar.” Bazı rivayetlere göre yaşadığı olay nedeniyle içine kapanık bir kadın olarak ömür sürdüğü söylense de Holifer, sonrada İslam’ı seçer. Nilüfer adını alan kadın sultan, Bursa’nın fethinden sonra pek çok hayır işine imza atar. Kendisini öyle sevdirir ki adını Nilüfer Çayı’na verirler. Nilüfer Hatun, Orhan Gazi’nin Bizans’tan aldığı tek eş değildir. Önce Bizans İmparatoru III. Andronikus'un kızı Asporça Hatun ve sonra VI. John Kantakuzen ile eşi İrene'den doğan Teodora(Maria) ile evlenmesinin Rumeli'ye geçişi ve İmparatorluk hedefini gerçekleştirmek için olduğu söylenir. Kartakuzen, Orhan Bey'in kuvvetleri sayesinde İstanbul'a girerek İmparatorluğa kavuşmuş, Trakya ve Makedonya'daki hâkimiyetini kuvvetlendirmiştir. Bu yardımlarına karşılık suyun öte yanındaki ilk Türk toprağı kabul edilen Gelibolu yarım adasındaki Çimpe kalesi Osmanlılara verilmiştir.

SULTAN I. MURAT VE TAMARA

Komşu ülkelerin siyaset dünyasından gelin alınan tek saray Bizans değildir. Misal Sultan I. Murat (Hüdavendigar) Bulgar Kralı İvan Şişman’ın kız kardeşi Tamara (Maria) ile evlenmiştir. Bulgar halk kültüründe büyük izler bırakan ve acıklı türkülere konu olan bu evlilik, Bulgar Krallığı’nın Osmanlı baskısından kurtulmak için gerçekleştirdiği bir mantık izdivacı gibi görünüyordu. Lakin bir nesil sonra Tamara’nın evlatları Osmanlı tahtına oturduğunda, Bulgar Krallığı’nın tahtının veliahdı sayılacaklar ve bu devleti yüzlerce sene süren bir yok oluşa sürükleyeceklerdi. Hıristiyan siyaset dünyasından Osmanlı sarayına gelen gelinlerden birisi de Sırp Kralı Lazoroviç’in kız kardeşi Despina’dır. (Bazı kaynaklar Olivera diye ifade eder.) Kosova Savaşı sonrası tahta geçen Sırp Kralı, koltuğunda huzur bulmak için Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’la hısım olmayı seçmiştir. Sırp Prenses Despina, Osmanlı sarayına gelen en hayırlı Hıristiyan gelinlerden birisidir. Öyle ki Ankara Savaşı sırasında Yıldırım’ın şehzadeleri ve vezirleri Timur’un fillerinin önünden kaçarken Sırp Gelin Sultan, son ana kadar Yıldırım Beyazıt’ı terk etmemiştir. Sırp sarayından gelen bir diğer gelin kız ise II. Murat ile dünya evine giren, Kral Brankoviç’in kızı Mara’dır. Huyundan mıdır, suyundan mıdır bilinmez, bu Sırp gelin de Osmanlılar için çok faydalı hizmetler vermiştir. Edirne Segedin Anlaşması yapılırken Mara Hatun’un Osmanlılar lehinde tüm ağırlığını kullandığı söylenir. Yükselme dönemi ile birlikte Osmanlıların gerek İslam dünyasının saltanat ailelerinden, gerekse Hristiyan dünyasının kraliyet ailelerinden yaptığı siyasi evliliklerin bir hayli istisnai hale geldiği görülür. Bu dönemden sonra Padişahlar, neredeyse Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar devam edecek “cariye sistemi” ile aile hayatı yaşamaya devam eder. Her ne kadar günümüzde fantezi yorumlara yol açsa da cariyelik sisteminin kendi içinde tutarlı sebepleri vardır. Kaldı ki esasen birer köle olan saray cariyeleri, son derece iyi bir eğitimden geçirilirler ve saray kurallarını harfiyen öğrenirlerdi. Öte yandan cariyelerin önemli bir kısmı da seçkin yabancı ailelerin kızlarıydı. Misal, Muhteşem Yüzyıl dizisinin Ukraynalı fettan kadın sultanı Hürrem Hatun’un aslında seçkin bir İtalyan ailesinden olduğuna dair Vatikan resmi arşiv kayıtlarından söz edilmektedir. Bakalım Yunanlı milletvekili Elena Hanım’ın Ezel dizisinin jönü İmirzalıoğlu’na meftun olduğu dedikodusu magazin dünyamızı daha ne kadar meşgul edecek? Her ne kadar Elena Hanımefendi, “Meclis kulisindeki bir şakalaşmadan kaynaklanan hoş bir dedikodu” olduğunu söyleyerek meseleyi kapatmaya çalışsa da iki ülkenin magazin fareleri bu işten daha çok ekmek çıkartır gibi geliyor bana!

 

 

Benzer Videolar