– Engellere kafa tutan kadın: “Şalvarlı ressam“
Dağ köyünde yaşayan bedensel engelli Meryem Düzgün Kaya, tablolarıyla hayran bırakıyor
İzmir’in “Şalvarlı ressamı”
İZMİR – İzmir’in Karabağlar ilçesindeki dağ köyü Kavacık’ta yaşayan bedensel engelli 58 yaşındaki Meryem Düzgün Kaya, çevresinin tüm olumsuz eleştirilerine karşın 45 yaşında resim çizmeye başladı. Kendisine “Şalvarlı ressam” diyen Düzgün Kaya, bugüne dek 150’yi aşkın tablosunu kişisel ve karma sergilerde sergiledi, ödüller aldı. Düzgün Kaya, “Sonuçta bir köy kadınısın. Şalvarlı bir ressamsın. ‘Ressam’ denince belki de makyajlı, tırnakları boyalı bir insan bekleniyor ama ben her yere yöresel kıyafetimle gidiyorum” dedi.
İzmir’in Karabağlar ilçesine bağlı Kavacık köyünde yaşayan 58 yaşındaki Meryem Düzgün Kaya, 3,5 yaşındayken çocuk felci geçirdi ve tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürdü. Resme olan tutkusu ilkokul yıllarında başlasa da o öğretmen olmak istedi ancak annesi okumasına müsaade etmedi. Babası vefat ettikten sonra geçimini terzilikle sağlamaya başlayan Düzgün Kaya, 2002 yılında evlendiği eşinin de desteğiyle 45 yaşındayken içinde söndüremediği resim tutkusunu tablolara yansıtmaya karar verdi. Köylerine yerleşen Ressam Şebnem Tuncer Çamdalı ise onun dönüm noktası oldu. Çamdalı’ndan resim dersleri alan Düzgün Kaya, resme olan yeteneğini eğitimle perçinledi, bugüne dek çizdiği 150’yi aşkın tabloyu kişisel ve karma sergilerde sergileme fırsatı buldu. Düzgün Kaya, başarıları nedeniyle ödüller de aldı. Resme başladığı sırada köy halkından destek gelmediğini ancak yılmadan resim yapmaya devam ettiğini belirten Düzgün Kaya, kendini “Şalvarlı ressam” olarak tanıtıyor.
“Resim çizerken başka gezegendeymişim gibi”
Resim serüvenini anlatan Düzgün Kaya, “Ben bir dağ köyünde doğdum. 3,5 yaşındayken çocuk felci geçirdim. İlkokul yıllarından bu yana içimde resim aşkı vardı. Öğretmenlerim resimleri benim yaptığıma inanmazdı. O dönemler öğretmen olmak istiyordum ancak annem ‘çocuğu doyuramamışlar, okutmaya göndermişler derler’ diyerek beni okutmadı. Bu yüzden maalesef öğretmen olamadım. Resmin yanında dikişe de hevesliydim. 14 yaşından sonra da terzilik kursuna gittim. Terzilikte başarılı oldum, babam da rahmetli olunca paramı terzilikten kazandım ama resim aşkımı içimden sökemedim. Ben 2002 yılında evlendim, 2014 yılında da eşimi kaybettim. Eşim daha hayattayken, 45 yaşımda köyümüze bir ressam taşındı. Ben amatör olarak resimle ilgileniyordum ama ‘artık başlamalıyım’ dedim. Ressam Şebnem Tuncer Çamdalı’dan dersler aldım. Kara kalem ve yağlı pastel çalışmaya başladım. O zamanlar Şebnem Hanım’ın resimlerine bakınca ‘mümkün değil bunları yapamam’ demiştim. Ancak burası köy yeri. Herkese de resim çalışacağımı söylemiştim. ‘Bunu başarmalıyım’ dedim ve başardım. Çocukluğumdan beri Ressam Bob Ross’un hayranıydım. Bu yüzden fırça kullanarak çalışmak istiyordum. İlkokul çocuklarının kitaplarındaki resimlere bakarak resim çizdim. Zaman geçti ve fırça ile çizim yapmayı da öğrendim. Kişisel sergiler açtım, karma seregilere katıldım. Ödüller aldım. Bugüne kadar 150’nin üzerinde tabloya imzamı atmışımdır. Resim bana rehber oldu ve hayallerime kavuştum, çok güzel yerlere geldim. Resim çizerken bu dünyada değilmişim de başka bir gezegendeymişim gibi hissediyorum” diye konuştu.
“Resim çizmeme laf edip sonra tablo sipariş eden oldu”
Resme başladığında çevresinden destek gelmediğini dile getiren Düzgün Kaya, “İnsanlar resim çizdiğimde ‘resim çizip de ne olacak’ diyordu. ‘Uğraşma, yapma’ gibi şeyler söyleyip ciddiye almayanlar oluyordu ama ben öyle diyenleri hiç dinlemedim. Çalışmalarıma azimle devam ettim. Bir gün teyzemin kızı evime gelip ‘sen delisin, ben olsam bu yayıntıların hepsini camdan fırlatırdım’ dedi. Aradan birkaç sene geçti ve bunu diyen kişi bana tablo siparişi verdi. Artık çok takdir ediliyorum ama sonuçta bir köy kadınısın. Şalvarlı bir ressamsın. ‘Ressam’ denince belki de makyajlı, tırnakları boyalı bir insan bekleniyor ama ben her yere yöresel kıyafetimle gidiyorum. Açtığım kişisel sergide insanlar resimleri benim çizdiğimi anlamayıp resimlere ‘çok güzel’ diyor, beni görünce de ‘geçmiş olsun’ diyor. Resimleri benim yaptığımı öğrenince şaşırıyorlar” ifadelerini kullandı.
“Yumurtanın kabuğunu kırdım ve dışarı çıktım”
Resme olan tutkusunu hiç kaybetmediğini söyleyen Düzgün Kaya, şöyle konuştu: “Ben kimsenin lafına bakmadım. Yapmak istediğim şeyi kafama koymuşsam söylentiler bana vız gelir. Eşleri izin vermeyen kadınlar olabiliyor ama benim eşim her zaman bana destekti. Bu yüzden problem yaşamadım. Yine de kadınların hayallerinin peşinden gitmesini isterim. Belki de çok yetenekli kadınımız vardır ama yeteneklerini ortaya çıkaramamışlardır. Ben çevreye aldırmadım. Yadırgandım ama devam ettim. Ben bir engelli olarak, bir köy kadını olarak beni aydınlatacak biri olmadan kendi kendime kitap okuyarak bugüne gelmişsem bunu herkesle paylaşmak isterim. Türkiye’ye örnek olmak isterim. Asıl engel beyindedir. Ben yumurtanın kabuğunu kırdım ve dışarı çıktım. Kavacık’tan çıkmayan ben, dışarı çıktım. Birçok ile gidip sergilere, etkinliklere katıldım.”
Düzgün Kaya, sadece yaptığı resimleri paylaşacağı bir sosyal medya hesabı açacağını, tablolarını internet üzerinden de satmak istediğini belirtti.
Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Ceren Atmaca
Haberler.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.