Fransa’nın Türkiye’ye karşı tutumu
Fransa’nın Ermeni tasarısında ve tam üyelik konusunda Türkiye’ye düşmanlığı büyük boyutlara varmaktadır. Sarkozy hükümeti ekonomik açıdan Türkiye’den en fazla yararlanan devletler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Türkiye’nin AB’ye yeni 7 yıllık Mali sürecin başlayacağı 2014 yılında olası bir tam üyeliğinin ülkeye getireceği katkıları ve Sarkozy’nın Fransa’sının Türkiye’ye bakışını incelemekte yarar vardır. Ayrıca Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (Tavak) tarafından 2011 yılı “Türk Hane halkının AB’ye bakışında “ Türk toplumunun yaklaşımını özellikle Fransa açısından gözler önüne sermektedir. AB'nin dört büyükleri arasında ayrı bir konumu olan Fransa, beşinci bir ülkenin AB’ye gelmesi ile uzun vadede kendisinin nüfus ve etkinlik açısından önemli konumunu kaybedeceği kanısı içindedir. Bu açıdan Avrupa Parlamentosu'nda ve Komisyon'daki yerini göz önüne alırsak bu durumun Türkiye için ciddi bir avantaj teşkil ederken Fransa için Türkiye gibi büyük bir ülkenin gelmesi ve bu ülkenin büyüme hızı ve nüfus artış hızı açısından nüfusu eksi bir şekilde büyüyen Fransa'yı en geç 2021'de geçecek olması olumsuz bir gelişme olarak görülebilir. Buna karşılık Fransa bu konuya daha değişik bir şekilde yaklaşmaktadır. Fransa'da gelişen İslamofobi, Türklere tepki ve ırkçılık bu ülkenin Türkiye'nin tam üyeliğine bakışını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Fransa'daki bilimadamları ve politikacılar Türkiye'nin AB'ye nüfusunun ve yüzölçümünün büyüklüğü açısından çok büyük bir negatif bir etki yapacağından hareket etmekte ve bu paraların özellikle Fransa ve Almanya tarafından karşılanması gerekeceği varsayımına yakınlaşmaktadır. Özellikle son aylarda Yunanistan başta olmak üzere Portekiz ve İspanya'daki krizlerde büyük faturanın Alman ve Fransız bankaları ve Alman ve Fransız devletine çıkmış olması da Almanya'nın yeni genişlemelere ve özellikle Türkiye gibi büyük bir ülkenin Avrupa Birliği'ne girişine negatif bakmasını da beraberinde getirmektedir. TAVAK araştırmasının en ilginç noktası da Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği halinde yararlanılacak en önemli gelişmelerden birinin yüzde 32,6 ile serbest dolaşım hakkı olmasıydı. 2005 yılında büyük bir istekle tam üyeliğe yönelen Türk halkı özellikle son yıllarda İspanya, Portekiz, Yunanistan, İrlanda gibi ülkelerin çöküş noktasına gelmesi nedeniyle Türk halkını yüzde 72,1'lik oranda tam üyelik halinde AB'nin ekonomik olarak hiçbir şey getirmeyeceğinden hareket etmektedir.
2014 YILINDA TAM ÜYE OLABİCEK MİYİZ?
Türkiye AB'ye 2014 yılında tam üye olabilirse, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerle birlikte 74 parlamentere sahip olacaktı. Almanya'nın 99 parlamenterle temsil edildiği Avrupa Parlamentosu’nda beş büyük ülkeden biri konumuna gelecek ve Avrupa Parlamentosu'nun yüzde 8'ini oluşturacaktı. Aynı zamanda Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi 29 oy hakkına sahip olacak beş ülkeden biri olacaktı. Politik olarak Avrupa'nın beş büyüğünden biri konumuna gelebilecektir. Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Vakfı’nın araştırmasına göre Türkiye'nin önünü kesen ülkelerin başında yüzde 30,2 ile Sarkozy'nin Fransa'sı gelmektedir. Almanya'nın Türkiye önünde engel çıkardığına inananların oranı yüzde 23,5'ti. AB'nin 2012 yılı bütçesi 141 milyar Euro'dan oluşuyor. 15'lerin Avrupası’nda 100 milyar Euro civarında hareket eden bütçe; 27'lerin Avrupası’nda ancak 141 milyar Euro'ya çıkmıştır ve bütçenin yüzde 14’ünü Fransa, yüzde 30’unuda Almaya ödemektedir. 2014 yılında Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olma hakkına sahip olması halinde bütçeden alacağı para 2 milyar Euro'yu geçmeyecek ve bu 7 yıllık bütçeden sonra 2021'de büyük bir olasılıkla AB bütçesine aldığından fazla para ödeyecekti. Bu da AB'nin Türkiye için ekonomik açıdan önemini kaybettiğini ortaya çıkarıyor.
SERBEST DOLAŞIM HAKKI
AB ülkeleri arasında en önemli konulardan biri de bireylerin ve iş gücünün başka ülkelerde serbest dolaşım hakkına sahip olmasıdır. AB, son üye ülkelere serbest dolaşım hakkını tam üyelikten sonra belli bir süreçte tanımaktadır. Türkiye de serbest dolaşım hakkını alma konusunda oldukça beklemek zorunda kalacak bir ülke konumunda olacaktır. AB Serbest Dolaşım Hukuku'nun
9. maddesine göre serbest dolaşım hakkından yararlanacak bireyler, gittikleri ülkelerde 90 gün içinde ev ve iş buldukları takdirde bu ülkede kalma hakkına sahip olmaktadırlar. Bugün için Fransa'da resmi işsizlik yüzde 10 üstündedir. Fakat yapılan araştırmalarda bu oranın çarpıtıldığı ve işsizliğin yüzde 19 oranında olduğu ortaya çıkmaktadır. Yalnız Fransa'da yaşayan Türk insanının yüzde 28'i işsiz durumdadır. Bu da göstermektedir ki serbest dolaşım hakkının tanınması halinde Fransa'ya gidecek Türklerin 90 gün içinde ev ve iş bulma şansları çok daha az olmaktadır. Bu açıdan serbest dolaşım hakkı Türklere verilse bile ülke insanı için bir yararı olmayacaktır. Fransa’nın bu konudaki korkusu yersizdir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ VE FRANSA’NIN İNKARI
Türkiye, 1996 yılında Tansu Çiller-Murat Karayalçın Hükümeti sürecinde Gümrük Birliği'ne girmiş ve sivil toplum örgütleri buna büyük ölçüde destek vermiştir. Türkiye, Gümrük Birliği konusunda büyük bir zarara uğramıştır. Gümrük Birliği çerçevesinde 2010 yılına kadar Türkiye'nin AB'den aldığı mallar 210 milyar Euro bir fazlalık arz etmektedir. AB ile olan ilişkilerimizde göz önüne alınan 5 faktörde en fazla öne çıkan ve 1996'dan beri gerçekleştirdiğimiz Gümrük Birliği'nden en fazla Almanya ve Fransa yararlanmıştır. Fransa, Türkiye'nin enerji ithalatı ikinci plana bırakılırsa, 1984'ten beri Türkiye'nin ithalatında da ihracatında da önemli bir ülke konumundadır. Özellikle Fransa'dan yaptığımız ithalatın büyük bir ölçüde artması, Gümrük Birliği çerçevesinde Fransa'dan her geçen gün daha fazla mal almamız AB'nin 5 ayağından ancak birini gerçekleştirmiş olan Türkiye'ye Gümrük Birliği çerçevesinde belirli bir yük getirirken Fransa'nın da Gümrük Birliği’nden çok büyük bir ölçüde yararlandığını görmemiz mümkündür.