Finansal Kriz ve Batı Trakya
EKONOMİK VCE FİNANSAL KRİZ BATI TRAKYA TÜRKLERİ’Nİ ZORLUYOR
Bu yıl da yaz tatilimi baba ocağım olan Muratlı köyünde ailemle birlikte geçirdim. Babam ve annem, kardeşim, eşi ve çocukları; ben eşim ve çocuklarım, ailemize bu yıl katılan büyük oğlum Caner’in sevgili eşi gelinim Buket olmak üzere geniş ailemizle birlikte köyümüzde her birlikteydik. Babam ve annemin emekleri ile yaptıkları cennet gibi evimizde üç nesil birarada tatil yaptık, güzel anılar biriktirdik. Her yaz tatilinde Batı Trakya Türkleri’nin lideri Dr. Sadık Ahmet’in ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen anma törenine katılırım, bu yıl da öyle oldu. Bu vesile ile merhum liderimizi rahmetle anıyor, Batı Trakya Türkleri için verdiği inanılmaz mücadele dolayısıyla derin minnet ve şükran duyduğumu belirtmek istiyorum. Her yıl olduğu üzere bu yıl da Gümülcine Müftü’müz İbrahim Şerif’i ziyaret ettim. Bu yıl merhum liderimizin oğlu Levent Sadık Ahmet’in yeni kurduğu kiraz şoklama ve paketleme tesisini ziyaret ettim, dünya standartlarında üretim yapan bir tesis ile bölgede alternatif tarım ürünü yetiştirme imkanı yarattıklarına şahit oldum. Ayrıca alanlarında uzman birkaç dost ile görüşerek toplumumuzun karşılaştığı tüm sorunları görüşme imkanım oldu. Toplumsal sorunlarımızı, eğitim ve din alanındaki özerkliğimizin iadesi, ayrımcı ve ırkçı uygulamaları Danışma Kurulu Başkanı’mız ve Gümülcine Müftümüz İbrahim Şerif ile etraflıca görüştük.
Tüm görüşmelerimde sorunları tartışırken sorunların üstesinden nasıl gelebileceğimizi de değerlendirdik.
GÜNLÜK YAŞAM MÜCADELESİ
Batı Trakya’da kaldığım süre içinde insanlarımızın günlük yaşam mücadelelerini dikkatle izledim. Gördüm ki bölgedeki insanlarımız azınlık olmanın doğurduğu ayrımcılık ve eşitsizlikle birlikte ülkedeki ekonomik kriz koşulları altında ağır bir mücadele veriyorlar. Mevcut zor koşullarda köylerimizde insanlarımız tarım ile şehirlerde esnaflık ile geçimlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Bu noktada her birimiz bireysel zorluklarımızı görmeli, bunu aşmak için küçük de olsa önlemler alarak bu darboğazdan geçmenin yolunu aramalıyız. Mevcut ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için kendi önlemlerimizi yaratmamız gerekiyor. Örneğin, hatırlıyorum, çocukluğumuzda köylerde her aile kendi ekmeğini kendisi pişirir, sütümüzü, tereyağımızı, yoğurdumuzu, peynirimizi, yumurtamızı ve etimizi kendi hayvanlarımızdan temin ederdik. Bahçelerimize ektiğimiz domates, biber, patlıcan, karpuz olurdu, üzümümüz kendi bağımızdan gelirdi. Oysa şimdi büyük çoğunluğumuz herşeyi marketlerden temin ediyoruz. Bunları tekrar kendi evlerimizde üretirsek küçük de olsa aile ekonomisine katkı sağlamış oluruz düşüncesindeyim. Böyle davranmak bu zor zamanlarda az da olsa ailelerimizi rahatlatacaktır. Bunun da ötesinde farklı imkânları araştırarak alternatifler aramalıyız. Teknoloji çağında artık hepimiz dünyada ne olup bittiğini anında öğreniyoruz. Eldeki imkanlar doğrultusunda herkes kendisini daha bilgili kılmaya çalışmalı. Bunun için kurumlarımız da var. Alternatif tarım ürünleri ya da başka herhangi bir konuda kurumlarımız insanlarımızı bilgilendiriyorlar. Ekonomik krizden çıkışta belki de gelenekselden ayrılma cesareti gösterip alternatif ürünlere ve üretim metodlarına geçmek önemli bir fırsat oluşturacak. Bu noktada biraz cesaret gerekiyor.
Bu noktada 2016 yılında Kozlukebir, Yassıköy, Mustafçova belediyelerimiz ve Tarım-Hayvancılık Araştırma Enstitüsü ile birlikte ziyaret ettiğimiz İtalya’da Alman azınlığın yaşadığı Güney Tirol özerk bölgesini örnek vermek isterim. 1940’lı yıllarda İtalya’nın en fakir bölgelerinden biri olan Güney Tirol, İtalyan’nın en zengin bölgesine dönüşmüş durumda. Bölgede yaptığımız görüşmelerde bu başarının temelinde kooperatifler olduğunu öğrendik. Siyasilerin, kooperatiflerin, çiftçilerin birlikte işbirliği içinde çalıştığını gördüğümüz Güney Tirol’de bölgede önemli bir gelir kaynağı olan sütte fiyatların düşmesiyle çiftçilerin hepsinin turizm ya da başka bir sektörde ikinci meslekleri olduğunu gördük. Kooperatifler sayesinde Güney Tirol, Avrupa’ya elma satışında bir numaralı bölge haline gelmiş, sütü ise süt olarak satmak karlı olmadığından peynir ve yoğurt olarak satmayı başarmışlar. Köylerin boşalmasını önlemek için ise köylerde kalan insanları desteklemişler, bugün köylülerin ufak çapta işyerleri var. Ayrıca bölgede kış ve yaz turizminin yanı sıra sağlık turizmi de artışa geçmiş. Güney Tirol’ün Batı Trakya Türk toplumuna örnek oluşturması temennisi ile ekonomik açıdan bu zor dönemde Batı Trakya Türkleri olarak ortak sorunlar yaşıyoruz. Sorunların üstesinden gelmek için hem bireysel hem de toplumsal olarak çaba göstermeliyiz. Bu vesileyle Batı Trakya Türklerinin ve tüm İslam aleminin yaklaşan Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, herkese afiyet, sağlık, huzur dolu bir bayram diliyorum.